Ortak paydasız yaşam
Covid-19 dünyada bozuk olan denge ve düzeni alt üst etmeye devam ettikçe devletlerin ve milletlerin birlik ve bütünlüğü giderek daha zorlaşıyor ve ufukta düzelmeye ait bir emare de henüz yok.
Virüsle savaşta gösterdiğimiz başarı dost düşman herkes tarafından kabul edilip tasdiklenmesine rağmen yerli azgın azınlık ile uzlaşma ve ortak paydada buluşma imkanını bir türlü bulamıyoruz.
Hangi mesele olursa olsun ortak payda kaybı ve buna bağlı savrulmalar azalacağı yerde nerede ise füze hızı ile artıyor. Milli birlik ve bütünlüğümüz ile ilgili duruşlarda bile bu acayip gerçeklik gözlerden kaçmıyor.
Demek istememle ilgili birkaç ortak payda özlemimi sizlerle paylaşayım.
Fetö gibi azılı bir terör örgütüne tüm gerçekliğine rağmen düzmece diyen bir güruh var. Aynı şekilde mavi vatan gibi çok önemli milli bir meselede suya yazı yazanlar aramızda cirit atıyor.
Hadi bunları es geçelim. Din gibi coğrafyamızı yıllarca birlik ve bütünlük içerisinde tutmuş dosta güven düşmana korku salmış bir meselede turnusol görevi gören Ayasofya’nın kırılan zincirleri de yeni bir ayrışma sebebi oluverdi.
Yazılanlar çizilenler ve dil altında ıslatılan baklaları gördükçe içim cız ediyor.
Bu fosilleşmiş zihniyete nasıl can suyu olur Ayasofya .
Nasıl gavurlaşır yerli ve milli bildiklerimiz. Doğrusu izah eden bir akıl varsa ona muhtacım.
Tarih, içinde bocalanarak debelenerek yatıp yuvarlanmak için değil, kendinden dersler çıkartarak bugüne de değil ,yarına yönelik planlar ve projeler yapmak için var.
Bu gerçeklikle hareket edilmezse asıl irtica ve gerici hortlama o zaman tehlikeli olur. Bugün olduğu gibi sayıları azda olsa güç ve kudreti büyük oranda ellerinde tutan azgın azınlık tarafından millete yapılan zulüm her türlü tedbire rağmen devam eder.
Maalesef bu tehlike gerçekten çok büyük ve çok ciddi.
Malum zihniyetin fosil kalıntılarının cesaret ve cüretlerinden doğrusu ülkem adına hayıflanıyorum. Zulmün başlangıç tarihini , çağ açıp kapayan ,peygamber övgüsü almış bir padişaha hala bağlamakta inadım inat diyen bir güruh eller tetikte bekliyor.
Ne ibret, ne akletme ,nede akıllanma. Hepsinden de nasipsiz bu güruha denecek tek bir söz var.
Allah müstehaklarını versin.
Ayasofyayı kebir camii şerifinin, ibadete açılması ümmetin geçte olsa bir kazancı. Bu açılışın keyfiyet ve kemiyet bakımından çok şümullü bir yönü var. Orada ibadet edecek Müslüman sayısından çok çok ötelerde bir anlamı var. Dün milyonların meydanlara sığmamasının asıl sebebi bu gerçeklik.
Burası çok önemli bir kale. Bugüne kadar bu kaleden ümmeti mahrum bırakarak kimler kârlı çıktı anlamak için sağdan soldan gelen çatlak seslere kulak kabartmak kafi.
10 temmuzdan bu güne salya sümük bu kalenin kapısına 86 yıl önce haksız yere vurulan zincirlerinin kırılmaması için yoğun bir çaba an itibarı ile hala devam ediyor. Aman dikkat değerli dostlar. Durumdan vazife çıkarıcı güruhun aklına gelenler şeytanları bile şaşırtır.
Dün itibarı ile bir zincir daha kırıldı. Daha kırılacak çok zincir var. İstanbul sözleşmesinden 6284 e , altı oktan 5816 ya kadar o kadar çok zincirle bağlanmışız ki, içimizde Lozan hezimetini zafer diye kutlayanlar bugün bile mevcut.
Yabancılardan gelen gürültü ve patırtıların çok bir önemi yok aslında. Asıl üzücü olan sureti yerli, sireti yabancı olanlardan atılan okların hedefi olmak.
Bu oklar gerçekten acıtıcı.
Soysuz medyadan atıp tutan ismi ile müsemma olmayan vuruşlar canımızı yakıyor. Ortak paydamız olan vatanımız Allah korusun işgal edilsin ama bu yönetim devrilsin diyen boynu devrilesi bir güruhun söylemi aynen bu ve bu kadar da açık.
Nasıl tefsir edilir bilemem . Ama bu sapkınlarla nasıl ortak payda bulunur gerçekten çok zor. Zor ama imkansız değil. Bizlere düşen sorumluluğumuz kadar vazifelerimizi yaparak hesabın hasbi olduğu günde kendi savunmamızı yapmak.
Bu dünyada iken o zor güne hazırlanmada işimize çok yarayacak olan aynalarla barışalım. Onları sadece suretimizi düzeltmeleri için kullanmayalım. Siretimizi de gösterecek kadar deruni bakalım onlara.
Kaç paralık adamlarız. Ederimiz etimiz butumuz ne. Hepsini görmek mümkün. Yeter ki, deruni ve içten bakalım.
İçimizdeki cürufu gösterdiğinde onlara kızmayalım. Bilakis dostluğumuzu daha da artıralım . Bu gerçeklikten olsa gerek her evde büyük küçük bir ayna bulundurulur.
Görene körene.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.