Dolar (USD)
34.48
Euro (EUR)
36.42
Gram Altın
2958.59
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Öteki veya ötekileştirme

İnsanlık süreci güç ve iktidar eksenli mücadeleler tarihidir. Güce dayalı iktidar ilişiklerinin kaçınılmaz biçimde ötekileştirme, dışlama ve düşmanlaştırma politikalarını ortaya çıkardığı sosyolojik bir gerçektir.

Kelimenin sözlük anlamlarında genellikle olumsuz anlamlar yüklüdür. Toplum, bilimsel açıdan “mevcut kültür içinde dışlanmış olan” olarak tanımlanan öteki kavramı, toplumca normal kabul edilenler dışındaki her şey olarak tanımlanabildiği gibi kişiler, toplumlar, kültürlerce sınıfsal ya da etnik olarak geçmişten günümüze farklı dönemlerdeki ilişkiler baz alınarak bir kişi, grup, sınıf ya da halkın farklılaştırılması ve ayrıştırılması şeklinde tanımlanabilir.

Bir bireyin ya da bir grubun çoğunluktan farklı herhangi bir özelliğinin olması o bireyin ya da grubun ötekileştirilmesi için çoğunlukla yeterlidir.

Karmaşık olmayan anlamıyla öteki; bizden olmayan, tanımadığımız, yabancı olduğumuz, bilmediğimiz ve korktuğumuzdur aslında.

Tarihsel süreçte neredeyse bütün topluluklar kendilerini merkeze alarak kendilerinin dışında kalanları öteki olarak konumlandırmışlardır. Bu eksende “Biz”e göre öteki tanımlaması yapılırken “Biz” kavramı ötekine göre inşa edilir. Birey ve/veya topluluklar kendi kimliklerini inşa sürecinde genellikle başkalarıyla kıyaslama yapmakta, ötekiyi tanımlarken ise kendi kimliklerini temel almaktadır. Bu çerçevede yapılan ötekileştirme pratikleriyle inşa edilen kimlikler “Biz”in olumlanması, “Öteki”nin ise olumsuzlanması ekseninde gelişerek temellendirilir.

Irkçılık, soykırım, cinsiyetçilik ve yabancı düşmanlığı gibi birçok olumsuz toplumsal hareket ve olgu, öteki kavramı üzerinden ötekileştirmeyle ilişkisellik içinde kurulur. Ötekileştirmenin dışlayıcı boyutu ötekileştirenlerin de kimliğinin çerçevesini oluşturur çünkü üstünlük ve farka dayalı bir motivasyonla oluşturulan ötekileştirme, ötekileştirici grupları da belli sınırlar içinde hapseden tanımlamaları ortaya çıkarır.

Çoğunluk ve azınlık kavramları ötekileştirme mantığı içinde, kendilerini çoğunlukta görenler için psikolojik bir motivasyon kaynağıdır. Kendilerini çoğunluğa mensup görenler, azınlık olarak gördükleri kesimleri dışlama ve damgalamayı doğru ve haklı bir edim olarak görürler. Bu bağlamda çoğunlukta egemen olan zihniyet net bir sayısal karşılığı olmayan ancak egemen sistemle uyumlu olması bağlamında kendilerini çoğunluk olarak gören bir kesimin tasviridir.

‘’Biz’’ i ayrıcalıklı kılan ötekileştirme, farklılıklara olumsuzluk atfederek ötekini dezavantajlı konuma iterken bir yandan da ayrımcılığa zemin hazırlamaktadır. Öteki ile biz arasında mesafe açıldıkça da farklı olanların birlikte yaşaması ve toplumsal uzlaşma güçleşmektedir.

Öteki ya azınlıktır ya güçsüzdür ya da marjinaldir. Dolayısıyla “Biz” ne kadar istikrarı devam ettiren, düzenin yeniden üretimini sağlayan ve bu nedenle toplumun var oluş amacına uyansa; “öteki” de o kadar düzen bozan, istikrarsızlık getiren, toplumun gelenek, yasa ve normların içini boşaltan yani tehlikeli olandır.

“Öteki” olarak konumlandırılanlar, her zaman güce dayalı ilişkilerde iktidarın ve egemenlerin ideolojisine mesafelerine göre çeşitli biçimlerde tanımlanmıştır.

Zira, her sosyal grup ve o grubu temsil eden bireyler farklı zamanlarda farklı bağlamlarda ötekileştirilmeye maruz kalabilmektedir. Bir bireyin ya da bir grubun çoğunluktan farklı her hangi bir özelliğinin olması o bireyin ya da grubun ötekileştirilmesi için çoğunlukla yeterlidir.

Ötekilik mekanizması her zaman, iktidarların varoluşlarını sürdürmesine, pekiştirmesine ve gücünü korumasına yaramıştır. Bu doğrultuda ötekilik mekanizmasının kurulması, güç ve egemenlik ilişikleri ekseninde ötekiliğin yaratılma süreci olmuştur. Bu nedenlerle ötekilik ve ötekileştirme sınıflı toplumların her döneminde söz konusu olmuştur.

Günümüzde Irk, kimlik, cinsiyet, inanç, kültür, coğrafya, dil ve sınıf farkları gibi birçok konu ötekilik bağlamında tartışılmaktadır. İnsanlığın önemli problemleri arasında olan “ötekilik” ve “ötekileştirme” sınıflı toplumların gelişmesi, ırkçılık düşüncesinin ortaya çıkması ve inanç sistemlerinin dışlayıcı yaklaşımlarıyla yakıcı bir sorun olarak hep var olacaktır.

Gelecekte de gittikçe karmaşıklaşan öteki problemi, kültür ve aidiyetlere yapılan aşırı vurgularla modern dönemde ciddi bir soruna dönüşecek gibi duruyor.