Orhan Okay
Türkiye’de eğitimdeki gelişmişliğin bir göstergesi de Anadolu sathına yayılan üniversitelerimizdir. Bu ilim mahfillerinin sosyal alanlarındaki, bilhassa Türk Dili ve Edebiyatı ile Tarih bölümlerindeki tekâmülü görmemek mümkün değil. İstanbul’da Edebiyat Fakültemizden mezun olan sınıf arkadaşlarım arasında bugün pek çok profesör, dekan, hatta rektör bulunuyor. YÖK eski Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç da buna dâhil.
Gerek
fakültemizde, gerekse diğer üniversitelerin edebiyat kısımlarında çok değerli
hocalarımız iyi talebeler yetiştirdi. İsimlerini sayarsam bu sütun dolar. Nasip
olursa, böyle bir çalışmayı derinleştirilerek ileride kitaplaştırabilirim. Şimdi
birini hürmetle, muhabbetle, rahmetle anacağım: Orhan Okay. Bu hatırlayışa
vesile olan Zeytinburnu Belediye Başkanı Ömer Arısoy’a teşekkür ediyorum.
Önümüze konulan Bir Başka Hoca Orhan Okay
Kitabı şimdiden kaynak eserler arasına girdi bile.
Kitabın
kapağını Hocamızın bir fotoğrafı kaplıyor: O müşfik, babacan, sevecen, çalışkan,
dindar ve iyi mizacını yansıtan resmi. Şair ve yazar arkadaşım, meslektaşım
Ömer Erdem’in hazırladığı eserin koordinasyonu Sertaç Güleç ve Nurullah
Yaldız’a ait. Editörü Yusuf Turan Günaydın. Kitap tasarımını Abdüsselam
Ferşatoğlu üstlenmiş. 288 sayfalık büyük boy kitabın yazarları arasında İnci
Enginün, Necmettin Turinay, Turgay Anar, Nâzım Hikmet Polat, Mustafa Kirenci,
Abdullah Uçman, Yılmaz Daşçıoğlu, Âlim Kahraman, Beşir Ayvazoğlu, Hüseyin
Yorulmaz ve İsmail Bingöl de var. Başka isimler de…
Ömer
Arısoy sunuş yazısında Orhan Okay’ın “iz bırakan” Hoca’lardan olduğunu
söylüyor. Elhak doğrudur. Hiçbir öğretmen unutulmayı hak etmiyor ama başkaları
nisyana uğrasa da Orhan Okay unutulamaz. Zira kalbine dokunmadığı öğrenci, ruhuna
hitap etmediği okuyucu, hatırasından bahsetmediği meslektaşı yok gibi. Böyle
mübarek bir âlimi istesek de unutamayız. O, Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar,
Mehmet Kaplan zincirinin son halkasıdır. Ve elbette bu bereketli nesil, bugün
de başka temsilcileriyle devam ediyor.
Ömer
Erdem “Birkaç söz”de kendi yüreğine akseden Orhan Okay portresini çiziyor ve
aziz hocamızı iyilik timsali olarak tavsif ediyor: “Benim Orhan Okay’ım bazen
yanına iri kirazlarla gittiğim bir dost, bazen herhangi bir konuda aydınlanmak
için telefonla aradığım rehber, dergi çıkardığımız zamanlarda katkısını
istediğimiz yazar arkadaşımızdı.”
“Kitaplar, Okul Sıraları
ve Kürsüler Arasında Bir Ömür” başlıklı giriş, Hoca’nın farklı hatıralarından
oluşuyor. Balat’ta başlayan müstesna yıllar. Eski Müslüman Türk evi, bütün
ihtişamı ve zarafetiyle önümüze seriliyor. Hoca, hatıralarına ve mazisine bağlıydı.
Çocukken oynadığı ve hasretle andığı oyuncakları bile, sizi alıp geçmişte
yaşatmaya kâfi. Ailesi, okul yılları, ilk okuduğu kitaplar, sevdiği yazarlar,
takip ettiği dergiler… İlk, ortaokul ve lisedeki hocaları. Müthiş bir hafızanın
ürünü olan süzülmüş hatıralar demeti. Genişleyen çevre: Abdülaziz Bekkine,
Celaleddin Ökten, Neyzen Tevfik, Süheyl Ünver, Nurettin Topçu, Rahmi Eray,
Fethi Gemuhluoğlu, Necip Fazıl… Türkiye’de fikir sahasında yıldızlar karmasının
bütün mensuplarıyla kurulan dostluklar… Üniversite hocaları, “Orhan Okay’ın
Eserlerinde Şahıslar Kadrosu” konulu bir tez yaptırmalı. “Orhan Okay’ın
İstanbul’u” ayrı bir tez mevzuudur. Eserde ben de duygu ve düşüncelerimi
anlatmaya çalıştım. Ama mümkün mü? İlim biter, Orhan Okay bitmez. Zira o
ilimden ötedir, hatta büyük ölçüde inançtır.
Hocalarına hürmette kusur
etmedi, bu vefanın karşılığını gördü. Yaşarken efsaneydi, bugün ise bir abide
şahsiyet! Sadece hatıralar faslı 44 sayfa. Ne çok bilgi var burada. Kitabın neredeyse
bütün sayfalarını işaretledim, kırmızıya boyandı. Mehmet Kaplan’ın ilk doktora
talebesi Orhan Okay’a yazdığı mektuptan birkaç satır: “Sevgili Orhan, Midhat
Efendi’yi sevmene de memnun oldum. Sevgi konuyu daha iyi aydınlatır. Plânı
inceledim. Güzel. Konuyu her cephesiyle ele alıyorsun. Tezin kalın olmasına
aldırma. Midhat Efendi gibi çok yazan uzun ömürlü bir yazar daha az sayfada ele
alınmazdı. Bu ağır yükü de ancak bir defa ele almak mümkündür. Yaptığın
gerçekten kahramanlıktır.”
Eserdeki her yazı
kıymetli, hepsinden örnek veremem. “Mektuplarının Işığında Bir Orhan Okay
Portresi”nden birkaç satırı paylaşmam lazım. Yazarı Abdullah Uçman, hocam,
dostum, ağabeyim ve komşum. Bir araya geldiğimizde eski hocalarımızı yâd
ederiz. İslam Ansiklopedisi’nde onunla
birlikte çalışma şansına erişti. Orhan Hoca’nın Abdullah Uçman’a yazdığı
mektuplar harikulâde. 19 sayfalık yazı, su satırlarla bitiyor: “Her türlü
kötülüğün, yalan-dolanın, hile ve hud’anın, fitne ve fesadın toplumumuzu bir ağ
gibi sardığı bir zamanda Orhan Okay Hoca gibi her türlü menfaat endişesinden
uzak, kapısı herkese açık, zarif, çelebi mizaçlı, derviş-meşrep ve aynı zamanda
artık örneği kalmayan bir eski İstanbul beyefendisini tanımak, onunla yıllarca
beraber olmak, ondan bir şeyler öğrenmek, hayatımın ve talihimin en güzel
lütuflarından biridir.”