Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Eylül 2019

Osmanlı evladı

Dünya ile oturup, dünya ile kalkan bir Türkiye’den; dünyanın adaletsizliklerini dünyaya haykıran, zalimlerin suratına vuran bir Türkiye’ye geldik.

Dünya beşten büyüktür” deyimi artık bütün mazlum halklar tarafından biliniyor; dahası idrak haline geliyor. “Bu böyle gitmez” in terennümü ile Batı hegemonyası sorgulanmaya başlıyor.

İşte sözün gücü bu!

Kim ne derse desin Türkiye artık “Osmanlı” rolüne soyunuyor.

Yani tarihi kimliğine!

Neden Osmanlı?

Çünkü Osmanlı, Batının karşısında Doğunun sözcülüğünü yapmış bir devlet… Adaletin ehemmiyetini vurgulayan bir zihniyet… Talan ve sömürüye karşı göğsünü siper ederek Batıya yüzyıllardır “dur” diyen bir kuvvet…

Modern dünya ya bunu “van minut” diye de tercüme edebiliriz.

Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletlerdeki son konuşması bunun en canlı örneği. Başkan sordu: “Bu Birleşmiş Milletler ne işe yarar?”

Bu soru açıkça kurulu dünya düzenin hesaba çekilmesi. Bir o kadar da çağrı. Neye? Yeni bir dünyaya; adalete, insanların zalimlerin elinde “nesne” olmasına son verilmesine…

Kim bu beş ülke: ABD, Rusya, İngiltere, Fransa ve Çin. Peki ya diğerleri? Bu beşli çetenin marabaları!

Söylenenler bununla kalsa yine iyi: “Silahlar her krizde koz olarak kullanılıyor, nükleer güç ya herkes için yasak ya da herkes için serbest olmalı; İsrail doymuyor sınırları neresi; dünyanın bir yanı lüks yaşarken iki milyar nüfusun yoksulluk bir milyar insanın açlıkla savaşıyor olması kabul edilemez”

Daha bitmedi… Başkan ABD’nin Suriye’de terör örgütüne tırlar dolusu silah yardımı yaptığını Amerika’nın göbeğinde gözlerinin içine baka baka söyledi.

Nerede o gerdan kırmalar, el avuç ovuşturmalar!

Dünya müstekbirleri kudurmasın da ne yapsın!

Recep Tayyip Erdoğan… Hataları yok mu? Elbette var. Eleştirilmeli mi? Elbette eleştirilmeli ve kendisi de bu eleştirileri sineye çekmeli.

Dahası kulak kabartıp haklı olanlarını dikkate alıp kendisini düzeltmeli.

Lakin bizde Recep Tayyip Erdoğan’ın kıymetini bilelim. Eleştirelim, dövelim ama kıymetini bilelim. Ona yağ çekerek geçimini sağlayanları kınayalım; hatta buna göz yumduğu ve imkân tanıdığı için kendisini de kınayalım.

Ama kıymetini bilelim. Onu bu milletin düşmanlarına yem etmeyelim.

Zira dünya çapında bir lider öyle kolayca yetişmiyor.

Elbette millet büyük; zamanla içerisinden daha nice liderler çıkarmaya muktedir.

Ama bu mevcut olanı harcamak lüksünü bize vermez.

Elimde sihirli bir güç olsa ne yapacağımı biliyordum.

Ya yüz yıl öncesine gider harcadığımız zaman kaybını telafi ederdim. Daha doğrusu İddia sahibi olmaktan vazgeçip soğuk savaş döneminde Batıdan alınan ianeler ile balo kıvamında geçirilen zamanı üreterek yaşamamızı sağlardım.

Ya da bir okus pokus ile bütün heykelleri birer füzeye çevirirdim.

Silahlı kuvvetlerimizi, dışarıya karşı değil içeriye karşı milletin dünya sisteme boyun eğmesi için kullanan bizim çocukların elinde itibarsızlaştırılmasını önlerdim.

Devletin bu milleti ve inancını Batı yararına onlarca yıl düşman görmesini engellerdim.

Ama yok işte! Sihir gibi bir seçenek yok! Gidenler telafi edilmiyor.

O zaman! O zaman yapılacak olan belli.

Geleceğin dünyasının basit taklitçisi olarak değil mimarlığı için milletçe var gücümüzle hazırlanmak…

Silahımızla, iddiamızla ve tarihi misyonumuzla…