Dolar (USD)
34.59
Euro (EUR)
36.31
Gram Altın
2968.89
BIST 100
9624.48
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Haziran 2022

Ortalığı kim geriyor, niçin geriyor!

“Seçimi kaybedeceğini gördü, ortalığı kızıştırıyor!” propagandası, daha doğrusu “algı operasyonu” epeyce tutmuşa benzer.

Şimdilerde, “komplo teorileri” havada uçuşuyor.

Bir eski politikacı da “sığındığı Fransa’dan” Sayın Cumhurbaşkanı’nın kaybedeceği bir seçime asla girmeyeceğini öne sürmüş!

İcabında “yakınımızdaki Yunan adalarına” iki bomba bile attırabilirmiş, sırf seçimi ertelemek için!

*

Sağdaki soldaki vatandaşlarımıza, özellikle de gençlerimize “Seçim yaptırmayacak, kaybedeceği seçime girmez, seçimin ertelenmesi için her şeyi yapar!” yollu iddialar hakkında neler düşündüklerini soruyorum.

Sonuç, “algıyı oluşturmak” isteyenlerin arzu ettikleri şekilde.

Son günlerde yaşadıklarımızın, Sayın Erdoğan’ın ortalığı germe stratejisini açık bir şekilde ortaya koyduğunu iddia edenleri gördüm mesela.

Bu arkadaşlara “Son günlerde neler yaşandı?” diye sorduğumda ise, “İşte Erdoğan şunu dedi, bunu dedi” yollu lâflar ediyorlar.

Sosyal medya üç günlük hadiseleri bile tamamen farklı algılatabiliyor, özellikle gençlere.

Hatırlayın, “son günlerdeki gerilim süreci”, Kemal Kılıçdaroğlu’nun SADAT baskınında ortaya attığı şok iddialarla başlamadı mı?

“SADAT terörist yetiştiriyor!” iddiasını, “Saray” dediğini öne çıkartarak "sıvadı" Kılıçdaroğlu.

Ardından da, ABD’deki yurt üzerinden el yükseltti, “Erdoğan ve çevresi 300 kişilik bir uçakla kaçacak ve o uçakta bugün kendisine hizmet eden bürokratlar olmayacak!” yollu cümleleriyle gerilimi iyice tırmandırdı.

O gün, Külliye ve Ak Parti yöneticilerinin önde gelenleri sırayla canlı yayına bağlanarak bu iddialara cevap verdi.

Bu seri cevap verişler de, “İyice paniklediler!” propagandasında etkili bir şekilde kullanıldı.

Ortalık iyice karıştı.

Ve bu arada…

Olan “sokaktaki vatandaşa” olurmuş ya…

Bizim gündemimizdeki, “sokaktaki vatandaşın sıkıntıları”, “vatandaş gruplarının haklı talepleri”, “çarşı, pazardaki yangın” gibi meseleler de güme gitti!..

Muhalefet, en fazla yapması gereken işi, “sokaktaki vatandaşın sıkıntılarını, taleplerini gündeme getirme işini” bir kenara bıraktı…

Konuyu, “Erdoğan karşıtlığına, Erdoğan düşmanlığı”na bağladı.

Mesele yine, “Erdoğan düşmanları ile Erdoğan’a gönülden bağlı olanlar” tartışmasına dönüştü!

*

Cumhurbaşkanı’nın grup toplantısında söyledikleri, “terörist yetiştiriyorlar, kaçacaklar” söylemine tepki.

Ağızlarda torba yok, herkes her istediğini söyleyebilir.

Nasıl olsa söylenenleri ispat mükellefiyeti yok…

Birileri hakkında “Kaçmaya hazırlanıyorlar!” iddiasını ortaya attığınızda, ortada ispatlanabilecek bir durum olmaz…

Demiş olursunuz sadece…

Bir de, arkanızda güçlü sosyal medya organizasyonları varsa ve bir de karşınızdaki grubun “sosyal medya” üzerinden cevap verme kabiliyeti son derece kısıtlıysa, ortamı “ger”, gitsin!

*

Yaygın iddiaya göre, Cumhurbaşkanı gerilimi tırmandırdıkça tırmandırmak istiyor!

Bu iddiayı savunanların, destek verdikleri politikacılara “Erdoğan’ın oyununa gelmeyin, ortalığı germeyin, nasılsa seçimi kazanacağız!” demeleri gerekmez mi?

Yok hayır…

Tabloya baktığınızda, gerilimin “altılı ya da yedili masanın işine geldiği” gibi bir sonuca ulaşıyorsunuz.

Gelişmelerin kronolojisine bakın, mesele tam da dediğim gibi.

Altılı ya da yedili masanın, bilhassa da Sayın Kılıçdaroğlu’nun tamamen şuursuz bir şekilde hareket ettiğini söylemek de çok mantıklı olmaz.

Sayın Kılıçdaroğlu, evet, iyice öne çıkmak suretiyle “Cumhurbaşkanı Adayı” olma ihtimalini kuvvetlendirmek istiyor.

Bu olabilir.

Ortalığı “sokaktaki vatandaşın sıkıntılarını bile konuşulmaz hale getirecek kadar” karıştırmanın başka sebepleri de olmalı.

Bir büyük strateji…

Sayın Erdoğan’a gönül bağı değil de, menfaat beklentisiyle “yakın” duranları iyice ürkütmek ve büyük dalgalar halinde kopuşlar meydana getirmek istiyor, Sayın Kılıçdaroğlu.

Gördüğüm kadarıyla bu baskı ve basınç artarak devam edecek.

Sosyal medya üzerinden kısa sürede ünlenen Ufuk Kaynar, “İktidarda bir adanmışlar var, bir de dadanmışlar!” diyordu ya…

Özellikle “belli yerlere gelmiş olanlar” arasında, adanmışların oranı nedir, dadanmışların oranı nedir?

Bilemiyorum.

Sayın Kılıçdaroğlu, dadanmışların oranının epeyce fazla olduğuna inanıyor olmalı ki oradan yükleniyor!