Dolar (USD)
34.49
Euro (EUR)
36.22
Gram Altın
2955.70
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Ocak 2017

Ortaköy saldırısı

Bunlar Türkiye'ye karşı "bir" olmamışlar mıydı?

Hepsi tek amaç olarak Tayyip Erdoğan'ı yok etmeyi kendilerine hedef belirlememişler miydi?

Bunu da açıkça kamuoyuna duyurmamışlar mıydı?

Ne kadar 3 harfli terör örgütü varsa Türkiye karşıtlığında ittifak yapmamışlar mıydı?

Daha ne anlatayım?

Sen daha yaşadıklarımızı basitçe "terör" diye nitelendirip havaya ateş etmekten ileri gidemiyorsan ben sana daha ne anlatayım?

Ortaköy katliamının Dolmabahçe saldırısından, Büyükelçi suikastından genel itibariyle bir farkı yok. Hepsi birbiriyle bağlantılı.

Yöntem olarak da birbirlerine çokça benzeşiyorlar.

Üçünün ortak özellikleri var. Üçü de daha önce denenmemiş, dünyada ve tarihte ilk kez uygulanan tekniklerle gerçekleştirilen terör eylemleri.

  • Örneğin Dolmabahçe saldırısında ilk kez bir terör örgütü bombayla patlatacağı aracı kiralamak yerine satın aldı. Ve bombalı aracın ardından etkiyi arttırmak için canlı bomba eylemi gerçekleştirdi.
  • Örneğin Büyükelçi suikastında ilk kez bir "polis" kullanıldı. Daha doğrusu teşkilata yerleştirilen terörist nereye girebileceğini gösterdi.
  • Örneğin Ortaköy katliamında ilk kez bu kadar profesyonel bir terörist her yönüyle net mesajlar içeren bir eylem gerçekleştirdi.

Şunun da altını çizeyim ki aradan birkaç gün geçsin bu katliamla ilgili çok daha çarpıcı detaylar duyacaksınız. Ne kadar profesyonelce planlandığını anladıkça hayret edeceksiniz.

Bütün bunları alt alta sıralayınca bu kadar sistemli saldırılar gerçekleştirebilecek bir yapının salt bir terör örgütü ve onun yarı eğitimli teröristleri olamayacağını anlayabilirsiniz.

Bu, terör örgütünü aşan hem de çok çok aşan bir durum.

Bu saldırılarda bir üst akıl var, aşikar!

Keşfiyle, planlamasıyla, harekete geçiş tarzıyla, verdiği mafyavari mesajlarla bir terör örgütünün kurgulayamayacağı kadar büyük olaylar bunlar.

Yeri gelmişken bu kadar "büyük" olayların art arda geldiği bir başka ülke inanın bizim kadar dayanamaz. Bunu da belirtmeden geçemeyeceğim.

Peki, ne yapacağız?

Dilimiz döndüğünce bir savaşın içinde olduğumuzu anlatıyoruz. Bu savaşın topla tüfekle değil, maşalarla, vesayet verilen örgütlerle yürütüldüğünü de yazıp çiziyoruz.

Şimdi bütün bildiklerimizi gözden geçirme zamanı.

Bizler vatandaş olarak terörü lanetleyeyim derken devleti küçük duruma düşürmemeliyiz.

Devlet, istihbarat birimlerini birleşen terör örgütleri konseptine uygun şekilde revize etmeli. Bilgi paylaşımı ve bunların değerlendirilmesi süreçleri tekrar gözden geçirilmeli.

Siyasiler topluma daha net, aydınlatıcı bilgi vermeli.

Tabi sadece bunlarla kısıtlı değil. Bu iş top yekun bir mücadele gerektiriyor. Herkes safını net bir şekilde belirlemeli.

Eğer bunu başaramazsak karşı tarafın safı gayet net ve sık.

Bizi içinden çıkamayacağımız bir girdaba itmek istiyorlar. Kim olduklarını da gizleme gereği duymuyorlar.

O zaman biz de "amalı, fakatlı" cümleleri bir yana bırakacağız. Ya birlik olacağız ya da yok olacağız.

Karar yine de sizin!