"Oruç kalkandır!"
Ramazan paylaşmaktır. Tokun açın halinden anlamasıdır. Varlığın, yokluğu idrakidir. Yokluğu anlamanın yoludur. Her şeyin parayla satın alınamayacağının göstergesidir. Var ama yiyemiyor olmanın sembolüdür. Bireysel olarak yerine getirdiğin ibadetin nihayetinde toplumsal duyarlılığının artmasıdır. Halden anlamanın halidir oruçlu olmak.
Kolaylıktaki
zorluğu görerek zorluktaki kolaylığı bulmaktır oruç. Nimetin bilincine vararak
şükrün sıcaklığına sığınmaktır. Karanlıkta aydınlığın, hüzünde mutluluğun,
savaşta barışın, çilede tahammülün ve sabırda huzurun kıymetini bilmektir.
Dirilt bizi ey
oruç, uyandır gaflet uykusundan bir sahur vakti. İmsaka kadar en lezzetli
ikramlar sun hanemize, iftara kadar sabretmeyi öğret sonra. İçine dünya dolmuş
ve sonra don tutmuş ruhumuzun buzunu erit. Konfor alanımızın dışına çıkmayı
nasip et bize.
Ramazanın ruhundan
Kur’an yayılır ömrümüze... “Oku!” deyince
Yüce Allah, okumayı öğrendi en Rasulullah (SAV). Öğrendiğiyle amel etti ve
Kur’an-ı Kerim oldu hayatı. Ümmeti olma şerefine nail olunca okuduğunu işittik
ve iman ettik. Bu imandır Ramazanın mübarek, bereket, huzur oluşuna inandırır
bizi. Bu vech ile geldik sana ey oruç, seni tuttuk, seninle huzur bulduk.
Geceleri bir şehri
şehir yapan sokak lambalarının varlığı olsa gerek. Aksi takdirde ruhun
karanlıkta kalması gibi şehir de karanlıklar içerisinde kalır ve varlık ile
yokluk arasında araftadır. Sokak lambalarından anlaşılır şehrin canlı olduğu. Sahur
vaktinde lambası yanık evler de hala o evlerde yaşamın varlığının en güzel
belirtisidir. Sahur vakti camdan baktığınız zaman lambası yanık evler adeta tebessüm
eder size. Davulun sesi, en kutlu düğünün muştusu oluyor kulaklara... Hayye ale’s-salâh’tan önce Hayye ale’s-sahur diyerek uyandırmak
hane halkını ve sonra gecenin sessizliğinde kuş sesleri eşliğinde varmak
felaha.
Seher vakti
ömrümüzün en latif anı, kuşlarda en melodik fon, içimize doğuyor güneş,
karanlıkta aydınlığı yaşıyor âlem, evlerin ışıkları göz kırpıyor geleceğe umut
diye, ruhlar, şehirler diriliyor orucun gelişiyle…
Orucu sardık sabır
merhemiyle cümle yaralarımıza. Yaralarımız, Yaradan’a yâr deyişimizden,
Yaradan’ı yâr bilişimizden. Biz, bize öğretilenden öğrendiğimizle biliyoruz ki,
insanız, nisyan ile doluyuz, lakin herkes unutsa da Yaradan unutmaz. Bu yüzden
susuyorum ve tüm dünyayı aynı hizaya getirecek tufana hazır bir gemi gibi
söylüyorum, ben oruçluyum.
Sevgili
Peygamberimiz (SAV) “Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga
etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: ‘Ben oruçluyum’ desin.”
buyurur.
Maalesef bu gün
dünya kan gölü. Bir avuca sığan dünyada gizli kalmıyor artık hiçbir şey. Her
şeyi görüyoruz ve şahit oluyoruz zulümlere. Görmediklerimizi de gören vardır
elbet. Buna inancımız tamdır. Her yapılana bir cevabımız vardır. Lakin şimdi
tek cevap dilimizde: Ben oruçluyum!
Savaşlardan,
acılardan, hüzünlerden geriye yetim çığlıklar kalır. Bir elin, bir yetimin başını
okşamasından daha güçlü değildir hiçbir silah. En karanlık gecelerin seher
vaktinde dirilişin sembolü misalidir bu cevap: Ben oruçluyum!
Adeta bir
dirilişin, kıyamın ilk cümlesi, bir meydan okuma, cümle haksızlığa. Bütün
tartışma ve polemikleri alnının tam ortasından vuran bir söz adeta... Sabrın ve
bir vakte kadar ertelemenin en güzel örneğidir: Ben oruçluyum!
En güzel ve en
doğru sözdür Yüce Allah’ın sözü. O, “Biz onu (kıyamet gününü) sadece sayılı bir
vakte kadar erteleriz.” (Hud Suresi, 104. Ayet) buyurduktan sonra başka
söze gerek var mı? Zalimin zulmüne hançeremde saklı son söz: Ben oruçluyum!
“Ey iman edenler! Sabır ve
namazla yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerin yanındadır.” (Bakara Suresi, 153. Ayet) Sabrın sonu
selamettir ve muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir.