Dolar (USD)
34.86
Euro (EUR)
36.61
Gram Altın
3045.48
BIST 100
10058.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Aralık 2020

Osmanlı Mimarisi, Mekân, İnsan ve Mehmet Akif

Osmanlı’nın mimari yapılarına baktığımızda şunu görürüz: Tıpkı klasik dönemin abidevi mimarisi olan Süleymaniye Camii örneğinde olduğu gibi, aslında yapılan sadece bir cami, medrese ya da şifahane değil, Osmanlıda vücut bulan Türk-İslam düşüncesinin topyekûn bir medeniyet inşâsı olarak mimariye yansımasıdır. Bu düşünce sistemi, payitahtta olduğu gibi Devlet-i Muazzama’nın tüm diğer beldelerinde de aynı sistematik yerleşim düzenini uygular. Bu sistemde merkezde “insan” vardır. O insanın kalbinde de “Âlemlerin Rabbi olan Allah” vardır.

Mehmet Akif, büyük İslam medeniyetinin son mümessili olan Osmanlı’nın eğitim sisteminde yetişmiş ve yine o toplum içinde ruhunu şekillendirmiş bir şairdir. Yıkılırken bile Akif gibi âbide şahsiyetleri nev’i şahsına münhasır medeniyetinin insanlık ailesine bir armağanı olarak sunabilen muazzam bir yapıdan bahsediyoruz. Bu ifadeler birer övgü değil, sadece hakikatin bir ifadesidir.

Akif’in şahsında ve verdiği eserlerde işte bu dünyanın izlerini görüyoruz. Akif, yazdıklarını yaşamış, yaşadıklarını yazmış bir şairdir. Hem de iyi bir şairdir. Ama aslında o sadece bir şair olmayıp, aynı zamanda bir medeniyet kuramcısıdır, sağlam bir münevverdir. Safahat’ın en başından en sonuna kadar Akif’in yazdıklarında işte bu medeniyetin yansımaları vardır. Şair, aslında şiirlerinde bu medeniyeti mısra mısra bir kilim gibi örerek işlemiş, medeniyetini tescil etmiş ve hem çağına ve hem de gelecek nesillere yazılı bir vesika bırakmıştır. İşte Akif’in büyüklüğü buradadır.

Mehmet Akif’in yani yaşadığı döneme şahitlik eden güçlü bir şairin gözünden ve yine O’nun mısralarından hareketle, Osmanlı ruhunun sanat eserlerine nasıl yansıdığı üzerine bir düşünce denemesi yapmakta fayda var.

Sezai Karakoç, Mehmet Akif’in ailesi ve kökeni ile ilgili şu yorumu yapar: “Baba soyu Rumelili, ana soyu Buharalı, doğum yeri Fatih: Yani tam bir Doğu İslâmlığının, Batı İslâmlığının ve Merkez İslamlığının sentezi bir çocuk”.

Sezai Karakoç, Akif‟in şahsiyetini meydana getiren unsurları gayet ince mecazlı bir dille ifade ederken, içinde doğup yetişilen ve şairin karakterinin yoğrulduğu manevi atmosferi de kısa ancak anlamlı sözlerle anlatır. “Fatih Camii, büyük çınarlar, medrese, devletin yüreği bir semt”in içinde Akif, ilk formasyonunu kazanmaktadır”.

Mehmed Akif, son dönem Osmanlı “aydınlarının” bir kısmında görülen, kendi köklerini küçümseme, hayranı oldukları batıyı haşa “tanrılaştırma” tipolojisine zıt bir dünya görüşüne sahip bir “münevver”di. O dönemin zihinleri devşirilmiş birçok aydınının tersine Akif, özelde Fatih’in genelde İstanbul’un manevi iklimini ruhunda mündemiç etmiş abide bir şahsiyetti. Almış olduğu klasik ve asri eğitimin ve özellikle Osmanlı’nın ilim irfan sahibi insanlarından almış olduğu deruni dünyanın izlerini hayatı boyunca her muhitte yansıtmasını bilmiştir. Şairimiz şiirlerinde o dönemin mekânda, mimaride vücud bulmuş bu mekinleri, Osmanlı sanatının insan ve nesnedeki birer yansıması olarak mısralarında dile getirmiştir.