Orman yangınları, fırsatçılık!
Milyonlarca
canın cayır cayır yandığını derin bir çaresizlik içinde izlerken ciğeri yanan
vatandaş, politikacıların, partilerin takındığı tutumları bir yerlere not
ediyor.
Anadolu
insanındaki irfanı, feraseti görmezden gelirseniz, ona, bir takım sözde
sanatçı, lümpen tipler gibi “koyun”
gözüyle bakarsanız burnunuz sürtülür!
O,
kendisini hafife alanlara mesajını her seferinde vermiştir.
İnancına,
ekmeğine, hürriyetine, huzuruna kast edenleri şu veya bu
şekilde mutlaka cezalandırmıştır.
Misal
mi?
Çok.
Mesela,
1950 seçimlerinde “Yeter Söz
Milletindir!” diyerek zaferini ilân etmesi, çaresizlikle izlediği 27 Mayıs
darbesine tepkisini sandıkta dile getirmesi, 12 Eylül darbecilerine yine sandık
tokadını indirmesi, 28 Şubat darbecilerini, 367 üçkâğıtçılarını usulünce
cezalandırması ve elbette, 15 Temmuz’da hainlere hadlerini en net, en sert
biçimde bildirmesi….
Öte
yandan, geçtiğimiz yerel seçimlerde de mesajını ince ayar verdi bu vatandaş…
Metal yorgunluğundan
şikâyet eden siyasi iktidara, “sarı
kartını” gösterdi.
“Desteğim kayıtsız şartsız,
hudutsuz, şuursuz değildir, silkin ve kendine gel!” dedi.
Seçimlerde
istedikleri sonuçlara elde edemeyen taraflar, her seferinde vatandaşı “nankörlükle”, “ehliyetsizlikle”
itham etseler de…
Geçiniz!
Vatandaş,
her seferinde mesajını “ince ayar” veriyor.
Her
seferinde, ya net bir şekilde
cezalandırıyor ya da “Ayağını denk al!” diyor!..
Memleketin
ciğerlerinin yanışını çaresizlik duygusuyla izlerken, politikacıların, siyasi
partilerin tavırlarını bir kenara not almayı ihmal etmeyen vatandaş, “fırsatçılık yapanları”, yangınları
adeta “altın fırsat” olarak
görenleri cezalandıracaktır!
Kahraman
vatan evlâtları, oralarda, yorgunluktan ve uykusuzluktan kan çanağına dönmüş
gözleriyle, dumandan isten kararmış ciğerleriyle mücadele verirken…
Sürekli
olarak yalan üreterek, iftara atarak, her köşeden “yıpratmaya”, “ateşi büyütmeye” yarar “algı malzemesi” çıkartmaya çalışarak “kârlı çıkacaklarını” zannedenler
yanılıyorlar!
Kimin
hangi niyetle hareket ettiğini gözden kaçırır mı bu asil vatandaş?
“Ya, bir hafta!..
Sadece bir hafta daha!..”
Böyle
seslendik…
“Bir hafta daha sabredin! Şimdi
hep birlikte ateşleri söndürmeye odaklanalım. Ateşi göğüsleyen kahraman vatan
evlâtlarına hep birlikte moral verelim. Hep birlikte, dua edelim!”
Yok!..
Allah
korusun, evin yanmaya başlasa, mutfağını alevler sarsa, ne yaparsın?
Şüphesiz,
yangını söndürmeye, olmuyorsa ailenle birlikte oradan uzaklaşmaya çalışırsın.
Tutup
da, “Şöyle yapsaydık, bu yangın çıkmazdı
ya da bu kadar büyümezdi!” diye sorgulamazsın.
Bunu,
yangın söndükten sonra yaparsın ama ocağın yanarken yapmazsın!
Orman
yangınlarının meydana geldiği andan itibaren birilerinin yaptıklarına bakın…
Var
güçleriyle “bağcı dövmeye”
çalışıyorlar.
Dur
biraz, dur!
Sorarsın
hesabını, bir hafta sonra…
Sadece
bir hafta, en fazla iki!..
Önce
yangını söndürelim!..
Önce
yangını söndürelim!..
Yok!..
Hayır, hayır!
“Sorgulanmasın, hesap
sorulmasın, eksikler, gedikler araştırılmasın!” demiyorum.
Sözlerim
saptırılmasın.
Dediğim
açık:
“Ne yapacaksanız yapın da, orman
yangınlarının söndürülmesinden sonra yapın!”
Yok,
hayır.
Öyle
olmuyor, yapılmıyor.
Bu
acele niçin?
İlgili
hanımlar ve beyler!..
Bu
hesaplar ters teper!..
Vatandaş,
“Kimin üzüm yemeye, kimin de bağcı
dövmeye çalıştığını” net bir şekilde görür…
Değerlendirmesini
de ona göre yapar.
“Hele şu yangınlar bir söndürülsün,
hesabı sonra çıkartırız ve sorarız!” tavrında olanlarla, yangından mal kaçırmaya, politik netice
üretmeye çalışanları, hiç şüphe etmem ki ayırt eder.
Yanlış hesaplar sandıktan döner!..