Orta Doğu'da kazan kaynıyor
Birçok insan zannediyor ki, günümüzde bazı hadiselerin meydana gelmesi kısa bir zamanda olup bitiyor. Maalesef olayların patlak vermesi hiç te tesadüfi değildir. Bir hadisenin meydana gelmesi için bilhassa gavurlar tarafından çok daha evvel masa başında çalışması yapılmış ve bu planın hayata geçirilmesi için uzun bir süre hem uygulaması ve hem de sonuçları hesaplanmıştır.
Bakınız, Rusya ve Ukrayna savaşının meydana gelmesi Gazze olayının bir parçasıdır. Savaş başlamadan önce Rusya Akdeniz'e inmiş, Suriye ile işbirliği yapmış ve birçok savaş gemilerini Akdeniz'e göndermiştir. Ancak; Rusya ile Ukrayna arasında savaş meydana gelince Türkiye ister istemez Montrö Antlaşmasını devreye koyarak Rus gemilerinin Akdeniz'e inmesine izin vermemiş, Rusya ile Suriye arasındaki bağlar yok denecek derecede zayıflamış ve Rusya'nın eli kolu adeta bağlanmıştır.
Bunu fırsat bilen İsrail zaman zaman Suriye’ye bombalar yağdırarak diğer İslam ülkelerine mesaj vermiş ve "oturun oturduğunuz yerde" diyerek tehditler savurmaktan da geri kalmamıştır.
Barzani’nin yapmış olduğu bir miting esnasında birileri tarafından İsrail bayrağının açılması, ayrıca Azerbaycan’da da bir etkinlik sırasında İsrail bayraklarının açılması acaba ne anlama gelmektedir?
Gazze olayları başladığı anda CHP ve İYİ partinin Genel Başkanları Hamas’ı bir terör örgütü olarak ilan etmeleri, İsrail'in dünyada emsali görülmemiş katliamlarına çanak tutmuyor mu? DEM partisi ise İsrail'in bu vahşi katliamlarına karşı en ufak bir beyanatta dahi bulunmamıştır.
İsrail on binlerce masum Filistinliyi vahşice öldürürken camileri, hastaneleri ve hatta birçok yerleşim yerlerini yerle yeksan ederken, başta ABD ve birçok batılı ülkeler İsrail'in yanında yer alarak İsrail'in daha da azgınlaşmasına destek olmaları açıkça gösteriyor ki; birleşmiş kâfirler topluluğu her zaman olduğu gibi yine birlik ve beraberlik içersinde hareket etmektedir.
Geçen günlerde İsrail, Suriye’de bulunan İran'a ait büyükelçilik binasına saldırı düzenlemiş ve yedi kişi bu saldırıda hayatını kaybetmiş, İsrail büyükelçilik binalarının dokunulmazlığına da pervasızca dokunmuştur.
İran bu saldırıya cevap vermek için bazı İHA’ları ve füzeleri İsrail'e karşı kullanarak kendini savunmak istemiş ise de, başta ABD ve İngiliz'in savaş uçakları İran'ın bu saldırısını bertaraf etmek üzere destek vermiştir.
İsrail'in bütün bu vahşetine rağmen başta ABD ve İngiltere olmak üzere Almanya, Hollanda ve daha birçok batılı ülkeler İsrail'in yanında yer aldıklarını bütün dünyaya ilan etmişlerdir.
İşte tam bu sırada Suudi Arabistan’dan muhteşem bir ses yükselmiş ve taraflara itidal çağrısını yapmıştır.
Mısır’ın Firavunları bu kadar vahim olaylar karşısında sessiz kalmayı tercih etmişlerdir. Ayrıca Mısır’ın zaman zaman Filistin’le olan gümrük kapısını da kapatmış olması izahtan varestedir.
Böyle bir tablo karşısında Türkiye’nin İsrail'e karşı olan tutumu ne kadar etkili olabilir. Türkiye bu alan da yalnız kalmamak için, İslam âleminde bazı arızalara rağmen İran’la işbirliği yapmalıdır.
Bu da yetmezmiş gibi İHA’ları üreten Bayraktar Firması’nın İsrail'e savaş uçakları için yakıt veriyor diye ithamların gelmesi de tesadüfi değildir. Hâlbuki Bayraktar Şirketi’nin petrol alım satımıyla en ufak bir irtibatı hiç olmamıştır.
İçimizdeki münafıklar, dışarıdaki kâfirlerle birlik halindedirler.
Eğer Müslüman geçinenler de ferasetini kaybederse işte o zaman başımıza gelecek en büyük felaketi beklemek gerek.
Öyle bir zamana çattık ki, imanla küfür iç içe girmiş ve her ikisi aynı dükkanda satılmaktadır.
Herkes kendi imtihanını veriyor, ne diyelim Allah müminlerin yar ve yardımcısı olsun.
Haydi kalın sağlıcakla..