Dolar (USD)
35.16
Euro (EUR)
36.59
Gram Altın
2958.42
BIST 100
9916.22
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Ekim 2013

Ortadoğu bizim neyimiz olur?

Suriyeli göçmenlerin sayısının hızla artması, yaklaşan kış şartlarında kimi mağduriyetlerin yaşanması gözleri bir kez daha Suriye'ye, doğal olarak da Ortadoğu'ya çevirdi. İktidarla politik farklılığa paralel ortaya çıkan dış politika eleştirisi zaten malum. Ancak vatandaşın Suriyeli göçmenle sıcak teması, onların da gözlerini Ortadoğu'ya yönelten bir etmen oldu.

Siyasi muhalefetten beslenen damarın da inkar edilemez etkisiyle sık sık 'bizim Suriye'yle, Mısır'la ne işimiz var!' dillendirmesinin yapılması, aslında ülkemizin Doğulu kimliğini inkar anlamına da gelmektedir.

Oysa kafayı kuma gömmek rahatsızlık verici gerçeklerin yok olması anlamına gelmiyor.

Batının, tüm dünyaya üstün olarak kabul ettirdiği kendi dinamiklerini, değer yargılarını sindirmiş, Doğuya karşı duyguları alınmış adeta bir Oryantalist bakış açısına ve düşünce biçimini bile doğruları değiştirme gücünden aciz.

Aidiyetlik hisleri tırpanlanmış, İslam'dan beslenen damarını kurutmaya çalışmış insanımızın gerçeklik algısının onlara yaşattığı, bir seraptan farklı değil!

Doğulu olma, bir yazgı olarak hepimizin alnına yazılmış bir kere Bunu yok saymaya, görmezden gelmeye yönelik her çaba, bilinçaltında kendinden ve ailesinden utanan bir ergenin savunma biçiminden farksız.

"Coğrafya, insanın kaderidir!" diyen İbn-i Haldun, bu çıkarsamayı afaki varsayımlardan yola çıkarak yapmamıştır kuşkusuz! İbn-i Haldun, coğrafya mukadderatının, kişi üzerinde nikah gibi, aile etkisine dikkat çekmek istemiş zahir.

Yalnız birey değildir kaderi yaşayan. Topyekün millet/halk,/ulus/vatandaş vs artık adı neyse yahut nasıl betimlenmek istenirse istensin aynı topraklarda yaşayan herkesin kaçamayacağı bir kader birliği vardır.

Kişinin -hangi temelden beslenirse beslensin- bunu yok saymayı, ret etmesi cenahsal bir bilinçaltı savunma geliştirmesi sonuç üzerinde etkili olacak da değildir. Afili reddiyeler dizmek, ideolojik etkileyici sloganlar atmak ortak kader üzerinde etkili olmayacaktır.

İdenin yadsınamaz etkisiyle rasyonelleşme temayülü gösteren tespitler, analizler, eleştiriler bir yerden sonra havada asılı harflerden başka bir anlama gelmemektedir.

İşte bu bağlamda, ülkemizin Mısır ve Suriye'yle yakından ilgilenmesi, dış politikada buna önem verilmesini yadırgamak ve anlamaz bir tutum takınmak çok da mantıklı değil.

Ortadoğu gibi sınırları ve tarifi bile asra, koşula göre değişen/değiştirilen stratejik bir alana karşı duyarsız tavır takınma isteği siyasi tavırdan besleniyor olsa gerek.

Ortadoğu'yla direkt ve somut bağları olmayan güçlerin bile bu topraklarda çeşitli siyaset geliştirmelerine rağmen bizim bunun dışında kalmamızın istenmesine hak vermek biraz zor.

Neredeyse, güçlü tüm dünya devletlerinin at oynatmaya çalıştığı, yeniden şekillendirmek istediği bölgeye karşı umarsızlık sergilemek ne kadar isabetli olabilir?

Ortadoğu'da haritanın yeniden şekillendirilme çabasının herkes tarafından kabul edilmesine rağmen bizim bunun dışında kalmamız nasıl teklif edilebilir?

Üstelik hoşumuza gitse de gitmese de bizim bir Ortadoğulu ülke olduğumuzu kabul etmek zorundalığımız bulunmaktadır. Gerçeği eğip bükerek ülkemizi bu coğrafyanın dışında tutmaya çalışmamız bile sınır komşuluğumuzu görmezden gelmemizi sağlamayacaktır.

İngiltere'nin, ABD'nin, Rusya'nın bölgeyle sıcak temasına ve politikasına karşılık bizim en iyimser yorumla sınır komşuluğumuzun olduğu Ortadoğu'yla ilgilenmeme teklifi ne kadar isabetli olabilir!

Ortadoğu'nun ehemmiyetine binaen kendi kendisini yönetmesine, kendi liderini çıkarmasına izin verilmeyeceği her vakit ifade edilirken tanzim sürecinde bizim dışarıda kalmamızı istemek ne kadar mantıklıdır?

Üstelik Ortadoğu'daki güçlü ülkelerin lider ülke olma anlamında çeşitli politikalar izlendiği bilinirken bunu savunmanın hangi amaca hizmet ettiğini düşünmek gerekmez mi? Yeniden formatlanan bölgede devre dışı kalmayı kabul edip kabuğumuza çekilmemiz ne kadar doğrudur! Hem de bölgenin dinamik hali tüm dünyanın odağındayken...

Nitekim, Amerikan Wall Street Journal (WSJ) gazetesinde yapılan yorumlarda da Ortadoğu'nun yeniden şekillendiği tekrarlanırken sürece dikkat çekilmiş. Bölgede Türk, Suudi ve İran güçlerinin ön plana çıktığı, kendi aralarında liderlik yarışını sürdürdükleri ifade edilmiş. Hal böyleyken, Türkiye'nin Suriye, Mısır, İran vs ile ne işleri olduğunun, neden bu ülkelerin iç meselelerin gündemimize girdiği eleştirilerini yapmak ne kadar doğrudur?

Twitter.com/sabihadogann