Orhan Bayrak
Tarih araştırmacısı ve kültür tarihçisi emekli albay M. Orhan Bayrak vefat etti. Cenaze namazı, 28 Ağustos Pazar günü öğle namazını müteakip Üsküdar Şakirin Camii'nde kılındı ve ardından Karacahmet Mezarlığı'nda toprağa verildi. Cenazesine ailesi, bazı dostları, meslektaşları, komşuları ve sevenleri katılmıştı. Vefat haberini sadece Milat'ta gördüm, sanırım basında başka yerde yayımlanmadı. Özellikle son yıllarda sessiz yaşadı ama dopdolu bir hayatı vardı. 90 yıllık bereketli ömre kıymetli çalışmaları sığdırmıştı. Kendisine Allah'tan rahmet ve mağfiret diliyorum. Ruhu şad, kabri nur, mekanı cennet, makamı ali olsun. Muhterem eşine, kıymetli çocuklarına, sevenlerine, dostlarına ve bütün okuyucularına başsağlığı ve sabır diliyorum. Merhum Orhan Bayrak'ın tarih ve kültüre dair yayımlanmış bir çok kıymetli eseri bulunuyor. İstanbul'un Tarihi Yerler Kılavuzu, Türkiye Tarihi Yerler Kılavuzu, İstanbul'da Gömülü Meşhur Adamlar, Osmanlı Meşhurlarından Fıkralar, Ansiklopedik İstanbul Rehberi, Osmanlı Tarihi Yazarları, Türkiye Gazeteler ve Dergiler Sözlüğü, İstanbul Tarihi, Topkapı Sarayı, Türbeler Sözlüğü, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Sözlüğü, Ölüm ve Mezar Şiirleri Antolojisi, Çanakkale Savaşları, Türk Tarihinde İbret Dolu Sayfalar bunlardan sadece birkaçıdır.
18 Temmuz 1926 tarihinde Denizli'de doğmuştu. Emekli kıdemli albay, harita mühendisiydi. Harita Genel Müdürlüğü Şefi ve İstanbul Belediyesi Harita Müdürlüğü yapmıştı. Yazılarımda kendisinden sitayişle ve saygıyla bahsettiğim bir irfan adamıydı. Zorlu araştırmaların taliplisi, kültür meselelerinin takipçisi, meşakkatli araştırmaların yazarı ve kültür dünyamızın gönüllüsüydü.
Babasını çocukken kaybetmişti. Neyyire Hanım, onun hem annesi, hem de babası oldu. O da annesini üzmedi, okudu, kendisini geliştirdi ve ailenin medar-ı iftiharı oldu. Ortaokul ve askeri liseden sonra tarihe ve ansiklopedik eserlere büyük ilgi duymaya başladı. Dergileri takip etti. Hayatı boyunca iyi bir kütüphane sahibi olabilmek için büyük bir çaba harcadı. Bu amacına ulaştı da. Büyükbabası Türk Yunan Savaşı'na, babası İstiklal Harbi'ne katılmıştı. Her ikisinden miras kalan madalyaları büyük bir hassasiyetle sakladı. Askeri okula girdi ve subay oldu. Orhan Bayrak, biyografilere meraklıydı. Özellikle de tanınmış devlet adamlarının, askerlerin, bilginlerin ve edebiyatçıların hayat hikayelerini okudu. Notlar tuttu. Biyografi alanında derinleşti.
Tam bir İstanbul beyefendisiydi. Kibar, nazik ve beşeru00ee münasebetleri son derece iyiydi. Duygulu, azami derecede hassasiyet sahibiydi. Eski çalıştığım işyerine zaman zaman uğrardı. Tarih, edebiyat, kültür sohbeti ederdik. Genelde ben dinleyici olurum. Anlatacaklarını kısa, öz olarak söyler, eserlerinden bahsederdi. Kitaplarını öz evlatları gibi çok severdi. Hakikaten bilgiye susamış karınca gibiydi. Sürekli hareket halindeydi. Ziyaretlerinde bütün ısrarlarıma rağmen fazla oturmaz, kalkar yola düşerdi. Ya Beyazıt Devlet Kütüphanesi'ne gider veya Sahaflar'ı dolaşırdı. Cağaloğlu'na uğrayacaksa yayınevine selam verirdi. Vatanına, milletine bağlı, dinine, devletine sevdalı, bayrağına aşıktı. Doğrusu "Bayrak" soyadı da ona çok yakışıyordu. Yazısı inci gibiydi. O kadar güzel yazardı ki insan bakmaya kıyamaz, okumaya doyamazdı. Hatta zaman zaman, "Hocam aslında bunları boşuna dizdirip bastırıyorsunuz. Dizilmeden de basılabilir ve rahatlıkla okunabilir. Hatta eserleriniz bu haliyle basılırsa daha orijinal olur." derdim. Tebessüm ederdi.
Otobiyografim adlı eserinde çocukluk, gençlik, evlilik, olgunluk ve yaşlılık hatıralarını fotoğraflar eşliğinde anlatmıştı. Hatıralarını bütün yalınlığı ve samimiyetiyle anlatmıştı. Hayat hikayesi en ince teferruatına kadar ve muntazaman şekilde burada yer aldı. Okuduğu okullar, komutanları, görev yerleri, ilk çalışmaları, kitapları, makaleleri, yurt içi ve yurtdışı gezileri, aldığı diplomalar, sevdiği şarkı ve türküler, başarı belgeleri, çocuklarıu2026 Hakkındaki bütün bilgileri 142 sayfada resimli olarak toplamıştı. Bu eseri eşe dosta hediye ediyordu. Yani kitap para ile satılmıyordu. Büyük bir ihtimalle masrafını karşılamış ve basılmasını sağlamıştı. Vefa adamıydı Orhan Bey. Daha önce de annesi için böyle bir kitap hazırlamış ve 2000 yılında Neyyire Hanımın Anıları isimli kitabı neşretmişti.
Düzenlediğimiz faaliyetlere, toplantılara davet ederdim, mümkün mertebe katılırdı. Bir ara "Davetine gelirim, ama artık evden yalnız çıkamıyorum. Hanımla birlikte geliriz." demişti. Hakikaten muhterem eşi Meşkure Hanımefendiyle birlikte çalıştığım mekanı şereflendirmişlerdi. Birbirlerine sevgi, saygı, anlayış ve sadakat ile bağlıydılar. Örnek bir aile idiler. Bir gün Cağaloğlu'ndaki yayıncısını ziyaret etmiş, dönüşte merdivenlerden düşmüş ve yaralanmıştı. Eve geldikten sonra bir süre düzelmiş, ancak daha sonra felç geçirmişti. Artık evden dışarı çıkamıyordu. Bu habere çok üzülmüştüm. Sonra arkadaşlarla evine, ziyaretine gittik. O, uzun boyuyla, sert yürüyüşüyle, sebatkar duruşuyla, azimli sözleriyle, disiplinli çalışmalarıyla benim kendisine hayran olduğum bir şahsiyetti. Kültür dünyamızın mütevazı ve soylu komutanıydı. Bazı insanlar vardır. Sadece konuşur ama çalışmazlar. Lafları boldur, sabah akşam nutuk atarlar. Orhan Bayrak ise az konuşup çok iş yapan bir araştırmacı, örnek bir insandı. Azim, irade sahibiydi. Kendisiyle uzun bir röportaj yapmıştım, inşallah yeni kitabımda bu konuşma yer alacak.
Mizahın İzahı kitabımda geçen nüktesini paylaşayım: "Orhan Bayrak, İstanbul'da Gömülü Meşhur Adamlar isimli eserinin bir baskı hakkını İstanbul Mezarlıklar Müdürlüğü'ne verir. Kitap basılırken Bayrak'tan telif hakkı olarak ne istediği sorulur. O da, 'Karacaahmet Mezarlığı'nda bana bir mezar yeri verin, bu kafi.' cevabını verir. Para yerine böyle garip bir istekle karşılaşan yetkililer, telif hakkını az görürler. Bunun üzerine yazar, eşine de yanında bir mezar yeri daha ister. Orhan Bayrak böylece kitabının telif hakkı olarak ilk defa mezar yeri alan yazar unvanını kazanır. Görüştüğümüzde şöyle derdi: "Ara sıra Karacaahmet'e gidiyor, boş mezarlarımızın başında dua ediyorum."
Ekrem Güyer'in Nihavnd eseri çok anlamlı, duygulu ve güzeldir. Orhan Bey bu eseri severdi. Öyleyse kendisini bu şarkının sözüyle uğurlayalım: "Unutturamaz seni hiçbir şeyu2026" O unutulmaması gereken aşina bir çehre, her zaman saygıyla, sevgiyle, dostlukla ve hayırla hatırlanacak iyi bir insandı.