Osmanlı Türkçesi
Osmanlı Türkçesi'nin ders olarak ortaokul ve liselerde okutulması gündeme geldi. Bu, aslında çok geç kalınmış bir meseledir. Daha 1940'lı yılların sonunda rahmetli hocam Prof. Dr. Mehmet Kaplan makalelerinde Osmanlı Türkçesi derslerinin liselerde okutulması gerektiğini, aksi takdirde nesiller arasında bir kültürel kopuşun yaşanabileceğini belirtmişti. Aradan uzun yıllar geçti. Aziz hocamın bu sözlerini başka aydınlar da teyit etti. Kemal Tahir, Cemil Meriç ve Attila İlhan da bu konuda benzer fikirleri seslendirdiler. Demek ki akıl için yol bir, sağ sol fark etmiyor. Gerçek aydınlar aynı doğruyu, farklı zaman ve zeminlerde ifade edebiliyorlar.
Bu konu gündeme gelir gelmez tahmin edildiği gibi CHP muhalefet etti. Meseleyi sadece mezartaşlarını okumak gibi basit bir noktaya çekti. Halbuki bu bir kültür ve medeniyet meselesidir. Öncelikle Osmanlı Türkçesi dediğimiz adı üstünde, Türkçenin belirli döneminde konuşulmuş ve yazılmış halidir. Bin yıldır kullandığımız Arap alfabesiyle Türkçemizin ifade edilmesidir. Latin harflerine geçişle birlikte eskiye ait bütün değerlere sırt çevrildiği gibi eski yazı diye tabir edilen Osmanlı Türkçesi ile yazılmış hazine değerindeki kitaplar da depolarda çürümeye terk edildi. Milli Eğitim camiasında uzun yıllar çalışan rahmetli Ferit Ragıp Tuncor, zaman zaman Milli Eğitim'in depolarından çıkarılan eski kitapların bir yerde toplatılıp yakıldığını söylemişti de dehşete kapılmıştım. Ferit Bey 'kitap yakma' olayına çok kahırlanır ve o kitap yığınından bazı 'edebu00ee eser'leri nasıl kurtardığını ve kütüphanesini zenginleştirdiğini anlatırdı.
Mesele bir kültür, irfan ve medeniyet meselesidir. Tanzimat'tan sonraki edebiyatımızın bütün mahsulleri de Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınmıştır. Daha sonra bunların bir kısmı Latinize edilirken hatalı aktarılmış ve yanlışlıklar uzun süre kitap sayfalarında devam edip gitmiştir. Malum, önümüzdeki sene, yani 1915 bazı Ermenilerin sözde iddialarının 100. Yılı. Bu konuda haksız yere başımızı ağrıtacaklar. Peki bugünkü nesiller ecdadının alfabesini sökemezse arşive ne şekilde ulaşacak ve gerçekleri ortaya nasıl koyacak? Bugün arşivlerimizin bir kısmı tasnif edilmiş, büyük bölümü duruyor. Osmanlı Türkçesini iyi bilen uzman elemanları bulmak kolay değil. Evet bazı sivil toplum kuruluşları, vakıf ve dernekler bu sahada eğitim veriyor, kurslar düzenliyorlar. Ama nereye kadar? Bu kültürel boşluk, beş on kuruluşun ve belediyenin yeni başlayanlar için düzenlediği kurslarla ile kapatılamaz. Bu ihtiyaç ancak okullara Osmanlı Türkçesi dersi konularak giderilebilir.
Yıllar önce merhum Dr. Ali Kemal Belviranlı'nın hazırladığı ve Marifet Yayınları tarafından basılmış olan kitaplar büyük bir hizmete vesile oldukları halde yetersiz kaldı. Başka yayıncılar da bu sahaya el attı. Bilhassa Çağrı Yayınları'nın son yıllarda en büyük hizmeti, Mehmed u00c2kif, Ahmet Haşim, Yahya Kemal gibi bazı şair ve yazarların eserlerinin orijinal halleriyle birlikte Latinize edilmiş nüshalarını birlikte yayınlamasıdır. Böylece kursa devam edemeyenler, Osmanlı Türkçesi'ni bu kitaplardan öğrenebiliyorlar.
Biz şükürler olsun ki çok değerli isimlerden Arap alfabesini ve Osmanlı Türkçesi'ni öğrendik. Hocalarımız Muharrem Ergin, Mehmet Kaplan, Faruk Kadri Timurtaş'tı. Daha ilk sınıftan itibaren İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin Türkoloji Bölümünde okuyanlar kısa zamanda eski yazıyı çatır çatır okuyup sökmeye başladı. Bazılarının abarttığı gibi zor değildi. Sevdiğimiz şiir ve nesirleri bu alfabeden heyecanla okuduk. Halkın deyimiyle "Elif'i mertek zanneden" bazı arkadaşlarımız da Osmanlı Türkçesi'ni adamakıllı öğrendiler. Demek ki amaç öğrenmek ve öğretmek olunca, gerisi çok kolay.
Bu konu artık çözülmeli, çocuklarımıza atalarının bin yıl kullandığı Osmanlı Türkçesi alfabesi öğretilmelidir. Bu meselede geç bile kalınmıştır. İlk sınıflarda bu dersin temeli öğretilecek, matbu eser okuyanlar, ileri sınıflarda kendilerini daha da geliştirecek. Ardından yazma eserler ele alınacak. Yabancı dilleri rahatlıkla öğrenen çocuklarımız, ana dilleriyle yani Türkçe ile yazılmış eserleri niçin okuyamasın? Şu soru akla gelebilir: "İyi de bu kadar okulda, ders verebilecek ehliyette üniversite mezunu var mı?" Var. Bugün fen edebiyat fakültelerinin tarih ve edebiyat bölümlerini bitiren öğretmen adaylarının büyük bir kısmı işsiz. Böylece onlar da alanlarında istihdam edilmiş olur.
Osmanlı Türkçesi çok kolaydır. Bu ders, nesillerin kendi medeniyetleriyle tanışmasını, ecdadıyla bağ kurmasını sağlayacaktır. Teklif çok hayırlı, gerekli ve sevindiricidir. Zaten kültür dünyamızda çok olumlu karşılandı. Milli Eğitim Bakanlığı'mız böyle hayatu00ee, lüzumlu, mühim projelerle gündeme gelmelidir. Bir kültür adamı olan sayın Bakan Nabi Avcı'dan beklentimiz budur. Çocuklarımız bundan böyle Osmanlı Türkçesi'ni rahatlıkla okuyabilmelidir. Zira söz konusu olan bin yıllık tarihimiz, irfanımız, edebiyatımız kısaca büyük medeniyetimizdir.