Orucun kapısı sabır
Hakk’a kulluğun zirvesi oruçtur. Oruç, içinde İslâm’ın beş temel esasını ihtiva eder. Namazdaki surelerin okunduğu gibi, şehr-i Ramazan’da mukabeleler tilavet edilir. Namazın vakitleri gibi, orucun da sahur, imsak ve iftar zamanları bulunmaktadır. Orucun ilk vakti sahur, namazın niyeti gibidir. İftar ise, yatsı namazıdır.
Oruç, zekat gibi vermektir. Kendinden vermek, varoluşundan infak etmektir. Oruç, hac gibi, Hakk’a seyahattir. Oruçken yapılan zikirler ve tespihatlar, Kabe’yi tavaftaki ‘Lebbeyk’tir, telbiyedir. Hacda kesilen kurbanlar, oruçken nefsi ve benliği kurban etmeye karşılık gelir. Hasılı oruç, Hakk için tutulur; Hakk’ın rızasına nefsi feda etmektir.
Oruçtan başka, nefsin istek ve arzularını iradî olarak durduran başka bir ibadet yoktur. Bundan dolayı orucun kapısı sabırdır. Nitekim Ulu Peygamber (s), ‘oruç sabrın yarısıdır’ (İbn Mâce, Sıyâm, 44) demiştir.
Hakk’ın Resulü (s), sabrı anlatırken, onun üç boyutunu ortaya koyar: Musibetlere karşı sabır, kullukta sabır ve günah işlemekte sabır. (Süyûtî, II, 42; Deylemî, II, 416)
Varoluşsal bir erdem olarak sabır, kulun Hakk’la ilişkisinin merkezindedir. Rahman’dan gelen her türlü hayır ve şer, sabır küfesine yüklenir. Dertler, sıkıntılar, hüzün ve acı sabrın iyileştirici hamuru içinde karılarak erdeme dönüşür. Sabır, mutlak itaattir, tıpkı oruç gibi. Oruçla ruh ve beden mutlak Hâkimler Hâkimi’ne tabi olur, boyun eğer.
Kelâmı Kadîm, sabrı namazla birlikte zikreder. Sabır bir anlamda yardım dilemektir, acizliktir; nihayetinde çaresizliğin ilacıdır. Derdin, acının, hüznün sığınağıdır, sabır. Bu sığınak, Rahîm’in sonsuz katıdır. Sonsuzluğa ulaşmanın yolu, sabırdan geçer. Sabırda isyan yoktur, tuğyan yoktur, şerik yoktur.
Mutlak Olan’a bağlılık vardır. Bu bağlılık ki, Yaratan’nın yardımına muhatap olur. O Sonsuz Güç ve Kudret Sahibi, sabreden kullarıyla beraberdir. Sevr Mağarası’ndaki ‘iki kişiden biri’nin yüzü suyu hürmetine, Hüda, sabırları karşısında kullarına merhamet gösterir, müşfik davranır.
Sabredenler için, açlık, eksilme, tükenme yoktur. Onlar kaybetmezler ve ziyana da uğramazlar. Sabır gibi, Hakk’ı ve hakikati de birbirlerine tavsiye ederler. Sabredenler, en yüce müjdeye muhatap olurlar. Tıpkı, iftar ve imsak vaktinde orucunu açan mü’minler gibi.
‘Hastalıkta ve savaşın kızıştığı’ anlar, imtihan zamanlarıdır. İmtihan, sabır demektir. Nefisle savaşan oruç ta, büyük cihadı çıkan kahramandır. Terbiye ve tezkiye edil(e)meyen azgın nefis, şehvet ve şeytan, oruca gösterilen sabırla yenilir. Böylece takva ve ihlâsla sabır, zaferini ilan eder.
Sabır, hak ve hakikatle birlikte tavsiye edilir. Asr suresinin bildirdiği gibi, Hakk’ı ve sabrı tavsiye eden, uygulayan kazanan olur, kaybetmez, ziyana ve hüsrana uğra(tıl)maz.
Küçük mazlum inanç toplulukları, büyük azgın zalim ordularını, Allah’ın yardımı ve desteğiyle yerle bir etmiştir. Çünkü Yaratan onlarla beraberdir. Sabırla zafer gelir. Kim sabrederse kazanır. Oruca sabreden nefis ve şehvet savaşında galip çıkmıştır. Sâimin savaşı çok yönlüdür. Azgın nefis ve hazlar, onunla savaşır. Dünyevî zenginlikler, kulu sabırsız yapar. Amaca ulaşmanın hırsı azgınlığın yolunu kolaylaştırır.
Nefsin terbiyesi olan oruç, sabırla ihtirasın hedeflerinden korunur, oklarını bertaraf eder. Sâim, orucun kalkanıyla her türlü şer ve kötülüğün saldırılarından emin olur. Samimiyet, onun ruh ve bedeninde tecessüm eder (cisimlenir).
Oruç, Rahman’ın sabır nimetidir. Hakk Teâla, oruçlunun üzerine sabır yağdırır. Bilir ki, yarattığı başkasına kul olmamaktadır. Sabırla tutulan oruç, alemlerin Hâkimi’ne götürür, masivaya taşır. Hakikate ulaştırır; şahsiyet ve kimliği inşa eder. Karakter, oruçla terbiye edilen nefis putunu kırar. Ruhu yüceltir, mananın hükümranlığını ilan eder.
Oruç, boğun eğmektir, secde etmektir. Gönülden gelen Hakk’ın sesini bütün bedene yaymaktır. Bunun için sabır gereklidir. Sabretmek ve tahammül etmek, tüm tehlikeleri ortadan kaldırır. Hileler ve desiseler, Hüda’nın tuzaklarıyla derinlere gömülür.
İsabet eden her türlü acı ve ızdıraba tahammül ederek onu gönülde yumuşatmak, sabırdaki kararlılığı gösterir. Sabırla yaşamak ve sabırda yarışmak, kurtuluşun habercisidir. Orucun kurtuluşu da sabırla gelir. Güzel bir sabır övülmüştür. Güzel sabra tâlip olanlar, Hakk’ın yanındadır. Hakk da onların yanındadır.
Güzel bir sabır (göstererek) sabretmek, felaha giden yolu açar. Oruç, kurtuluş yolcusunun azığıdır. Sahurda aldığı gıda, seherin bereketiyle birleşerek hayrın kapısına yöneltir.
Sabır, hükme razı olmaktır. Hâkim’in hükmüne rıza göstermektir. Oruç, rıza-i Bârî’nin tezahür etmiş halidir. Sabırsız olan şeytanın yörüngesine girer. Endişe ve korku arkadaşı olur. Sabreden ise hayrın himayesinde korkudan emin olur. el-Mü’min’in (güven veren, emin kılan, koruyan, iman nurunu veren) murakabesi altında hakikat yolunda kalır. Onun elçisi el-Emin’in (s) ümmeti olmaya devam eder.
Tevekkül, sabırla gerçekleşen ilahi bir lütuftur. Oruç tutan da mütevekkil bir tavır içinde sabrın lezzetini, dolayısıyla imanın hazzını yaşar. Rabb’e tevekkül, faziletle insanı bezer. Bu ruhanî süsle oruç tutan samimiyet imtihanını geçer.
Sabır, ancak Allah’ın rızasıyla gerçekleşir. Sabır gösteren oruçlu, gaflet uykusunun ağırlığı altında kaybolmaz. Oruçla yüklendiği manevî kudret, onu masivaya taşıyacaktır. Hakk’ın katında makam-ı Mahmuda ulaştıracaktır.
Sabır, şükürle anlam kazanır. Sabrı verene şükretmek, hüzün ve acıyı azaltır. Ağır yükleri hafifletir. Dayanma ve tahammül gücü verir. Kahır ve isyan yerine şükür, ne güzel bir nimettir.
Oruç, insana dayanma ve tahammül gücünü kazandıran ilahî bir inayettir. Onunla beslenen ruh ve beden, kavi bir mü’min olur. Sarsılmaz bir iman adamı haline gelir.
Hâsılı oruç, imanın derecesini ölçen bir kulluktur. Oruçla, inanç sübut bulur, gönül rahatlar, kalp teskin olur, ruh dinginleşir ve akıl Rahman’a kavuşur.