Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Kasım 2016

Ortadoğu Bizim Neyimiz Olur

Uzak coğrafyalara yayılan aziz milletimiz gittiği her yeri vatan yapmıştır. Vatan saydığı her coğrafyayı da imar etmiş, kültürel değerleri ile donatmıştır. Milletimizle var olan ve tarihu00ee misyona sahip bu coğrafyalarda halklar adalet ve huzur içinde yüzyıllarca birlikte yaşamışlardır.

Gelelim son yüzyıla. Osmanlı'dan sonraki dönemde özellikle Ortadoğu coğrafyasında kan ve göz yaşı eksilmemiştir. Biz çekildik mi, çekilmek zorunda mı kaldık, bu tartışma hala devam ediyor. Tartışma götürmez bir gerçek ise Batı'nın gözü hep bu coğrafya üzerinde olmuştur.

Son beş yıllık süreçte çevremizde olup bitenlere sessiz kalmamız imkansızdı. Kuzey Afrika'dan başlayıp Suriye'ye kadar sıçrayan ateş, kapımızda hararetli bir şekilde yanıyor. Zaman zaman evimize de sıçrayan bu ateşin yangına dönüşmemesi için ülke olarak çeşitli hamleler yapıyoruz. Bu hamleler uluslararası düzeyde de devam ediyor.

Ülkemizin başına sarılan çeşitli terör unsurları ve sınırlarımızda süren iç savaşlar bizi oldukça tedirgin ediyor. Sınırlarımızın güvenliği, sınır boylarında yaşayan halkımızın güvenliğini etkiliyor. Uluslararası bir söylem olan "sınırlarınızı güvende tutamıyorsanız, sınırlarınızı genişleteceksiniz" görüşünü geç de olsa ülkemiz uygulamaya başladı. Sınırlarımızın dışında askeru00ee bölgeler oluşturarak daha iç kesimlere doğru ilerliyoruz.

Türkiye, sınır dışında bu hamleleri yaparken "Ne işimiz var orada, neyimiz olur Suriye ve Irak?" diyen bir muhalefet de var içimizde. Dışarıda Batı ve dünya medyası da aynı soruyu soruyor. Türkiye'nin ne işi var Suriye'de, diyorlar. Ancak aynı muhalefet ve dünya , ne işi var binlerce kilometre uzaklardan Amerika'nın, Çin ve Rusya'nın demiyor. Sahi, bizim ne işimiz var orada? Buyurun tarihu00ee seyrinde düşünelim, bizim neyimiz olur bu coğrafyalar.

Bu coğrafya ile bizim soy ve din bağımız var. En uzun sınırımız Suriye iledir. Akrabalık ilişkilerimiz hala devam ediyor. Ortak tarihimiz ve kültürümüzü var. Ortak edebiyatımız ve sanatımız var. Musikiden şiire; mimariden kültüre birçok alanda ortak tarihu00ee birlikteliğimiz olan bu coğrafyalara yabancı kalmamız mümkün müdür?

Talas Savaşı ile başlayan tanışıklığımız İslam ile taçlanmış ve o tarihten itibaren bu coğrafyalarda devletler kurmuş olan bizlerin neyi olmaz ki bu coğrafyalar! Fazla tarihu00ee bilgiye gerek yok. Selçuklu haritasına ve diğer Türk devletlerinin haritalarına baksak yeter. Selçuklular, Suriye ve Irak'ta devlet kurmuş ve hüküm sürmüşler. Osmanlı ise asırlarca buralarda kalmış. Bizim bu coğrafyalarda oluşturduğumuz tarihi gerçekleri kimse silemez.

Suriye ve Irak'ta akrabalarımız var. Körfez Savaşları ile başlayan süreçte yüz binlerce insan Irak'tan Türkiye'ye sığınmış ve burayı vatan bilmiştir. Aynı şekilde yıllardır Suriyeli kardeşlerimiz bize sığınmıştır. Demek ki Türkiye, bu coğrafyalarda yaşayan Müslüman kardeşlerimize ağabeylik yapıyor. Daha da ileri bir ifade ile Türkiye, bu coğrafyanın lider ülkesidir.

Yeni dünya düzeni oluşturuluyor. Haritalar ile oynanıyor. Kan ile çizilen Ortadoğu haritası yine kan ile tekrar belirleniyor. Sessiz kalmamız mümkün değildir. Merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın şu sözünü unutmamak gerek: "Suriye'nin işgal edilmesini istiyorlar. Sonrasında sıra Türkiye'de." Evet, işgal denemesini çeşitli yollarla deneyen emperyalist Batı ve onun içimizdeki iş birlikçileri şu sıralar sürekli saldırıyor.

Ne yapmalı, nasıl bir yol izlemeli ki Türkiye bu saldırıları bertaraf etsin? Öncelikle tarihu00ee düşmanlıklar bilinmeli. Osmanlı'yı parçalayan nifak tohumlarını çürütmek gerek. Batı'dan sürekli demokrasi gelmiyor. İnsan hakları, ilerisi demokrasi ve eşit, adil bir düzeni Batı'dan ithal edemeyeceğimizi bilmemiz gerek. Yaklaşık altmış yıldır Batı'nın kapısında bekletilen Türkiye, artık diyet ödeyen ve ödev alan ülke değil; bölgesinde lider ve istediğinde Batı'ya ödev veren ülke olmalıdır. "Göçmen Yasası"nı iyi kullanmalıdır. Biz, bu coğrafyanın tüm yükünü alan ülke isek; bu coğrafyada en çok söz sahibi de biz olmalıyız. Dolayısıyla Türkiye, Ortadoğu masasında oyun kuran ülkedir artık.

Türkiye, meydanlarda kazandığı zaferleri masada kaybeden değil; bu zaferleri masada taçlandıran ülke olmak zorundadır. Ülkemizin son zamanlarda yaptığı hamleler Batı'yı rahatsız etmiştir.

Dünyayı yöneten büyük aileler, haliyle büyük şirketler, ülkemizin ekonomik ilerlemesini hazmedememişlerdir. IMF'ye borç bitmişse bağımlılığınız da bitmiştir. Her alanda tam bağımsız ve lider ülke sloganından korkanlar, yarını bizden daha iyi hesap ediyor. O yüzdendir Batı'nın bu çığırtkanlığı. Bağımlı, pasif ve yönlendirilen ülke olsaydık Batı ve AB, bize yine uslu öğrenci muamelesi yapacak ve ödev vermeye devam edecekti. Yapılan oylamada AB ile ilişkiler dondurulmuş ise; demek ki artık onların bize vereceği ödev ve onların kulağını çekeceği öğrenci yoktur. Şimdi masada güçlü, iradeli ve karşı koyan Türkiye vardır. Çünkü Ortadoğu'da dün vardık; bugün ve yarın da biz olacağız. Biz, bu coğrafyanın kendisiyiz.