Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
36.27
Gram Altın
2916.71
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 Ağustos 2021

​Orman yangınları, seller, Batı ve bizler!..

Sokaktaki “Orman Yangını ve İktidar” tartışmalarından birine denk geldim.

Orta yaşlarda bir zât, “ormanlar yanarken vatandaşa çay dağıtmaktan” bahisle oldukça sert lâflar edince, “60, 65 görünümlü” bir vatandaş, “Yapmayın Allah aşkına!” dedi.

“Ben Marmara Depremi’ni yaşadım. O günlerde, ülkenin Cumhurbaşkanı ortalarda yoktu, zamanın Başbakanı, bakanları bölgeye üç gün sonra ulaşabildi. Şimdi, memleketin neresinde bir felâket olsa, Cumhurbaşkanı, bakanlar orada, herkes canını dişine takmış, mücadele veriyor. Bir çay işini doladınız da dolanız dilinize! Hay, bunu da yapmayaydı da, dilinize bu sakızı vermeyeydi!

*

Lâfa girmek istemedim.

Milyonlarca canın telef olduğu günlerde, “o parti, bu parti” tartışmasına varan münakaşaların içinde yer almaktan uzak durma halimi orada da sürdürdüm.

Canlarını ortaya koyarak mücadele eden görevlilerin motivasyonlarına zarar verebilecek tartışmalara, çekişmelere sebep olanlar arasında yer almamak için daha çok izlemeyi tercih ettim.

Lâkin bir nokta geliyor ki, sabrınız taşıyor.

“Bu felâketten nasıl olur da politik sonuç çıkartırım!” zihniyetine yaslanan kampanyalar, bendenize de “Orada giden canlarımızın hiç mi önemi yok! Her şey politikadan mı ibarettir!” dedirtiyor.

Sonra bakıyorum…

Samimiyetlerine inandığım bazı arkadaşlar, “tepki” niteliğinde bir şeyler yazıyor.

Bazı paylaşımlar maksatlarını çok aşıyor.

Yapılanlar ortalığın daha da karışmasından, tartışmaların daha da alevlenmesinden ve alanda çalışanların motivasyonlarının zarar görmesinden başka işe yaramıyor.

Öte yandan, “savunayım” derken, tedbir ve koordinasyon alanındaki bazı sıkıntıları da savunmak gibi bir durum meydana geliyor.

Böyle olunca da, sıkıntılar devam edip gidiyor.

Geçen akşım Prof.Dr. Mesut Hakkı Caşın’ın konuya ilişkin değerlendirmelerine denk geldim.

Konuşmalarında siyasi iktidarı hep destekleyen Sayın Caşın, bir yandan yapılanların hakkını verirken diğer yandan da, “Bazı eksikliklerin, sıkıntıların olduğu anlaşılıyor, bunların gereği de yapılmalı” diye not aldığım ifadeler kullandı.

Siyasi iktidara destek verenlerin “eksiklere ve sıkıntılara” da dikkat çekmeleri çok önemli elbette.

Yapıcı eleştiriler fayda sağlar.

Bilgi sahibi olmadığım konularda ahkâm kesmeyi sevmem, “Orman yangınlarıyla mücadele için ülkenin elinde hangi evsaflarda, kaç pilot, kaç uçak, kaç helikopter olmalıdır?” sorularına cevap verebilecek durumda değilim.

Sayın Caşın’ın özgeçmişine baktım;

“Amerikan Barosu Uluslararası Hukuk ve Uzay Hukuku Bölümü’ne kabul edilmiştir. Türk Hava Kuvvetleri’nin farklı üslerinde görev almıştır. 1988 yılında USAF’ın F-16 savaş uçakları projesinde Texas Lackland, Colorado Lowry, Dallas Sheppard, Miami Homestead hava üslerinde eğitim almıştır. Türkiye Genelkurmay Plan ve Prensipler Başkanlığı Uluslararası Antlaşmalar Tetkik Subaylığı görevinden emekli olmuştur.” ifadelerine yer veriliyor.

Umarım Sayın Caşın ve bu alandaki diğer yetkin isimler, orman yangınlarına müdahale alanındaki sıkıntılara, eksikliklere ve yapılması gerekenlere dair raporlar hazırlayarak mücadeleye katkıda bulunurlar.

Bizler de, faydalı çalışmaları haberleştirerek, köşelerimizde ve konuşmalarımızda yer vererek üzerimize düşeni yapmaya çalışırız.

Mesele, gerek orman yangınları gerekse memleketimizin yüksek menfaatlerini doğrudan ilgilendiren diğer konularda, birlik ve beraberlik içinde hareket edebilmekte.

Her memlekette, “Ne kadar can ve mal kaybı olursa, ne kadar kriz çıkarsa o kadar işimize yarar!” zihniyetiyle hareket eden gruplar ve kişiler vardır.

Türkiye’deki eleştirilerin ve tepkilerin tamamını aynı kategoriye alıyor değilim, çok samimi tepkilerin olduğu da muhakkak ama “Fırsat bu fırsat, ülke batsın, bize yarasın!” kafasıyla hareket edenlerin sayısı da az değil.

***************

BAŞKA YERLERDE NELER OLUYOR?

Orman yangınlarına ilişkin haberleri izlerken, dünyanın farklı yerlerindeki durumlara da bakıyorsunuz haliyle.

Oralarda neler yaşanmış, yaşanıyor, yangınlar ne kadar sürüyor, ne gibi tartışmalar oluyor, felâketler esnasında “politik tartışmalar” oluyor mu, oluyorsa ne dozda oluyor?

“Gelişmiş” denilen memleketlerdeki tabii âfetlere ilişkin birçok haber izlemişsinizdir.

AB’nin Oregon Eyaleti’nin Bootleg Bölgesi’ndeki yangının bir aydır kontrol altına alınamadığına dair haberleri okuyoruz, New York City’den daha büyük bir alan kül haline gelmiş, binlerce kişi tahliye edilmiş.

Yetkililer, sadece bu bölgede 2 binden fazla itfaiyecinin görevlendirildiğini ve yangın alanının ancak yarısının kontrol edilebildiğini belirtiyorlar.

Kaliforniya’daki Tamarack yangını bir aydır, Dixie yangını ise 17 gündür söndürülmeye çalışılıyormuş.

Bizim hatta bulunan bazı Avrupa ülkelerinde yangınlar devam ediyor, oralarda yangınların boyutları bizimkinden çok küçük olmasına rağmen, yetkililer ciddi zorluklar yaşadıklarını ve umutlarını büyük ölçüde “yağmur yağmasına” bağladıklarını açıklıyorlar.

Geçen ay, Almanya ve Belçika’daki sel felâketleri gündemdeydi.

Felâketin büyüğünü yaşayan Almanya’nın çaresizliğini hep birlikte izledik.

Bizlere, bu ülkedeki Türk sivil toplum örgütlerinin “yardım kampanyalarına” dair haberler ulaştı.

Oralarda yaşayanların ve özellikle de kardeşlerimizin durumlarını endişe ve üzüntüyle takip ettik.

Birçok yerde felâket tabloları meydana geliyor ve bunlardan bazıları, ülkeler ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, boylarını aşıyor.

Görüyoruz ki, oralarda da bazı “politik tartışmalar” oluyor.

Özellikle Almanya’da olan bitenlere baktım…

Orada “ihmal” tartışması yaşanmış ama bizdeki gibi kurtarma çalışmalarına zarar verecek ölçüde değil.

Bazı politikacılar ve uzmanlar, bir takım tedbirlerin alınmadığından, bundan dolayı da önlenebilecek can kayıplarının meydana geldiğinden bahisle, aynı tabloların önümüzdeki yıllarda meydana gelmemesi için çalışmalar yapılmasını talep etmişler.

Bizdeki gibi “yıkıcı”, “moral dağıtıcı” tartışmalar olmamış, söylenenler varsa da gündemi çok fazla meşgul etmemiş.

Mesela…

Almanya’da, bazı siyasiler “ihmallerden” bahsetmiş.

İçişleri Bakanı Seehofer de eleştirilere, suçlamaları "Kenetlenip, yardım çalışmalarına odaklanmak yerine, bazı partiler yaşanan doğal sorunları seçim propagandaları için kullanıyorlar, kabul edilemez bir tutum" diyerek cevap vermiş.

Bunlar siyasetin tabiatında olan işler ama oralardaki tartışmalar bizdeki gibi sert ve keskin olmuyor.

Bizdeki tartışmalar niçin bu kadar haşin ve yıkıcı oluyor da, oralarda bu işler “usûlet ve suhûlet ile” götürülüyor?

Birkaç sebep?

Türkiye’nin dışarıdan karıştırılmak istendiğini biliyoruz.

(Ne yalan söylemeli, bizler de Fransa’nın, Amerika’nın, Yunanistan’ın karışmasına hiç de üzülmeyiz!..)

Öte yandan…

Türkiye bazı meseleleri hâlâ hal yoluna koyamadı.

“İdeolojik” tartışmalar her durumda öne çıkartılıyor.

Bu yangın tartışmaları esnasında, “laiklikle, cumhuriyetin değerleriyle hesaplaşma” gibi bir takım lâflar gördüm.

Ne alâkası varsa!..

Bir başka mesele, Türkiye’de “sistem” neredeyse yok.

Koordinasyon neredeyse yok.

Büyük felâketlerin meydana geldiği “gelişmiş” ülkelerde, yetkililerin konuşmaları arasında derin farklılıklara, çelişkilere pek rastlanmıyor.

Oralardaki tartışmaların daha ziyade bilgiye yaslandırıldığı, “ağzı olanın konuştuğu” ortamlara pek itibar edilmediğini görüyoruz.

Ekranlara sabitlenmiş bu tipler, uzmanı olmadıkları konularda “göbekten bağlı bulundukları politik anlayışa yaranmak için” atıp tutuyor, akım derken kakım diyorlar…

Bizde, her konuda ahkâm kesen “herÇokolog” tipleri var.

Hiç unutmam, bir resmi programı takip için Norveç’teydik.

Otel lobisinde, BBC’nin 60’ını aşmış “ulaştırma muhabiri” ile sohbet ediyorduk..

Yanında bir ton doküman vardı.

Bir hafta boyunca, Türk-Norveç heyetleri arasındaki görüşmeleri takip için hazırlanmış.

Bu alanda çok uzun yıllar öncesinden başlayan çalışmaları varmış, yine de her haber için uzun uzun hazırlanıyormuş…

Bizim memleket için ne kadar lüks!