Öteki veya ötekileştirme
İnsanlık süreci güç ve iktidar eksenli mücadeleler tarihidir. Güce dayalı iktidar ilişiklerinin kaçınılmaz biçimde ötekileştirme, dışlama ve düşmanlaştırma politikalarını ortaya çıkardığı sosyolojik bir gerçektir.
Kelimenin sözlük anlamlarında genellikle olumsuz
anlamlar yüklüdür. Toplum, bilimsel açıdan
“mevcut kültür içinde dışlanmış olan”
olarak tanımlanan öteki kavramı, toplumca normal kabul edilenler
dışındaki her şey olarak tanımlanabildiği gibi kişiler, toplumlar, kültürlerce
sınıfsal ya da etnik
olarak geçmişten günümüze farklı
dönemlerdeki ilişkiler baz alınarak bir kişi, grup, sınıf ya da halkın
farklılaştırılması ve ayrıştırılması şeklinde tanımlanabilir.
Bir bireyin ya da bir grubun çoğunluktan farklı herhangi bir
özelliğinin olması o
bireyin ya da
grubun ötekileştirilmesi için
çoğunlukla yeterlidir.
Karmaşık
olmayan anlamıyla öteki; bizden olmayan, tanımadığımız, yabancı olduğumuz,
bilmediğimiz ve korktuğumuzdur aslında.
Tarihsel
süreçte neredeyse bütün topluluklar kendilerini merkeze alarak kendilerinin
dışında kalanları öteki olarak konumlandırmışlardır. Bu eksende “Biz”e göre
öteki tanımlaması yapılırken “Biz” kavramı ötekine göre inşa edilir. Birey
ve/veya topluluklar kendi kimliklerini inşa sürecinde genellikle başkalarıyla
kıyaslama yapmakta, ötekiyi tanımlarken ise kendi kimliklerini temel
almaktadır. Bu çerçevede yapılan ötekileştirme pratikleriyle inşa edilen
kimlikler “Biz”in olumlanması, “Öteki”nin ise olumsuzlanması ekseninde
gelişerek temellendirilir.
Irkçılık,
soykırım, cinsiyetçilik ve yabancı düşmanlığı gibi birçok olumsuz toplumsal
hareket ve olgu, öteki kavramı üzerinden ötekileştirmeyle ilişkisellik içinde
kurulur. Ötekileştirmenin dışlayıcı boyutu ötekileştirenlerin de kimliğinin
çerçevesini oluşturur çünkü üstünlük ve farka dayalı bir motivasyonla
oluşturulan ötekileştirme, ötekileştirici grupları da belli sınırlar içinde
hapseden tanımlamaları ortaya çıkarır.
Çoğunluk
ve azınlık kavramları ötekileştirme mantığı içinde, kendilerini çoğunlukta
görenler için psikolojik bir motivasyon kaynağıdır. Kendilerini çoğunluğa
mensup görenler, azınlık olarak gördükleri kesimleri dışlama ve damgalamayı
doğru ve haklı bir edim olarak görürler. Bu bağlamda çoğunlukta egemen olan
zihniyet net bir sayısal karşılığı olmayan ancak egemen sistemle uyumlu olması
bağlamında kendilerini çoğunluk olarak gören bir kesimin tasviridir.
‘’Biz’’ i
ayrıcalıklı kılan ötekileştirme, farklılıklara olumsuzluk atfederek
ötekini dezavantajlı konuma
iterken bir yandan
da ayrımcılığa zemin hazırlamaktadır. Öteki
ile biz arasında
mesafe açıldıkça da
farklı olanların birlikte
yaşaması ve toplumsal uzlaşma güçleşmektedir.
Öteki ya azınlıktır ya güçsüzdür ya da
marjinaldir. Dolayısıyla “Biz”
ne kadar istikrarı devam ettiren, düzenin yeniden üretimini sağlayan ve
bu nedenle toplumun var oluş amacına uyansa; “öteki” de o kadar düzen bozan,
istikrarsızlık getiren, toplumun gelenek,
yasa ve normların içini boşaltan yani tehlikeli olandır.
“Öteki”
olarak konumlandırılanlar, her zaman güce dayalı ilişkilerde iktidarın ve
egemenlerin ideolojisine mesafelerine göre çeşitli biçimlerde tanımlanmıştır.
Zira,
her sosyal grup ve o grubu temsil eden bireyler farklı zamanlarda farklı
bağlamlarda ötekileştirilmeye maruz kalabilmektedir. Bir bireyin ya da bir
grubun çoğunluktan farklı her hangi bir özelliğinin olması o bireyin ya da
grubun ötekileştirilmesi için çoğunlukla yeterlidir.
Ötekilik
mekanizması her zaman, iktidarların varoluşlarını sürdürmesine, pekiştirmesine
ve gücünü korumasına yaramıştır. Bu doğrultuda ötekilik mekanizmasının
kurulması, güç ve egemenlik ilişikleri ekseninde ötekiliğin yaratılma süreci
olmuştur. Bu nedenlerle ötekilik ve ötekileştirme sınıflı toplumların her
döneminde söz konusu olmuştur.
Günümüzde
Irk, kimlik, cinsiyet, inanç, kültür, coğrafya, dil ve sınıf farkları gibi
birçok konu ötekilik bağlamında tartışılmaktadır. İnsanlığın önemli problemleri
arasında olan “ötekilik” ve “ötekileştirme” sınıflı toplumların gelişmesi,
ırkçılık düşüncesinin ortaya çıkması ve inanç sistemlerinin dışlayıcı
yaklaşımlarıyla yakıcı bir sorun olarak hep var olacaktır.
Gelecekte
de gittikçe karmaşıklaşan öteki problemi, kültür ve aidiyetlere yapılan aşırı
vurgularla modern dönemde ciddi bir soruna dönüşecek gibi duruyor.