Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Eylül 2019

Ortadoğu’da büyüyen tehlike: Mezhep Savaşı

Modern dünyanın en belirgin niteliği, şiddetle iç içe geçmiş olmasıdır. İnsanlık tarihinin hiçbir döneminde, şiddet günümüzdeki kadar yoğun, yıkıcı ve sofistike olmadı. Modern insan, yaratıcı yıkım yolları bulmakta hiç zorluk çekmezken, barışı inşa etme konusunda ise sürekli olarak başarısızlığa mahkum olmaktadır.

Modern insanın barış konusunda neden hep başarısız olduğu sorusu günümüzün en önemli sorusudur. İnsanlık, barışı gerçekleştiremediğinden dolayı sürekli olarak kaybetmektedir. Başka bir ifade ile barış olmayınca, insan yok olmaktadır. İnsanlığın temel sorunu barışın yokluğu ve şiddetin varlığıdır. Şiddetin yokluğuna ve barışın varlığına dayanan yeni bir insanlık ve dünya anlayışının inşasının nasıl mümkün olacağı sorusu günümüzde insanlığın önündeki en büyük meydan okumadır.

Ademin iki oğlu, Habil ve Kabil, aralarındaki anlaşmazlığı çözemediler ve Kabil, Habili öldürdü. İlk cinayetten beri, yeryüzünde kan dökücülük ve şiddet hiç eksik olmadı. Zaten insan, yeryüzünde şiddet yapmaya ve fitneye eğilimli bir doğaya sahiptir. Ancak insanın ontolojik olarak sahip olduğu ilahi öz, barbarlığa, şiddete, yıkıcılığa, zulme karşı insanı sürekli olarak ilahi tarafının farkında olmaya çağırmaktadır. İnsan, bugün ilahi özünü, kendisine üflenen ilahi nuru unutmuş durumdadır. İlahi ve insani olan birbirinden ayrılınca kaçınılmaz olarak, dünyayı zulum yani karanlık kaplamaktadır.

Bugün, bütün gezegen karanlıklar içindedir. Dünyayı karanlıkların kaplamasının nedeni, dünyada küçük bir grubun, bütün insanlığı kendi boyunduruğuna sokmak için her türlü aracı kullanmasıdır. Emperyalizm ve hegemonya hırsı, bütün insanlığı azınlık bir grubun kurbanı haline getirmektedir. Egolarını bütün insanlıktan büyük gören dünyanın müstekbir azgın grubu, sömürü ilahına bütün insanlığı kurban olarak sunmaktadırlar.

İnsanlığın güç ve tahakküm için kurban edilmesi, gezegenimizdeki en büyük fitnedir. Tahakküm şehveti, insanın kendisiyle, Allah’la, insanlıkla ve kainatla olan ilişkisini yıkmaktadır. İnsan, bugün kendisine, insanlığa, Allah’a ve doğaya savaş açmış durumdadır. Petrol için, doğal gaz için, kaya gazı için azgın azınlık, dünyayı ve insanlığı ateşe vermektedir.

Azgın azınlık, Müslüman dünyayı, özellikle Ortadoğu coğrafyasını cehenneme atmıştır. Ortadoğu’da halklar ve inançlar, acımasızca birbirini yok etmektedir. Yüz yıl boyunca Ortadoğunun halkları yıllardır birbiriyle çatıştırılmaktadır. Filistin, İsraile peşkeş çekildi. İran ve Irak, sekiz yıl boyunca birbiriyle savaştı. Hama, Humus, Halepçe, Enfal soykırımları Ortadoğuda işlendi. Irak ve Suriyede hayatını kaybedenlerin sayısı bugün milyonları bulmuş durumdadır. Ortadoğunun petrol ve gaz denizi, azgın müstekbirlerin topraklarına gitsin diye Ortadoğu, bir kan denizine çevrilmiş durumdadır.

İnsanlar, bugün birbirlerini dini kullanarak boğazlamaktadırlar. Tekbirlerle insanların kafaları koparılmakta, insan hayatını ortadan kaldırmanın en büyük cihat olduğu varsayılmaktadır. Bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmek, bir insanın hayatını kurtarmanın bütün insanlığın hayatını kurtarma gerçeği tamamen unutulmuş durumdadır. DAİŞ çeteleri, Ortadoğuyu kasıp kavurmakta, Müslüman toplumlar, bu barbar örgütlerin saldırısından dolayı büyük mağduriyetler yaşamaktadır. İslam adına insanlığı yok eden bu çeteler ve güçler, Selefizm dedikleri anlayışlarıyla İslam’ın ve cihadın içini boşaltmakta, bütün manevi, ahlaki ve insani değerleri iğfal etmektedirler. Şii-Sünni ayırımı alevlendirilerek İran ve Suudi Arabistan arasında çıkartılacak bir savaşla, Ortadoğu tekrar ateşe verilmeye çalışılmaktadır.

İslamın, insanlığın, maneviyatın, ahlakın, cihadın ortadan kaldırıldığı, şiddet ve barbarlığın hüküm sürdüğü dünyamızda, İslamın sahih değerleri ışığında insanın, hayatın, barışın, cihadın, çoğulculuğun ve hukukun anlamını yeniden kavramamız gerekmektedir. İnsan hayatına saygı, vazgeçilmez değerdir. Yaşam hakkına saygı gösterilmesi gerektiği, yaşam hakkının dokunulmaz olduğu gerçeğini umursamayan fitne ve şer odakları, insana dokunmakta, insan onurunu ayaklar altına almakta, dil, din, kimlik gibi insani farklılıkları inkar etmekte, insanlığın tarih ve medeniyet mirasını yok etmektedir. İnsan hayatını ortadan kaldırma azgınlığıyla azan DAİŞ gibi modern cahili gruplar, insana, Allaha ve kainat kitabına ait her şeye düşmandırlar. İnsanı yaşatmanın, hayatı zenginleştirmenin ve yeryüzünü imar etmenin prensibi ve faaliyeti olan Cihat ilkesini, bir yıkım, Vandalizm ve şiddet teolojisine dönüştürmüş durumdadırlar.

İnsanı, kendisiyle, Allahla, kainatla barıştıracak olan fıtrat dini İslamdır. İslamın fıtrat değerlerinin selefizm, Şiizm, mezhepçilik, Vehhabizm, el-Kaidecilik, Cihatçılık, Daişizm gibi modern cahili akımlar tarafından gasp edilmemesini sağlayan anlayışlar ortaya koymak, İslamın, insanlığın ve dünyanın geleceği açısından hayati derecede önemlidir.