Ortadoğu'ya acil yeni bir Kürt politikası
ABD’nin Ortadoğu politikası şudur: “Asla savaşa girmem, bir ABD askeri postalı dahi savaşa sokmam, sadece benim adıma ve planlarıma uygun savaşmak isteyen taşeron yapılara silah veririm.” Bu kanlı ve kirli plan karşısında hiçbir Kürt, ABD’nin paralı askeri olmamalı, ABD askeri postalı görevini görmemeli. Gün gelecek o dağlara çok kar yağacak, ABD’nin atacağı kazık büyük ve trajik olacak. Artık uyanma zamanı! Kürtler, Araplar, Türkler ölüyor, Yahudiler ve Hristiyanlar değil. Ağıtlar Arapça, Kürtçe ve Türkçedir, İngilizce ve İbranice değil. Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla ve Acemiyle ya bu coğrafyada kardeş gibi ve barış içerisinde yaşamanın yolunu bulacağız ya da lime lime olacağız.
Tüm Kürtlerin çekim merkezi Türkiye olmalı
Tam da bu
noktada ve özellikle Rusya’nın da Ukrayna’nın doğusunu ilhak etme girişiminden
sonra Türkiye Ortadoğu’daki gelişmeler karşısında yeni bir paradigma ve yeni
bir konsept ile yeni bir Kürt politikasını acil geliştirmeli. ABD’nin YPG
üzerinden kurduğu tuzakları ve planları boşa çıkaracak geniş bir Kürt masası
kurmalı, Ortadoğu’daki tüm Kürtleri kendi çekim merkezine almanın yollarını
mutlaka bulup, zorlamalı. Ortadoğu’da Türk ve Kürtlerin birliği, 21.Yüzyıla
damga vuracak Osmanlı’dan sonraki süper güç olacaktır. Zaten büyük kıyamet
bundan kopmuyor mu, tüm saldırılar bu ihtimalden doğmuyor mu? Tarihsel geçmişimiz, kültürel birikimimiz,
kadim kardeşliğimiz Ortadoğu’daki Kürtler ile o kadar güçlü iken neden Türkiye
değil de ABD ve Rusya merkeze konumlanıyor? Oysa tüm Kürtlerin çekim merkezi
olacak, sırtını dayayabilecek, üzerinde hayaller kurabilecek, “benim öz vatanımdır” denebilecek
yegâne potansiyel Türkiye’dir.
ABD, müttefik değil düşman gibi
hareket ediyor
Diyalog yoluyla ABD ile Türkiye arasındaki
tarihin en büyük krizlerinin samimi bir ortamda konuşarak çözülmesi tabi ki
önemli, rasyonel ve kıymetlidir. Ancak “15 Temmuz ihanet girişimini bizzat planlayan, Feto’yu iade etmeyip
resmen koruyan, YPG’ye binlerce tır silahı ücretsiz verip, Türkiye’ye parasıyla
dahi silah satmayan” ABD’ye karşı, Türkiye haklı olarak çok
temkinli. Şimdiye kadar ABD ne söz vermişse sürekli havada kalmıştır. ABD’nin
atması gereken somut adımlar var. Türkiye’nin YPG ve FETO konularında yaşamsal
güvenlik kaygıları var. Bir yandan “Türkiye’nin
haklı kaygılarını anlıyor ve terörle mücadelesini destekliyoruz” dediler,
öte yandan “senatodan çoğunluğunu
YPG’nin oluşturduğu SDG’ye milyonlarca dolar bütçe tahsis ettiler.” Pentagon, CIA, Dışişleri ve Beyaz Saray hep
ayrı telden çalıyor. Hangi Amerika’nın hangi sözünü ciddiye alalım?
Bu millet, Başkan Erdoğan’a güveniyor
Resmen dalga geçiyorlar, aklımızla alay
ediyorlar. Taşeron örgütlerle Ortadoğu’yu dizayna çalışıyorlar. ABD oyalama
taktiği ve zaman kazanma tuzağıyla yaklaşıyor ama artık Türkiye o eski Türkiye
değil. Oyuncak olan ülkeden sonra artık oyun kurucu ve kendi göbeğini kendisi
kesen bir Türkiye var. ABD, Türkiye ile onurlu ve eşit bir ilişki ortaya
koymadığı sürece dayatma, şantaj ve tehditleri sürekli ters tepecektir. Erdoğan diz çökmeyene ve biat etmeyene
kadar da emperyalistler vazgeçmeyecekler. Bu millet ABD’ye değil, dünyadaki
bütün mazlum ve mağdurların sesi ve umudu olan, emperyalizme daima baş kaldıran
Recep Tayyip Erdoğan’a güveniyor ve inanıyor.
82 tarihli planlar aynen işliyor
ABD’nin derdi Kürtler ve Kürdistan mı? Tabi ki
hayır! Son iki yüzyıldaki Kürt isyanlarının çoğunu başta Rusya, İngiltere ve
ABD’nin silah ve parayla destekler gibi göründüler, duruma göre tahrik ettiler,
kavgaya tutuşturdular, en sonunda da Kürtleri satıp, katliamlara maruz
kalmalarına bilerek seyirci kaldıklarını tarih kitapları yazar. Halepçe
katliamı hala hafızalarda. Bugün de aynı senaryo. Şu husus net ki YPG’yi taşeron olarak kullanan, her yıl bütçesinden
YPG’ye 500 milyon dolar ayıran ABD’nin davası “Kürt ve Kürdistan, Kürtlerin
kara kaşına ve kara gözüne hayranlık” değildir. Çünkü gizli ajandada başka
hesaplar var. ABD, Türkiye ve İran’a
karşı günü geldiğinde kullanılmaya elverişli ve İsrail’e de tehlike
yaratmayacak, hatta onun güvenliğine katkı sağlayacak bir yapı istiyor. ABD’nin
vazgeçemeyeceği biricik sevdası ve yegâne müttefiki İran’a saldırı planları
yapan İsrail’dir. İsrail’in Irak ve Suriye ile ilgili 1982 tarihli güvenlik
belgesindeki planları aynen işliyor. Korunmak istenen İsrail’in güvenliği, ele
geçirilmek istenen ise zengin enerji kaynaklarıdır.