Ortadoğunun kalbi Suriye
Suriye ve Irak tezkeresi iki yıl uzatıldı.
Suriye iç savaşı başlayalı nerdeyse 10 yılı geçmek üzere. Bu
kirli savaşın Ortadoğu coğrafyasına verdiği yıkım, yıllarca unutulmayacak ve
unutturulmayacaktır.
2010 yılında Tunus’ta başlayan ve adına “Arap
Baharı/Uyanışı” denilen süreç, Ortadoğu’da pek çok ülkeyi etkiledi. Arap Baharı
olarak isimlendirilen halk ayaklanması, Ortadoğu’nun kalbi olan Suriye’ye gelip
dayandığında, hiç kimse bu sürecin bu kadar trajik bir hal alacağını ve bu
kadar uzun süreceğini beklemiyordu. Böyle bir sürecin çabuk bitmesi,
taraflardan birinin zafer kazanması ya da uluslararası müdahale veya barış
çabalarının sonuç vermesi ile gerçekleşeceği bekleniyordu.
Ancak zaman göstermiştir ki ne muhalefet ne de Suriye
rejimi, tüm ülkede hâkim olacak güce ve yetkinliğe sahip değiller. Yeterli
maddi desteği alamayan muhalefete karşı ekonomik ve askeri her türlü yardımı
müttefik devletlerden alma noktasında sorun yaşamayan Şam yönetimi yine de
zafer elde edememiştir. Bunun yanında muhalefet çok güçlü bir muhalif dalga ile
harekete geçse ve haklı sebepleri olsa da yeterli askeri ve maddi desteğe
ulaşamadığı, ayrıca farklı katmanlardan oluştuğu ve giderek radikalleşen bir
görünüm sergilediği için olsa gerek, zafer elde edememiş, dahası; ülkedeki
kararsız halk gruplarına güven verememiştir. Ayrıca diğer Ortadoğu ülkelerinde
başlayan Arap Baharı sürecinin amacına ulaşamamış olması da, bu kesimdeki
güvensizliği derinleştirmiştir. Muhalif kesimde çeşitli itici nedenlerle artan
radikalizm, muhalefetin elini gittikçe zayıflatmış ve Batıdan gelen destek de
giderek azalmıştır. Bütün bunlara ek olarak, muhalefet Esed’in gitmesi
yönündeki ısrarı ile gerçekte rejimin oligarşik yapısını atlayarak, olayları
iyi okuyamamıştır.
Suriye’de reform
talepleri
Daha eylemler ilk başladığında kısa vadede çözüm üretemeyen
Esed rejimi, reform taleplerine gözünü kapayarak, bundan öte aşırı güç
kullanmak suretiyle, halkın isteklerini bastırmaya çalışarak, iç savaşın ilk
tetikleyicisi olmuştur.
Suriye’de iç savaş, halen varlığını devam ettirmektedir.
Suriye krizi, diğer Ortadoğu ülkelerinde olduğu gibi otoriteryen, baskıcı bir
rejime karşı halkın demokrasi ve özgürlük talepleri için yaptıkları masum
gösterilerle başlamıştır. Bu eylemler, BAAS rejiminin sert ve kanlı
müdahaleleri ile kısa sürede iç savaşa dönüşmüştür.
Yaklaşık on yıldır
devam eden ve tam bir insanlık dramına dönüşen Suriye iç savaşı, bitmek şöyle
dursun, Esed rejimine Rusya ve İran’ın aktif ekonomik ve askeri yardımları ve
Amerika Birleşik Devletleri’nden Katar ve Fransa’ya kadar muhaliflere verilen
çeşitli boyutlardaki destekler ile bir vekâlet savaşı halini almıştır.
Masum özgürlük talepleri
Suriye’de masum özgürlük talepleri ile başlayan süreç, kısa
zamanda bir iç savaşa evrilmiş, ardından bu savaşa müdahil olan yabancı
devletler ve devlet dışı güç odakları ile bir vekâlet savaşına dönüşerek daha
da derinleşmiştir. Bütün bu dönüm noktalarının sonunda ise iki büyük güç olan
ABD ve Rusya’nın karşı karşıya kaldığı ve çıkar çatışmalarının kesiştiği bir
alan olan Suriye’yi gelecekte nelerin beklediği bilinmemektedir.
Olan halka olmuştur
Ülke üçe bölündü
Ülke fiilen üçe bölünmüş durumda. Kuzeybatıda
İdlib-Afrin-Carablus hattını kontrol eden muhaliflerin olduğu bölgede, bazıları
HTŞ'nin elindeki kontrol noktaları var.
PYD'nin omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin
(SDG) kontrolündeki bölgede yer yer Şam hükümetiyle işbirliği yapılıyor.
PYD'nin merkezi konumundaki Kamışlı ve Şam arasında uçaklar çalışıyor.
Hükümetin kontrolündeki bölgede ise İran'a bağlı milis
güçlerin hakimiyetinde yerleşim yerleri var. Esed, ülkesini İran ve Rusya’ya
bağımlı bir hale getirmiş ve iktidarını kaybetmemek için PYD ve El-Kaide
benzeri örgütlere zemin hazırlaması ile de iç savaşın daha bir kaotik olmasına
yol açmıştır.
Suriye’nin geleceğinin çok sayıda farklı aktöre bağlı olduğu;
Rusya ve İran’ın Esed rejimini
desteklemeyi sürdürdüğü aşikar. Özellikle Rusya, Esed’i kontrolü altında
tutarak Suriye’yi Türkiye, ABD ve batıya karşı bir araç olarak kullanmaya devam
edecektir.
Türkiye de, halen Suriye’de, İdlib de dahil edildiğinde 6
bin 500 kilometrekareye yakın toprağı denetimi altında tutmaktadır. Tüm bu güçlerin savaşında ölen binlerce çocuk,
dul kalan kadınlar, ortada kalmış yaşlılar ve nice zorunlu göçe mahkum edilmiş
insanlar ve insanlık… Kazanını olmayan ve barışı çok uzakta olan bu kirli savaşın
ne zaman biteceği hâlâ muamma...