Oruç ; kendini tutmaktır
“Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi oruç, size de yazıldı (farz kılındı.) Umulur ki sakınırsınız." (Bakara 183.)
On bir ayın Sultanı Ramazan-ı Şerif’in ilk haftasını
neredeyse tamamladık. Sayılı gün ne de olsa … bu kıymetli günleri nasıl geçirdiğimizin
önemi büyük. Biz, sadece bedeni aç bırakarak ibadet ettiğimizi düşünüyorsak bu,
büyük bir yanılgı olur.
Bugün, orucu çok daha önemli kılan kuşkusuz birey ve toplum
düzeyinde psikolojimiz, ruh sağlığımız ve mana alanındaki arayışlarımıza
katkısıdır.
Oruç; modern insanın şüphesiz ki en öncelikli ihtiyacı olan
sabır, sükûnet, yardımlaşma, yaşama sevinci, disiplin, emniyet hissi,
karşılıksız verme, umut, tahammül, Yaratıcıya yakınlık ve iletişim halinde olma
gibi giderek uzaklaştığımız manevi
duyguları yeniden hissetmemizi ve geliştirmemizi sağlayan güçlü bir
iradedir.
Bütün kutsal dinlerde yer almasına rağmen, bilimin
ilgisini yeni yeni çeken orucun, insanın
biyolojisine ve ruh sağlığına faydası,
bedende ve özellikle beyinde Otofaji olarak bilinen vücudun kendini
korumasını ve temizliğini sağlayan bir geri dönüşüm hareketini
gerçekleştirmesidir. Orucun, bedenin maddi sağlığındaki düzenleyici ve tedavi
edici diğer yararları burada sayamayacağımız kadar çok fazla...
Kendiyle kavgalı modern insanın, bireysel yaşama derdinden
kurtulması, kişisel hazlarına “dur” demesi ve vermenin engin huzurunu
yaşayabilmesi için ne güzel fırsattır Ramazan ayı.
Ramazan, manevi muhasebe yapmanın imkan ve fırsatını sunması
itibari ile de önemlidir. Bunun temelinde orucu öteki ibadetlerden ayrı tutma
yatıyor. Oruç öteki ibadetlerin, ya da diğer ibadetler orucun taşıyıcısı değil.
Bütün ibadetlerin 12 ay yapılması gerekir. Oruç aç, susuz kalarak belirlenmiş
zamanlar içerisinde diğer ihtiyaçlardan uzak durmaktır. Orucu böyle anlayıp
Allah'ın bizden neyi maksat edindiğini, nereye varmamızı istediğini
düşünmeliyiz. Rivayet edilir ki her türlü cezaya, ateşler içinde yanmaya maruz
bırakılan nefs, yine de Haşa! Rabbini tanımamıştır ama üç günlük orucun sonunda
"Sen alemlerin Rabbi, ben ise aciz bir nefsim " demiştir. Diğer
ibadetler Müslümanın hayatında zaten olan ibadetler. Oruçlu olsak da olmasak da
ahlaklı olmak, merhametli olmak, adil olmak, Allah'ı çok zikretmekle
emredildik. Bu karıştırılınca Ramazan sadece bir ay ile sınırlı ibadet ayıymış
gibi düşünülüyor. Bu eksik!
“Ramazan, Allah'ın bir adıdır"
Öncelikle oruç gizli bir ibadettir. Açıklanmadığı sürece
kimse bilmez. Diğer ibadetlerse genellikle alenidir. Namaz kıldığınızda
insanlar onu görür, hacca gittiğinizde bilir, zekat verdiğinizde bir kişi o
zekattan haberdardır. Orucun gizliliği diğer ibadetlere göre daha fazla. Bu da
daha fazla ihlasa ve Allah'ın rızasına güdülen bir ibadete yaklaştırır. Oruç,
Allah'ı tanımanın, ihlası sağlamanın ve insanı özgürleştirmenin aracıdır.
Müslümanın hayatında Ramazan'da belki niceliksel olarak
ibadetlerde artış olabilir ama nitelik ve tür bakımından yeni bir ibadet ortaya
çıkmaz. Bir ömür boyunca yapılması gereken ibadetlere Ramazan'da oruç eklenir.
Bu anlaşılmadığı için Ramazan'da dolan camiler sonra boşalıyor. İbadet diye tv
hz Yusuf ve hz Meryem’i izlemek sananlar dahi var. Zenginin zengini ağırladığı gösterişli
sofralardan hiç bahsetmeyeyim. Nefsi ve ruhu beslemenin adresini başka yerde
arayanlar için ramazan sadece yeme
saatleri değişmiş bir vakittir .
Ramazanı sadece yeme
- içme etkinliği gören şekillenen restoranlar, fast food zincirleri, beş
yıldızlı otellerin iftar gecelerini de hatırlatmakta fayda var. Fiks iftar
menüsü 150 tl.” McDonald’s bile Ramazan menüsü çıkarıyor. İftar vakti evden
dışarı çıkın, yolunuza çıkan hemen her yemek durağı harıl harıl iftar saati
adına hazırlanıyor. İşte o an bunu diyoruz.
“Oruç tutmuyor sadece aç kalıyoruz”
“Oruç”un Arapça’daki aslı “savm”dır. Bu sözcüğün karşısına
lügatlar “imsak” kelimesini yerleştirir ve “tutmak, zaptetmek, zaptı rapt
altına almak” manalarına gelir. Orucu vesile edinerek kendini muhakeme
edenlere, arınanlara, nefsini kontrol edenlere ve başkasının halinden anlayanlara
kendini tutabilenlere selam olsun.