Orman yangınları, sabotaj ve sosyal medya!
Ciğerlerimiz yanıyor.
Her fırsatta Ankara’nın
“riyakâr” ortamından kaçıp, güzelim
ormanlarımızdaki ağaçların, otların, çiçeklerin, börtü böceklerin samimiyetine
sığınan bu kardeşiniz de, sizler gibi kavruluyor.
Manavgat’ta, arazözde görevli
işçilerimizin alevlerin arasında kalarak vefat ettiği haberi acılarımıza
yenilerini ekledi.
Rabbim rahmet eylesin.
*
Bu, memleketin farklı
bölgelerindeki ormanlarımızı eş zamanlı olarak yakan bir “terör organizasyonu” mu?..
Türkiye’nin Büyük Kıbrıs
Hamlesi’ne bir karşılık mı?
Yunanistan mı yaptı?...
Yoksa…
Elebaşısının, teröristlerine “Keklik gibi avlanıyorsunuz, bir kibritiniz,
çakmağınız da mı yok!” diye
bağırdığı Terör Örgütü mü?
“Yıkım ekibi”nin radikal
şovmeni, “Seçim olmaz, yangınlar olur,
ortalık karışır!” yollu lâflarla, “Ateşin
Çocukları”nın eylemlerine mi işaret etmişti?
Ormanlarımızı kimler yaktı,
yakıyor?..
Birazcık tefekkür edene “büyük ihtimalle sabotaj” dedirten bir
durum var ortada.
Sayın Cumhurbaşkanı konuşuncaya
kadar konu hakkında açıklama yapan bir takım “yetkililer”, bu işin “sabotaj”
olma ihtimalini adeta yok sayan ifadeler kullanmışlardı.
Devleti temsil eden bir yetkili,
ortada delil yokken, “Bu sabotajdır!”
demez elbette.
Ama “Sabotaj değildir”e
yakın bir şeyler de demez!
“Bütün
ihtimaller titizlikle araştırılıyor!” çerçeveli bir şeyler söyler ve bırakır.
Sayın Erdoğan’ın “sabotaj”
iddialarına ilişkin soruya verdiği cevabı bir hatırlayalım:
“Çalışmalar sonrası net bir şey açıklayabileceğiz. Boş verip geçilecek bir iş değil. Değişik mekânlarda hemen hemen aynı anda,
Manavgat'ta başlayıp Marmaris, Bodrum kapsayacak şekilde süren bir yangın.”
*
Sayın
Erdoğan’ın açıklamasıyla, diğer bazı yetkililerin açıklamaları arasında çok
büyük fark var.
Bu
farkı, her aşamada gördük.
Yangınların
başladığı andan, itibaren müthiş bir sosyal medya operasyonunun düğmesine
basıldığını da net bir şekilde gördük.
O
anlarda, hatta o günlerde, vatandaşlar olarak, ilgili bakanlardan, olmadı
bakanlıkların iletişim birimlerinden tatmin edici açıklamalar bekledik.
Ne
var ki, “uçak-helikopter”
meselesinde bile, açıklamalar arasında çelişkiler vardı.
Devletin
yangına müdahalesinin boyutları etraflıca ortaya konulamıyordu.
Yangınlara
müdahaleye dair rakamlarla beslenmiş açıklamayı alabilmemiz için Cuma gününü,
Sayın
Erdoğan’ın konuşmasını beklememiz gerekti.
Ne
var ki…
Sosyal
medyada etkili olan unsurlar o ana kadar yapacaklarını çoktan yapmışlardı.
Ve
ortalık, “Orman Yangınları”nın yol
açtığı korkunç tahbirâtı “gölgede
bırakacak” ve alanda mücadele eden fedakâr insanlarımızın motivasyonlarına
zarar verecek kadar karışmıştı.
Sosyal
medyada ortalık biraz karışınca, gerisi kendiliğinden geliyor.
Sabahtan
akşama, hatta akşamdan sabahın erken saatlerine kadar sosyal medya ile uğraşan “iyi niyetli” fenomen isimler bile,
sağdan soldan atılan “fake”
malzemelerin üzerine balıklama atlayınca, bu karmaşa iyice artıyor.
Büyük
hesaplara sahip olanların kahir ekseriyeti, gelen malzemenin sahih mi, sahte mi
olduğunu araştırma ihtiyacını hissetmiyor.
Malzeme
“ideolojik duruşu”nu, “tarafını” destekliyor gibiyse, anında paylaşıyor.
Sosyal
medya ortamındaki bu genel zaafı çok iyi bilen odaklar da, tabiri caizse bol
bol yemliyor.
*
Bunca
can gitmiş, ciğerlerimiz yanmış.
“Ya, Allah aşkına bir durun! Önce şu felâketi
atlatalım. Ormanlar hepimizin, oralarda kaybettiğimiz canlar hepimizin. Yanan
ciğerler bizim ciğerlerimiz. Durun, kalabalıklar!”
diye haykırıyorsunuz…
Duyulmuyor!..
Politika
koridorlarındaki “küçük hesaplar”,
moralleri iyice bozuyor.
Felâketi
mümkün olan en az zararla atlatmak için ortaya konulan çabalara zarar veriyor.
Felâkete
karşı “ortak dua” eylemini bile
gerçekleştiremiyoruz.
*
Kimi
vakit etkin bir şekilde kullandığım twitter hesabıma girenler göreceklerdir
ki, “yangınlara”
ilişkin iddiaları paylaşmaktan imtina ettim.
Ortamın
kirliliğine kirlilik ekleme ihtimalini görerek, kendimi geri çektim.
Büyük
bir sabotaj organizasyonuyla mı karşı karşıyayız?
Bunu
ortaya çıkartmak devletin görevi, onca istihbarat unsuru var, başka birçok
imkânı var.
Yangına
müdahale açısından “önceden yapılması” gerekenler vardı da, bunların bir bölümü
yapılmadı mı?
Bunu
da tartışırız.
Bir hafta beklemek çok mu zor?
KONYA’DAKİ KATLİAM, AMAN DİKKAT!..
Aynı
aileden 7 kişi katledildi!..
Bir
büyük acı daha!..
Vefat
edenlere Allah rahmet eylesin, mekânları cennet olsun.
Bu
müessif olay duyulur duyulmaz, sosyal medyada birileri işi hemen “Türk-Kürt” meselesine çekerek, ortalığı karıştırmaya
çalışmıştı.
Konuya ilişkin resmi açıklamada şu ifadeler dikkat çekiyor:
“Olayın iki komşu aile arasında 11 yıldır devam eden anlaşmazlık ve husumetten kaynaklandığı tespit edilmiştir. Eylemin ırkçı nefret saikiyle işlendiğine dair iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. Bu vahim olay tüm yönleriyle değerlendirilmekte olup, soruşturma titizlikle yürütülmektedir. Öte yandan provokatif paylaşımlarda bulunarak olayı kasten çarpıtan kişiler hakkında soruşturma başlatılmıştır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
*
Oyun
büyük.
Her olay, sosyal medyadaki şer odakları tarafından kullanılıyor ve görüyoruz ki, “iyi niyetli” birileri de “tepki vereceğim” derken bu faaliyetlere alet oluyor.
Her
paylaşım önemli, aman dikkat!