Dolar (USD)
35.37
Euro (EUR)
36.42
Gram Altın
3039.15
BIST 100
9916.07
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
04 Kasım 2018

Osmanlı  matbaadan mı çöktü?

Eğitim sistemimizin zihinlerimize kazıdığı “resmi tarih”e göre Osmanlı, gericilerin(!) matbaaya karşı çıkmaları nedeniyle battı. Matbaa vaktinde transfer edilse, asla geri kalmayacaktık. Buna benzer bir saçmalığı yakınlarda Kılıçdaroğlu yumurtladı. Osmanlı’nın tüfeği ıskaladığını bu nedenle çöktüğünü söyledi.

Bunlar “resmi hurafeler”.

İşin aslı tabii ki bambaşka.

Osmanlı’yı içten içe kemiren bir gövde kurdu bitirdi.

Asıl korkuncu da, Osmanlıyı kemirip bitiren kurt hâlâ, içimizde, bizi kemirmeye devam ediyor.

Son zamanlarda, AK Parti içindeki AKP’liler diye tanımlanan taifeden yakınılıyor, şunun bunun yakını diye işe alınan, iş alan, açgözlü, ilkesiz, yapışkan, omurgasızlar için uyarılar yapılıyor. CHP’li İsmail Cem, “Geri Kalmışlığın Tarihi’nde CHP”nin tek parti dönemini yolsuzluklarını say say bitiremiyor, “nepotizm” (yeğencilik, yeğenleri işe alma), “aferizm” (işbilirlik) kavramlarının, CHP’ nin tek parti döneminde siyasetin gündemine girdiğini söylüyor. Ta 400 yıl önce de Koçi Bey, padişaha verdiği raporda aynı tiplerden yanıp yakılıyor.

Asırlar, padişahlar, Tanzimatlar, Islahatlar, Meşrutiyetler, Cumhuriyet, partiler, devrimler bunlara vız geliyor, hep görev(!) başındalar.

400 yıl bu zamandır, gövdemizi kemiren kurtlarla birlikte yaşıyoruz.

Arzu, çıkar ve ihtiraslarının esiri, ilkesiz, yağcı, üçkağıtçı, yalaka, rüşvetçi, müfteri, yalancı, açgözlü, namussuz bir güruh yönetimin damarlarına sızıyor, yöneticilerin etrafına öbekleniyor, yönlendiriyor, yanıltıyor, kurumları içerden kemiriyorlar.

Koçi Bey, kendi devrini şöyle rapor ediyor: “Bir alay, ehliyet­siz, hak sahibi olmayan, rüşvetçi, kendileri doyduktan başka, adamlarına beylikler, beylerbeylik, tımarlar, zeametler alanlar, sancaklara, beylere karışmaya başladılar, hak sahibi, başarılı, emektar, yararlı, şecâatli insanları dışlayıp, itibarsız, nişansız, fakirlik ve hiçlik içinde bıraktılar. Tımar ve zeamet erbabı sipahiler tamamen yok oldular. Bu yüzden ya­pılan seferler, bir varıp bir gelmeden, ibaret kaldı. Disiplin âlemden kalktı. Maaşlı asker dünyayı tuttu.

Koçi Bey’in “dinsiz, mezhepsiz nice kallâş ve ayyaş” takımı dediği nice ehliyetsiz liyakatsiz kişiler tımar sistemine hulul edip nice tımar ve zeametlere el koydular. Sisteme rüşveti soktular. Hak sâhibi olanlar bir köşede işsiz otururken, bunlar türlü makamları, tımarları ele geçirdiler, tarım ve ordu birlikte çöktü.

Sipahiler yok olurken maaşlı askerler alabildiğine arttı, bu hazinenin gelirlerini azaltırken giderlerini artırdı, hazine dibe vurdu.

Günümüzde de bu insanlardan S.O.S verildiğine göre 400 senelik sorunu çözemedik, çözülmüyor!

Osmanlı’yı hep ileri sürdüğümüz “dış güçler” değil, işte bu “iç güçler” çökertti.

Çöküş, Kanuni ile başlıyor.

Kanuni;

— Peygamberi bir gelenek olan divana katılmayı terk etti. Eskiden padişah hep sahada iken, birçok komutanı, bürokratı şahsen tanırken, artık beylerbeylerini bile tanımaz hale geldiler.

— Sadrazamlar belli mertebelerden, tecrübelerden geçerek asırlar boyu oluşmuş gelenek ve teamüllerle makama gelirlerken, Kanuni, şahsi dostunu, İbrahim Paşa’yı teamüller aykırı olarak Sadrazam yaptı. Sistemi iğfal etti, sonraki padişahlara yol açtı. Liyakatsiz, ehliyetsiz, kifayetsiz ellerde düzen bozuldu, alem harab oldu.

— Sadrazamlarından Rüstem Paşa, padişaha yaranmak amacıyla Padişah arazilerini şeriata aykırı olarak iltizama verdi. Emin ve namuslu kimseler bu işe yanaşmazken fasık Yahudi mültezimler bu işe atıldılar. Araziler ve binlerce köyler harab ve yebab oldular.

Sultan Süleyman, askerin kuvvetini, hâzinenin zenginliğini görüp, süs ve şöhreti artırdı. Vezirler dahi ona göre hareket edip, bütün halk süs ve şöhrete düştü. Zamanla o dereceye vardı ki, makam sahibinin geliri, ve asker taifesinin ücreti, yalnız harcamalarına yetişmeyip, mecburen zulüm ve tecâvüze başladılar. Zulüm ve tecâvüz ile âlem harab oldu.

O tarihten beri nedimler, yani padişahın şahsi dostları, pâdi­şâh yakınları, padişah huzurunda meydan ve rütbe­ler bulup, saltanat işlerine karışır oldular. Vezir-i âzamlar bunların isteklerine müsâade etmez­lerse hepsi el birliği edip, pâdişâh huzurun­da fırsat buldukça Veziri Azam ve vezirlere bir çok iftiralar edip, pâdişâhın gazabını durmadan kışkırtmakla günahsız yere kimini katl, kimini sürgün ettirib, bâzısının da mal ve mülklerini aldırıp, pek çok hakaretler ettirir­lerdi.

Acaba günümüzde bu çeşit insanlardan, fasık işlerden ne derece arınabildik?

Galiba eksik olan şu; muzır insanlar takım halinde hareket ederlerken, masumlar tek tek ve dağınık kalıyorlar, hak kaybediyor, zulüm kazanıyor.