Dolar (USD)
33.18
Euro (EUR)
35.84
Gram Altın
2618.19
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Temmuz 2024

Ortadoğu'da Kürt siyasal alanı ile yüzleşmek (Suriye)-4-

Suriye coğrafyası, Türkiye, İran ve Irak’tan sonra en fazla Kürt nüfusa ev sahipliği yapan topraklardır. Ülkedeki Kürt nüfusun büyük bir çoğunluğu kuzeyde Irak ve Türkiye sınırı boyunca sıralanmış yerleşim yerlerinde yaşamakla birlikte başkent Şam’da ve diğer büyük şehirler Lazkiye, Halep, Hama, Humus ve Rakka’da azımsanmayacak oranda Kürt nüfusu bulunmaktadır.

Suriye’deki en büyük etnik azınlık grubu olan Kürtlerin ülkedeki nüfusu ile ilgili net bilgilerin bulunmadığını söylemek mümkündür. Bunun temel nedeni birçok Ortadoğu ülkesinde olduğu gibi Suriye’de de etnik ve mezhepsel kimliğe dayalı sorulara nüfus sayımlarında yer verilmemesidir. Bu durum Suriye’deki Kürt nüfusuna ilişkin oldukça farklı rakamların öne sürülmesine neden olmuş, iç savaşın başlamasının ardından yaşanan insani hareketlilik ise bölgede demografik verilerin daha da karmaşık bir hale gelmesi sonucunu doğurmuştur.

İç savaşın başlamasına kadar ki süreçte Suriye’deki konumları ve durumları ile ilgili olarak uluslararası kamuoyunun gündeminde pek fazla yer edinmemiş Suriye Kürtleri, modern Suriye tarihi boyunca ülkedeki en önemli etnik sorunun öznesi olagelmişlerdir.

1946 yılında bağımsız Suriye devletinin kurulmasının ardından izlenen devlet politikaları ile ortaya çıkan Suriye’nin Kürt meselesi, Mart 2011’de başlayan Suriye İç Savaşı ile yeni boyutlar kazanarak uluslararası kamuoyunun gündemine oturdu.

Suriye’de iç savaşın bölge ülkeleri açısından tarihten gelen sosyal ve siyasi endişelerden dolayı her geçen gün daha da içinden çıkılmaz bir hale gelmesi, Kürt meselesini hem Suriye iç siyasetinin hem de bölge ülkeleri için en temel bölgesel mesele haline getirdi.

Kürtlerin Suriye topraklarına yerleşmesi Osmanlı Devleti’nin dağılıp sınırların yeniden çizilmesinden sonra da devam etmiş ve 20. yüzyıl boyunca özellikle Türkiye’den Suriye’ye önemli oranda Kürt göçü yaşanmıştır. Bu göçlerin kimi, zorunluluktan kimi ise isteğe bağlı olarak gerçekleşmiştir.

20. yüzyılın ilk yarısında Türkiye’den Suriye’ye gerçekleşen Kürt göçlerinin önemli bir kısmının Türkiye’de başlayan ve tümü başarısızlıkla sonuçlanan Kürt isyanlarının sonucu olduğunu söylemek mümkündür.

Başta 1925 tarihli Şeyh Said olayı olmak üzere Ağrı İsyanları (1926-1930) ve Oramar İsyanı (1930) sonrasında on binlerce Kürt Suriye’ye kaçmak ve yerleşmek zorunda kalmıştır.

20. yüzyılın ikinci yarısında Türkiye’den Suriye’ye gerçekleşen Kürt göçlerinde de siyasal gelişmeler önemli bir rol oynamıştır. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından Türkiye’de hakkında tutuklama kararı çıkmış veya siyasal baskı ortamından sıyrılmak isteyen Kürtler, aileleri ile birlikte Suriye topraklarına geçmiştir.

20. yüzyıl boyunca Türkiye’den Suriye’ye gerçekleşen Kürt göçleri, Türkiye ve Suriye Kürtleri arasında siyasal ve toplumsal olarak sıkı bağların inşa edilmesine olanak tanımış, iki ülkenin Kürt meselelerinin seyrinin benzerlikler sergilemesinde rol oynamıştır.

Beşar Esad’ın 2000 yılında iktidara gelmesinin ardından Kürtlerle doğrudan veya dolaylı olarak siyasal diyalog kurma girişimleri, WikiLeaks tarafından sızdırılan ABD Dışişleri Bakanlığı’na ait gizli belgelerde de kendine yer edinmiştir. Şam’daki Amerikalı diplomat Charles Hunter tarafından 25 Kasım 2009’da ABD Dışişleri Bakanlığı’nı bilgilendirmek için hazırlanan ve WikiLeaks belgelerinde yer alan yazıda, Beşar Esad’ın Hasekeli eski milletvekili İssam Yakub Bağdi’yi Kürt liderlerle temas kurmak için görevlendirdiği yer almıştır.

Bağdi bu görevlendirme kapsamında 2009 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında S-KDP (Suriye Kürdistan Demokrat Partisi) Genel Sekreteri Abdulhakim Beşar’ın yanı sıra Yekiti, Azadi ve Kürt Demokrat İttifakı liderleriyle ayrı ayrı görüşmüştür. Bağdi görüşmeler sırasında Beşar Esad adına sorduğu sorularda Suriyeli Kürt partilerin Türkiye ve Irak’taki Kürt partileri ile bağı, rejime karşı pozisyonları, Suriye’nin toprak bütünlüğüne bakışları, Suriye yönetimi ile diyaloğa hazır olup olmadıkları gibi konuları gündeme getirmiş ve bu soruların cevaplarının Kürt meselesini diyalog ile çözmek adına önemli olduğunu ifade etmiştir

2011 yılında başlayan iç savaşa kadar Suriye’de Kürtlerin siyasal ve toplumsal konumunu belirleyen temel faktörün izlenen ayrımcı ve dışlayıcı devlet politikaları olduğunu söylemek mümkündür. Bu anlamda Suriye’nin bağımsızlığını kazanmasının ardından ortaya çıkan ve gelişen Kürt meselesinin temel nedeni, asimilasyon (Araplaştırma) ve yok sayma odaklı devlet politikalarıdır.

Baas Partisi iktidarı boyunca sistematik bir şekilde uygulanan söz konusu devlet politikaları, Suriye’de iç savaşın başlamasının ardından Kürtlerin aldığı pozisyonu anlamak ve anlamlandırmak adına önemli ipuçları barındırmaktadır.

Çok boyutlu bir kimlik sorunu olarak hala Orta Doğunun ve bölge ülkelerinin en önemli toplumsal meselelerinden biri olmaya devam eden Kürt meselesinin gelecekte nasıl bir şekle bürüneceği, bölge ülkelerinin Orta doğudaki küresel politikalara rağmen tarihsel bir sürekliliği olan Kürt politikasında değişime gidip gitmeyeceği ile yakından ilişkilidir.