Ortadoğu'da kürt siyasal alanı ile yüzleşmek -2-
Orta Doğu’daki en kalabalık azınlık olan Kürtler, tarihsel süreçte birçok devlet ve kültürün egemenliği altında yaşadılar. Bu durum onları çoğunluklar karşısında sürekli dezavantajlı bir pozisyonda tuttuğu gibi Kürtler genelde bu kültürlerde birinci sınıf vatandaş olarak da görülmediler.
Bölgedeki birçok devletin yönetiminde Kürtler benzer bir tarihi deneyimlediler. Ortadoğu’da Yaklaşık yüz yıldır bastırıldılar, dışlandılar ve asimile edilmeye çalışıldılar. Hak ve özgürlükleri ihlal edildi ve en temel haklarından bile mahrum bırakıldılar.
Ne var ki son dönemde yaşananlar Kürtler açısından bir avantaja dönmüş durumda. Şu anda Kürtler tarihte hiç olmadıkları kadar, Kuzey Irak’ta güçlü bir sistem kurmaya yakınlar.
Kürtler, Bağdat Hükümeti’nden git gide bağımsızlaşırken, merkezi Bağdat yönetiminin tüm önleme girişimlerine rağmen git gide daha da zenginleşiyor.
Şu an Kürt bölgesi, Irak’ın en istikrarlı ve güvenli bölgesi olarak görünüyor.
Asıl soru, Kürtlerin bölgede nasıl böylesine dengeleyici ve istikrarlı bir güce dönüştüğü. Bu soruya uluslararası sisteme, güç ilişkilerine ve strateji oyunlarına referansla birçok cevap verilebilir ama burada vurgulanmak istenen bir etnik grubun serbest piyasanın yardımıyla neredeyse bir ülke inşa etme yolunda ilerlediğidir.
Kürtlerin milliyetçiliğe eklemlenmesi çok geriye gitmez. Kürt milliyetçiliği 20. Yy’lın ilk yarısında başlar. Ne var ki Kürtler siyasal varlıklarını iddia etmeye başladıklarından beridir de yönetimi altında bulundukları coğrafyalarda sorunlar yaşamışlardır.
2003’teki Amerika’nın Irak’ı işgali ve Saddam Hüseyin’in devrilmesi ise Kürtlerin baskıdan kurtulması için önemli bir şans olmuştur. O zamandan beri Kürtler bölgede her geçen gün artan bir otonomiye sahip olmaya başlamış ve 2005’teki yeni Irak Anayasası bu durumu resmen tanımıştır.
Kürtlerin, Bağdat merkezi yönetiminden kısmen bağımsızlaşması kendilerine ilişkin kararlar alabilme, yani kendi kaderlerini belirleme açısından da bir yol açmıştır. Bu süreçte Kürtler oldukça rasyonel kararlar aldılar. Özellikle Bağdat yönetiminden Anayasa uyarınca ülke bütçesinden almaları gereken % 17’lik payı alma konusunda sorunlarla karşılaşınca Kürt bölgesinde bulunan ekonomik kaynaklara ilişkin kararları kendileri almayı ve Bağdat rejimini bunun dışında tutmayı istediler.
Bu onları yeni ekonomik ilişkiler kurmaya yönlendirdi. Yeni sözleşmeler yaptılar ve dış piyasaya açıldılar.
aslında daha zengin ve istikrarlı hale gelebilmek adına oldukça rasyonel bir adım. 2011’de Amerika’nın Irak’tan çekilmesi sona erdiğinde süreç daha da hızlandı ve Kürtler bölgedeki tüm ekonomik kaynaklarını kontrol edebilir konuma geldiler.
Kürtlerin durumunda, otonomi, bu etnik grubun kendileri hakkında en rasyonel kararları vermesini sağladı,Kürtleri daha zengin ve siyasi olarak daha güçlü hale getirdi.
Hatta, geçmişte Kürtlerin herhangi bir şekilde güçlenmesini ulusal tehdit olarak gören Türkiye ile ilişkiler güçlendirildi. Türkiyeli Kürtlerin sağduyusuna ilaveten, KBY’nin Türkiye ile ilişkilerini geliştirmesi ülkenin Kürtlere yaklaşımının yumuşamasına katkıda bulunacak bir faktördür.
Bugün Kürtler için Irak’ta bağımsız bir devletten söz etmek konjonktör gereği mümkün olmasada Kürtler kendi yönetimlerini bölgenin siyasi gerçeklerine uygun kurmaya doğru sağlam adımlarla ilerliyorlar ve bu rasyonel tercihlerinde en iyi ortaklarınında Türkiye olacağı muhakkaktır.
Şu gerçeği göz ardı edemeyiz, Otonomi ve piyasa ilişkilerinin Kürtleri Orta Doğu’da istikrarlı bir pozisyona yerleştirdiği oldukça açık.
Merkezi Bağdat rejiminin tüm engellemelerine rağmen Kuzey Irak Kürtleri giderek siyasi bir güç oluyor. Şu an, Kürt bölgesi siyasal ve ekonomik olarak bölgenin en istikrarlı ve güvenli bölgesi olarak görünüyor. Türkiye Kürtleri ise Türkiye demokrasisinin en önemli öncü güçlerinden biri olarak tarihi bir rolü yerine getirmek zorundalar.