Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
36.45
Gram Altın
2963.36
BIST 100
9131.99
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Ekim 2024

Orta Doğu ve Bölgemizde Tarihi Kırılma

Orta Doğu bölgesi, İsrail'in kuruluşundan günümüze kadar birçok savaş, isyan, kriz ve darbeye tanık olmuştur.

İsrail'in kuruluşunu takip eden Arap-İsrail savaşları ve İsrail’in Gazze’de başlayıp Orta Doğuya yaymak istediği çok daha terörize saldırıların tarihin en önemli olaylarından biri olduğu unutulmamalıdır.

Bu savaşın Orta Doğu’ya yönelik bölgesel etkileri olacağı gibi küresel etkileri de olacaktır.

1973 yılında yaşanan üçüncü Arap-İsrail savaşı olarak bilinen Yom Kippur Savaşı’ndan sonra petrol üreten Arap ülkeleri petrolü adeta bir baskı kartı olarak kullanmışlardı. Özellikle Ekim 1973'te Arap ülkelerinin ABD ve Avrupa'ya yönelik aldığı petrol ambargosu kararı enerji piyasasında çok ciddi dengesizliğe yol açmıştı.

Sözü edilen petrol ambargosu kararı, Arapların ABD ve Avrupa ülkelerine karşı petrolü silah olarak kullanma tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak nitelendirilmesi mümkündür. Ancak 1973 yılındaki petrol krizinin ABD yerine özellikle Avrupa ülkelerini olumsuz yönde etkilediği görülmüştür.

Ancak günümüz uluslararası sistemin koşullarında Arap ülkelerinde yaşanan gelişmeler ve değişimler, petrol ambargosu uygulamasının stratejik bir seçenek olarak Amerika'ya veya Avrupa ülkelerine yönelik uygulanmasının zor göründüğünün altını çizmekte fayda vardır.

Şu bir gerçektir ki, Avrupa ülkelerinin Orta Doğu bölgesindeki rollerinin de değiştiğini çok net analiz ediyoruz. Washington 2012 yılından bu yana stratejisini Asya Pasifik bölgesine kaydırırken, Avrupa ülkeleri (özellikle İngiltere ve Fransa) Orta Doğu krizlerine daha aktif bir şekilde müdahil olmaya çalışmaktadırlar.

Orta Doğu üzerinde Rusya ve Çin arasında her ne kadar siyasi birliktelik olsa da ekonomik ve enerji bağlamında hissedilmeyen bir güç rekabetinin olduğunu da vurgulamak gerekir. Bu nedenlerden dolayı Orta Doğu'da meydana gelen gelişmeler ve değişimler, bölgedeki tarihi olayların yanı sıra küresel siyaseti de etkilemektedir.

Orta Doğu’daki çatlaklar devasa büyümekte, Suriye’de devam eden belirsizlik, Körfez ülkeleri ile Suudi Arabistan arasındaki çatışma, Yemen’de devam eden vekalet savaşı, Körfez ülkeleri arasında yaşanan krizler ve İsrail’in Gazze’de Lübnan’da işlediği soykırım bu sorunların ana parametreleridir.

Arap ülkelerindeki iç istikrarsızlık ve kendi aralarındaki güç mücadelesi, Arap ülkelerinin ve İslam dünyasının ABD hükümetinin İsrail’e desteğini ve İsrail saldırganlığı hakkındaki tutumunu değiştirebilecek uluslararası baskıyı sağlamaya kayıtsız kalmalarına sebep olmuştur.

İsrail ve ABD’nin savaş politikaları nedeniyle uluslararası toplumun tepkisi artarken, yalnızca kınamaların yeterli olmayacağı bir gerçektir.

Örneğin, Rusya'nın Ukrayna'daki işgali sonrasında birçok ülke, Rusya ile ekonomik ilişkileri kesme ya da sınırlama kararı aldı. Ayrıca Rusya'nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ndeki bazı haklarının askıya alınması gibi kararlar da alındı. Elbette kınama bildirileri, gösteriler ve çağrılar yapılabilir, ancak bu ülkelerin politikalarında gerçek değişiklikler sağlamak için somut adımlar atılması gerekmektedir. Bu adımlar, uluslararası toplumun ABD ve İsrail’e karşı bir baskı unsuru olarak hareket etmesini gerektirir.

Böylece, İsrail’in işgal politikalarını durdurması ve ABD’nin saldırgan dış politikasının sona erdirilmesi için somut adımlar atılabilir. Bu adımlar arasında ekonomik yaptırımlar, silah ambargoları ve diplomatik çözümler yer alabilir. Ancak, uluslararası toplumun bu konuda birlikte hareket etmesi gerekmektedir, aksi takdirde kınamalardan öteye geçmeyen anlamsız tepkiler gelecekte tarih sayfalarında utanılacak vesikalar olarak hatırlanacaktır.