Dolar (USD)
34.52
Euro (EUR)
36.07
Gram Altın
2989.54
BIST 100
9501.32
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
04 Eylül 2019

Ortadoğu’da yeni bir Kürt politikası

ABD’nin Ortadoğu politikası şudur: “Asla savaşa girmem, bir ABD askeri postalı dahi savaşa sokmam, sadece benim adıma ve planlarıma uygun savaşmak isteyen taşeron yapılara silah veririm.” Bu kanlı ve kirli plan karşısında hiçbir Kürt, ABD’nin paralı askeri olmamalı, ABD askeri postalı görevini görmemeli. Gün gelecek o dağlara çok kar yağacak, ABD’nin atacağı kazık büyük ve trajik olacak. Artık uyanma zamanı! Kürtler, Araplar, Türkler ölüyor, Yahudiler ve Hristiyanlar değil. Ağıtlar Arapça, Kürtçe ve Türkçedir, İngilizce ve İbranice değil. Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla ve Acemiyle ya bu coğrafyada kardeş gibi ve barış içerisinde yaşamanın yolunu bulacağız ya da lime lime olacağız.

Tüm Kürtlerin çekim merkezi Türkiye olmalı

Tam da bu noktada Türkiye Ortadoğu’daki gelişmeler karşısında yeni bir paradigma ve yeni bir konsept ile yeni bir Kürt politikasını acil geliştirmeli. ABD’nin YPG üzerinden kurduğu tuzakları boşa çıkaracak geniş bir Kürt masası kurmalı, Ortadoğu’daki tüm Kürtleri kendi çekim merkezine almanın yollarını mutlaka bulup, zorlamalı. Ortadoğu’da Türk ve Kürtlerin birliği, 21.Yüzyıla damga vuracak Osmanlı’dan sonraki süper güç olacaktır. Zaten büyük kıyamet bundan kopmuyor mu, tüm saldırılar bu ihtimalden doğmuyor mu? Tarihsel geçmişimiz, kültürel birikimimiz, kadim kardeşliğimiz Ortadoğu’daki Kürtler ile o kadar güçlü iken neden Türkiye değil de ABD ve Rusya merkeze konumlanıyor? Oysa tüm Kürtlerin çekim merkezi olacak, sırtını dayayabilecek, üzerinde hayaller kurabilecek, “Benim öz vatanımdır” denebilecek yegâne potansiyel Türkiye’dir.

ABD, müttefik değil düşman gibi hareket ediyor

Diyalog yoluyla ABD ile Türkiye arasındaki tarihin en büyük krizlerinin samimi bir ortamda konuşarak çözülmesi tabi ki önemli, rasyonel ve kıymetlidir. Ancak “15 Temmuz ihanet girişimini bizzat planlayan, Feto’yu iade etmeyip resmen koruyan, YPG’ye binlerce tır silahı ücretsiz verip, Türkiye’ye parasıyla dahi silah satmayan” ABD’ye karşı, Türkiye haklı olarak çok temkinli. Şimdiye kadar ABD ne söz vermişse sürekli havada kalmıştır. ABD’nin atması gereken somut adımlar var. Türkiye’nin YPG ve FETO konularında yaşamsal güvenlik kaygıları var. Bir yandan “Türkiye’nin haklı kaygılarını anlıyor ve terörle mücadelesini destekliyoruz” dediler, öte yandan “senatodan 2019 yılı için çoğunluğunu YPG’nin oluşturduğu SDG’ye 550 milyon dolar bütçe tahsis ettiler.” Pentagon, CIA, Dışişleri ve Beyaz Saray hep ayrı telden çalıyor. Hangi Amerika’nın hangi sözünü ciddiye alalım?

Bu millet, Başkan Erdoğan’a güveniyor

Resmen dalga geçiyorlar, aklımızla alay ediyorlar. Taşeron örgütlerle Ortadoğu’yu dizayna çalışıyorlar. ABD oyalama taktiği ve zaman kazanma tuzağıyla yaklaşıyor ama artık Türkiye o eski Türkiye değil. Oyuncak olan ülkeden sonra artık oyun kurucu ve kendi göbeğini kendisi kesen bir Türkiye var. ABD, Türkiye ile onurlu ve eşit bir ilişki ortaya koymadığı sürece dayatma, şantaj ve tehditleri sürekli ters tepecektir. Erdoğan diz çökmeyene ve biat etmeyene kadar da emperyalistler vazgeçmeyecekler. Bu millet ABD’ye değil, dünyadaki bütün mazlum ve mağdurların sesi ve umudu olan, emperyalizme daima baş kaldıran Recep Tayyip Erdoğan’a güveniyor ve inanıyor.

82 tarihli planlar aynen işliyor

ABD’nin derdi Kürtler ve Kürdistan mı? Tabi ki hayır! Son iki yüzyıldaki Kürt isyanlarının çoğunu başta Rusya, İngiltere ve ABD’nin silah ve parayla destekler gibi göründüler, duruma göre tahrik ettiler, kavgaya tutuşturdular, en sonunda da Kürtleri satıp, katliamlara maruz kalmalarına bilerek seyirci kaldıklarını tarih kitapları yazar. Halepçe katliamı hala hafızalarda. Bugün de aynı senaryo. Şu husus net ki YPG’yi taşeron olarak kullanan, her yıl bütçesinden YPG’ye 500 milyon dolar ayıran ABD’nin davası “Kürt ve Kürdistan, Kürtlerin kara kaşına ve kara gözüne hayranlık” değildir. Çünkü gizli ajandada başka hesaplar var. ABD, Türkiye ve İran’a karşı günü geldiğinde kullanılmaya elverişli ve İsrail’e de tehlike yaratmayacak, hatta onun güvenliğine katkı sağlayacak bir yapı istiyor. ABD’nin vazgeçemeyeceği biricik sevdası ve yegâne müttefiki İran’a saldırı planları yapan İsrail’dir. İsrail’in Irak ve Suriye ile ilgili 1982 tarihli güvenlik belgesindeki planları aynen işliyor. Hedef Türkiye ve İran’dır. Korunmak istenen İsrail’in güvenliği, ele geçirilmek istenen ise zengin enerji kaynaklarıdır.