Dolar (USD)
35.17
Euro (EUR)
36.79
Gram Altın
2964.68
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Haziran 2021

Öte gündem veya gündem berisi

Kimi dostlarımızı olaylarda "kaybettiğimiz" doğrudur. Her olaya ve bildirimine, bunun çoğu zaman gündeme hesaplı sürüldüğünü de bilerek gereksiz derecede kulak/kalp kabartıp şahsi alanlarında üretmekten vazgeçtiklerine, ya da üretim düzeylerini düşürdüklerine tanık olduğum doğrudur.

Bir insanın ülke gündemini sıkı sıkıya takip edip her olaya sözlü, sanal kahve-siz-hane dedikodulu, yazılı ve adeta basın açıklaması yapmak zorunda olan sorumlu gibi yorum yapması, hatta yorumdan önce acar muhabir gibi olayı bildiren metincikler paylaşması gün içinde sıkça karşılaştığımız bir şey. Düşünsenize her yerden ve herkesten aynı şeyi defalarca istesek te istemesek te duymaya, görmeye, zoraki seyretmeye, okumaya mecburuz. Sadece rastlantısal olduğu zaman bile çok fazla tekrara düşü-rülü-yoruz. Hepimize nasıl bir gündem ezberi yaptırıldığını düşündüğümüzde çıldırmak işten değil. Bir dayatma ile yapılmış olsa bile çarpım tablosu, kısa sure ezberi, hatta “andımız” ezberinin dahi masum görünmeye başladığını düşündürecek kadar…

Hizasından biraz geriye çekilip hayatı seyretmesek, sıkılınca pausea basıp yaşamazsak öleceğiz. Kalbin senaryosu için uygun bir sahne değil bu, şu, o gündem. Kalpsizlerin yaptıkları ile sarsılıyor daha ziyade. Kalplilerin ise kalbi duruyor, onlara bakarken.

Gündemi ölçüsüz takip etmek, sabah akşam gündemi seyretmek yaşamdan sayılmaz. Sayılmamalı. Hep başkalarının, özellikle de bencillerin, menfaatperestlerin yapageldiklerini, neden, nasıl, ne zaman, ne için yaptıklarını enim konum, detay detay konuşanları izlemek tam bir vakit öldürme olarak gerçekleşiyor.

Olaycı kitleler; köklü hiçbir çaba sarf etmeyi sevmez, o olayın sanal izleyicisi, anlatıcısı, ajite edicisidir. Bütün olaylar onun muhabir, hatta muhbirliğinin tadını alır. Bir sokak/ülke/ dünya kavgasını nasıl özler, nasıl keyifle izler bilemezsiniz. Tıpkı olayın etrafını en hızlı çevreleyen olduğu halde, olay öncesi hiçbir tedbir, temkin ve olay sonrası hiçbir reel çözümde parmağı olmayan bir meraklı gibidir. Üstelik olgular üzerinden daima toplumsal değişim mücadelesi veren gösterişsizliği, "kılları kıpırdamıyor, hiçbir çaba göstermiyorlar" şeklinde yargılamaktan da hiç geri kalmaz. Kendi anladığı şekilde politikadan uzak duranları siyasetten anlamıyor zanneder.

Halbuki gündemin kurşunu kurgulanmış olaylar dizisidir. Medya tarar kalabalıkları. Hem de hergün. Bütün bu "kurşun yağmuru" nun ötesindeki sakin gökten, onun değişmez, asli gündeminden soluklanmayan nefesler her an değişen-değiştirilen gündemin kurbanı olurlar. Algılarını yönetilmeye açık bırakırlar.

Sanat bütün bunların içinde ulaşabileceğimiz, yakın bir gökyüzüdür. Yüce duyguların duruluğuna bakarak farklı dallarda heyecanlı sıçramalarla bizi kirli tekrarların ötesinde hiç düşünülmemiş, hiç söylenmemiş, hiç çizilmemiş, hiç çekilmemiş olan bir gökyüzüne çıkarır.

Gökte yaşayalım demiyorum. Bu imkânsız. Sokağa gökten/kökten gelelim diyorum. Her birimiz, istisnasız bir siyasetçi, politikacı, söz konusu alanın yetkini, bir moderatör, bir polemikçi, bir haberci, bir muhabir gibi davranmayı bırakalım. Siyaset eğer en başta bir insanın kendine hakim olması, kendi kendini yönetebilmesi ise biraz herkes kendini ve hayatını dış etkilerden bağımsız, dış etkilere rağmen yönetmeyi denesin.

Gündemden uzak kalmamak zorundayız. Fakat gündemi kendimizden uzaklaştırmak ta zorundayız. Genel gündeme ölçüsüz kapılıp özel gündemimizi unutursak şikayet ettiğimiz olaylar gündemimizi, günü ve ömrümüzü iyiden iyiye alıp götürmeye devam edecekler.

Gündeme bakakalmaktan dolayı kendi alanlarımızda özgün, kaliteli, profesyonel üretme heyecanımız biterse kendimizi öldü sayalım. O zaman okuyalım kendi salamızı. Farklı bir makamla...

Bize yazılan ölünceye kadar “doğurmak”tır.