Öteki Canlar
Kediname
kitabını yazdıktan sonra dünyaya, insanlara, hayvanlara ve genel olarak kâinata
bakışım değişti. Ecdadımızın bize miras bıraktığı ‘merhamet medeniyeti’ni
keşfettim. Salgında insanlarla birlikte hayvanları, bitkileri ve bütün
yaratılmışı düşünmeye başladım. Yûnus Emre’nin “Yaradılanı hoş gör Yaradan’dan
ötürü” mısraındaki hikmeti kavramaya çalıştım. Yeni dostlarım, akrabalarım
oldu. Mesela her gün penceremizin kenarına gelip konan, camı tıklayıp benden
ekmek isteyen martılarla selamlaşmaya başladım.
Arşivim
genelde insan isimleri ve hadiseler hakkındaydı. Kedi, köpek, kuş, balık,
aslan, kurt, ceylan, karınca ve kelebek dosyalarım da oldu şimdi. Günlük tartışmalar,
gereksiz kavgalar, lüzumsuz gevezeliklerle göz ardı ettiğimiz muazzam ve
muhteşem bir dünya var gözümüzün önünde… Bu olağanüstü evreni ne yazık ki
göremiyor, güzelliğini fark edemiyoruz.
Şahsiyetine,
fikirlerine ve seçkin eserlerine değer verdiğim kıymetli edip Beşir
Ayvazoğlu’nun Öteki Canlar isimli kitabı
elime ulaşınca tarifsiz bir sevinç duydum. Hayal ettiğim müstesna eser, işte
muhtasar olarak önümde duruyordu. Beşir Bey, titizliğini, disiplinini, kılı
kırk yaran özenli çalışma tarzını bu eserde de göstermişti. Kapı Yayınları’nın
hassasiyeti ise kapağa taşmıştı. Cihat Burak’ın nefis tablosunu çerçeveleyen
kedi, köpek, leylek, eşek ve güvercin resimleri…Anlamlı ve duygulandırıcı ithaf
ise şöyle: “Bu kitabımı önceleri dokunmaktan bile çekindiği kedileri şimdi öz
çocukları gibi seven ve bu sevgisini bütün canlılara teşmil eden eşim Handan’a
ithaf ediyorum.”
Yazarımız
bir gün, kedisi Boncuk’la oynarken kendi kendine, “Niçin bir kedi kitabı
yazmıyorsun?” diye sorar. İşte kitap bu doğru sorunun cevabıdır ve iyi ki tasavvur
hakikate dönüşmüştür. “Bir Dostluğun Hikâyesi”, çocuk iken mahalle
haylazlarıyla birlikte çıkılan ‘kedi avı’ ile başlar. Gerisinde ilginç
gelişmelere şahit oluyoruz. Birçok kediseverde önceleri gördüğümüz tedirginliği
yazarımız da yaşar ama akabinde en iyi fotoğraflarından birini Boncuk’la
birlikte verir. Boncuk’un serencamı, bir bakıma bütün kedilerin serüvenine az
çok benziyor. Merak etmeniz için teferruata girmeyeceğim ama okunmaya değer.
Beni çok üzen bir konu ile başlanıyor: “Büyük Kedi Katliamı”. 1930’larda
yaşanmış bu hadise yüreklerde burukluk meydana getiriyor ama acı gerçek. Hele
kediler öldürülürken bunun basında mizah konusu yapılması ne kadar feci!İlk kederi
‘Köpekler Adası’ndaki o menhus ve menfur ‘itlaf’ meselesini okurken duymuştum.
Meğer biz insanlar bazen ne kadar da zalim olabiliyormuşuz, farkında mıyız
acaba?
Yanlış
kanaat doğmasın kitap bu hicranlı mevzularla dolu değil. Aksine bizde kedi
muhabbetinin türlü çeşitleri, renkli hâlleri anlatılıyor. Resimlerle,
çizimlerle bu yakınlığımız delilenip ispatlanıyor.Bilhassa sanatkârlarınve yazarların kedilere düşkünlüğü dile
getiriliyor. Bazı roman ve hikâyelerimizdeki kedi bahisleri ilginizi
çekecektir. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki meşhur ediplerimizin büyük
kısmı bu dünya tatlısı canlara sevgiyle yaklaşmış ve nahif metinlere imza
atmışlardır. Namık Kemal’in, Tanburi Cemil’in, Mesut Cemil’in, Refik Halid’in,
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, Necip Fazıl’ın, Nâzım Hikmet’in, Nurullah Ataç’ın,
Tarık Buğra’nın, Safiye Erol’un ve diğer ünlülerin kedi hikâyeleri alakanızı çekecektir.
“Mağrur Kediler” başlığına hemen kızmayın, orada ‘vakarlı kediler’ anlatılıyor.
Kedi
bahsi geçer de son devrin “Ebu Hureyre”si İsmail Saib Sencer ve “Kedili
Kütüphane”siyâd edilmez mi? Kedileri yazan edebiyatçılar var da kedi ressamı Cihat
Burak olmaz mı? Kediname’yi okuyan bazı
okuyucular “Artık biz de kedi beslemeye başladık. Şimdi bizim de can
dostlarımız var.” demişler ve beni bahtiyar etmişlerdi. Bence Öteki Canlar’ı okuyanlar da benzer bir
hisse kapılacak; hemen kuyruklu ve bıyıklı bir pisiyi edinip evlatları arasına
katacaklardır. Bu kitabı okuduktan sonra Şerife Çağın’ın hazırladığı ve Dergâh
Yayınları’ndan çıkan Kedi Edebiyatı’nı
da salık veririm. Bence kedi kitapları okullarda okutulmalı. Şükür, kedilerle
ilgili kitapların sayısı giderek artıyor.
PekiÖteki Canlar’da sadece kedi bahsi mi
var? Olur mu canım! Cevval ve sevimli kedimiz, hayvanat bahsinde hemen öne
fırlamış, kitabın başına kurularak ilk 148 sayfayı patisiyle işgal etmiş. Ben
de bir kedi babası olarak yazımı ona ayırdım. Yoksa kitap eskilerin tabiriyle
muhallet, tam 452 sayfa. Peki sayfalarda başka kimler var?Köpek, Eşek, Karga,
Leylek, Güvercin… Eserin yazılabilecek ikinci cildinde diğer yeryüzündeki
sakinlerimiz niçin arz-ı endam etmesin? Ben kendi hesabıma kitabı çok sevdim,
size de hararetle tavsiye ederim. “Bu yazarlar çok garip, bize hikâyeler
anlatıp hayvanları sevdiriyorlar. Sonra da onlarla birlikte yaşamamızı
istiyorlar.” demeyin sakın. İnanın böyle niyetimiz yok. Zira her hayvan evde
yaşayabilecek tabiatta değildir. Kendileri de bunu istemez zaten. Ama kediler başka!