Ortadoğu'nun Yeni Gerilimi: Türkiye-Irak Krizi
Ortadoğu'da güç savaşı, doksanlı yıllardan itibaren Irak üzerinden, günümüzde de Suriye üzerinden devam ettirilmektedir. Irak ve Suriye, sözde olan ama özde olmayan devletlerdir. Irak, bugün İran ve Amerika'nın kontrol ettiği ve yönettiği sözde bir devletten başka bir şey değildir.
Musul'un DAİŞ tarafından işgal edilmesi ve Irak ordusunun tek kurşun atmadan şehirden kaçması, Irak diye bir devletin olup olmadığı konusunda dünya kamuoyunda ciddi bir anlayış değişikliğinin oluşmasına neden olmuştur. Dünya kamuoyunda Musul'un işgal edilmesi, Irak'ın devlet olma niteliğini kaybettiği şeklinde anlaşılmış ve algılanmıştır.
Irak, şu anda bile topraklarını DAİŞ terör örgütüne bırakmak zorunda kalan, Şii-Sünni çatışmasından dolayı toplulukların birbirine düşmanlık beslediği ve Kürdistan Bölgesel Yönetimini ekonomik yaptırımlar olmak üzere her açıdan baskılar uygulayarak kuşatmaya çalışan istikrarsız, şiddetin kol gezdiği, güvenliksiz, baskıcı bir mezhepçiliğin kontrol ettiği bir devlet görünümündedir.
Irak, şu anda fiilen Amerika ve İran tarafından kontrol edilmekte ve yönetilmektedir. Irak, karşılaştığı her zor durumu Amerika'ya sığınarak aşmaya çalışmaktadır. Şii kartını kullanan İran, mezhep üzerinden kendisine bağlı birçok Şii grup oluşturmuş ve Bağdat yönetiminin oluşmasında bizzat belirleyici olmaktadır.
Amerika ve İran'a yakın olan Irak, kendisini Türkiye'ye çok uzak hissetmektedir. Türkiye-Irak ilişkileri, her zaman gerilimli ve sıkıntılı olmuştur. 2015 Yılında Türkiye'nin ağır silahlarla donatılmış bir askeri gücü Musul yakınlarındaki Başika'ya konuşlandırması, büyük bir krize neden olmuştu. Başika krizinde Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Türkiye'den yana tavır takınmış, askeri birliklerin orada kalması için destek olmuştu. Krizin büyümesi ve Amerika'nın talebi üzerine Türkiye, Başika'daki birliklerinin bir bölümünü geri çekmişti.
Bugün Türkiye ve Irak arasında yeni bir Başika krizinin tekrar çıktığını söyleyebiliriz. Aslında sorun Başika sorunu değildir. Sorun Türkiye'yi Irak'tan atma ve ülkeyi İran'a teslim etme sorunudur. Musul'un DAİŞ'ten kurtarılması için yapılacak operasyonun an meselesi olduğu bir dönemde Başika krizinin çıkartılmış olması anlamlıdır. 4 Ekim 2016 Tarihinde Irak parlamentosu, Türkiye'nin Irak'tan askeri birliklerini çekmesi ve Başika üssünü boşaltması şeklinde bir karar aldı. Irak Başbakanı Abadi, DAİŞ sonrası dönemde Türkiye'nin Musul'u askeri açıdan kontrol etmek için girişimlerde bulunduğunu ve bu faaliyetlerini devam ettirdiği takdirde Türkiye-Irak arasında bir askeri çatışmanın çıkabileceğini söylemektedir. Abadi, hiçbir şekilde Türk ordusunun Irak topraklarında kalmasına müsaade etmeyeceklerini ifade etmektedir. Irak, resmi olarak Türkiye'nin askeri varlığını işgal olarak görmekte ve bunun devamı halinde çatışmanın kaçınılmaz olduğu mesajını vermektedir.
Iraklı Şii din adamları, Türkiye'nin Irak'taki askeri güçlerine savaşmanın farz olduğuna dair dini fetvalar yayınlamaktadırlar. Yayınlanan bu fetvalardan hareket eden Şii Heşdi Şabi milisleri, DAİŞ'e karşı savaştıkları gibi, Türkiye'ye de karşı savaşacaklarını, Musul operasyonunun hem DAİŞ'e hem Türkiye'ye karşı yapılan bir operasyona dönüşeceğini söylemektedirler.
Musul operasyonuna en etkin düzeyde katılmak için yoğun hazırlıklar içinde olan Amerika ise, Ninova ovasının en hakim tepesinin olduğu bir noktada ve Başika'ya çok yakın bir yerde büyük bir askeri üs kurma çalışmalarını büyük ölçüde tamamlamış durumdadır. Ayrıca Amerika, Musul yakınlarındaki Kayyare hava üssüne ağır bir askeri yığınak yapmaya devam etmektedir. DAİŞ'e karşı kurulan uluslararası koalisyon güçlerinin Amerikalı sözcüsü Albay John Dorrian, Türk askeri güçlerinin Irak'ta hükümetin izni ve daveti olmadan bulunmasından dolayı illegal olduğunu ifade ettikten sonra Türkiye'nin DAİŞ'e karşı kurulan uluslararası koalisyonun bir parçası olmadığını dile getirmiştir. Amerika yönetimi, başından beri Türkiye'nin Irak'ta askeri güç bulundurmasını istememekte ve Başika'nın boşaltılması gerektiğini dile getirmektedir. Ayrıca Rusya'nın da Irak'taki Türk askeri varlığına karşı çıktığını ifade ettiğini not etmemiz lazımdır.
Bağdat yönetiminin, Şii grupların, İran'ın, Amerika'nın ve Rusya'nın Irak'tan yabancı güçlerin çekilmesi argümanından hareketle Türkiye'yi işgalci ilan ettikleri ve Başika'dan çekilmesini istedikleri bir ortamda Irak parlamentosundaki Kürt milletvekili Arafat Kerim, bütün bu girişimin iki yüzlülüğünü şu şekilde dile getirmektedir: "Mademki doğru yapıyorlar, o zaman ayrım gözetmeden Irak'ın içişlerine karışan bütün ülkeleri çıkarsınlar. Neden diğer taraflardan, örneğin Bağdat'a kadar gelen İran'dan söz edilmiyor? Neden sadece Türkiye'den bahsediliyor? Çünkü belli bir amaçları var. Madem öyle, konu parlamentoda anayasal çerçevede ele alınsın. Bir taraftan bahsedip diğerini görmezden gelmesinler."
Bütün bu tepkiler karşısında Türkiye, işgalci olmadığını, Başika ve Musul konularında iş birliğine hazır olduğunu ilan etti. Ancak Türkiye'nin işbirliği çağrısına Bağdat'tan, İran'dan ve Amerika'dan henüz bir yanıt gelmiş değildir. Son Başika krizinin amacı, Türkiye'yi Musul operasyonunun dışında tutmak ve Irak'taki varlığına son vermektir. Irak'ta etkisizleştirilmek istenen Türkiye'nin Suriye'de içinden çıkılmaz bir bataklığa saplanması ve Suriye çıkmazının Türkiye'yi istikrarsızlaştırması hedeflenmektedir. Irak ve Suriye'yi bütüncül bir şekilde okuyarak ülkemizin çok yönlü tuzaklara düşürülmesi için yapılan uluslararası oyunlar konusunda çok dikkatli ve uyanık olmamız gerekmektedir. 15 Temmuzda gerçekleşmeyen darbenin, Başika üzerinden gerçekleştirilmeye çalışıldığını unutmamak lazımdır.