Orduyu isyana teşvik
MGK’nın
(Millî Güvenlik Konseyi) 2424 sayılı
kararı: " MGK'nın (Millî
Güvenlik Konseyi) aldığı ve alacağı
kararlardan anayasaya aykırı olanlar anayasa, yürürlükteki kanunlara aykırı
olanlar da kanun değişikliği olarak yürürlüğe girer."
Emekli
Amirallerin zihin dünyası bu..
Bütün
darbeler millete karşı yapılmıştır. Bundan dolayı olsa gerek bildiriler,
millete hitapla başlıyor.
"Sevgili Vatandaşlar,” ( 27 Mayıs 1960,
Millî Birlik Komitesi )
"Yüce Türk Milleti, ( 12 Eylül 1980,
Millî Güvenlik Konseyi )
"Türkiye
Cumhuriyeti'nin değerli vatandaşları,”
(15 Temmuz 2016, Yurtta Sulh Konseyi,)
Ve
"Yüce Türk Milletine,” 4 Nisan 2021,
Emekli Amiraller…
Kelimeler
de üslup da zamanlama da aynı…
Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Ramazan Bayramı’nda Karabağ’a gideceğini açıklamasından
sonra bildiri yayımladılar.
2013’te de Gezi olayları öncesinde Filistin’e
( Gazze) gitmeyi planlamıştı…
Gezi Kalkışması nedeniyle bu
ziyaret gerçekleştirilemedi.
Mahmut
Övür, 6 Nisan 2021 tarihinde Sabah
gazetesindeki köşesinde:
“Bildiriye imza atan Ramazan Cem Gürdeniz,
Kadir Sağdıç ve Hakan Eraydın'ın da aralarında bulunduğu 8 amiralin ortak
noktasının Koç Vakfı Denizcilik Forumu üyesi olmaları herhalde tesadüf değil.”
diyor.
Gezi’de de çapulcular, Divan’da idiler.
‘Emekli Cuntacılar’ niçin istihdam
ediliyor?
28
Şubat’ın da Emekli Amirallerin de sivil ve sermaye ayağı yargı önüne
çıkarılmalıdır.
Myanmar,
Mısır, Yemen, Suriye, Irak vb. statüde bir Türkiye istiyorlar.
80 yıldır aynı melaneti sergiliyorlar.
“Türk denizcileri” üzerinden” orduyu
isyana teşvik ediyorlar.
Tarih:
4 Nisan 2021…
İşte
bildirideki (muhtıra) o ifadeler:
“Yüce Türk Milletine,
“…
Ülkemizin her köşesinde denizde, karada, havada, iç güvenlik bölgesinde ve
sınır ötesinde fedakârca görev yapan, Mavi Vatandaki hak ve menfaatlerimizin
korunması için Atatürk’ün gösterdiği
yolda canla başla çalışan cefakâr Türk Denizcilerimizin yanındayız.”
Bu
ifadelere dikkat edilmeli; devletin,
hükümetin yanında değiller, “Denizcilerin” yanındalar.
Yani
“Denizcileri” devletten de hükümetten de
üstün görüyorlar.
Tam
anlamıyla bölücülük, fitnecilik ve isyan çağrısıdır, bu…
Şehitleri
de emellerine alet ediyorlar.
İttihatçılar
da Abdülhamit Han’a kendisinin ve ailesinin garantisi olarak devleti değil de ‘orduyu’ gösteriyorlardı. Bu, devletin iflasının ilanıydı.
Cinnet hali…
Yeni
taktik:
Kademelendirilmiş Bildiriler…
“Olursa
devrim, olmazsa demokratik hak” diyorlar.
İlk
bildiri, Deniz Kuvvetleri Emekli
Amirallerden
Herhalde
daha sonra, aşama aşama, grup grup, peyderpey;
‘Kara Kuvvetleri Emeklileri’,
‘Hava Kuvvetleri Emeklileri’,
‘Jandarma Genel Komutanlığı Emeklileri’,
adıyla bildiri yayımlamayı, böylece tedrici
olarak darbe zeminini oluşturmayı planlıyorlar…
Yıl; 1960… Darbeden 22 gün önce…
Kod
adı : ‘555K’ idi. (5.ayın 5’inde,
saat 5’te, Kızılay’da)
Yıl; 2021…27 Nisan e
muhtıradan 22gün önce…
Kod
adı: ‘44104’ mü?... (4. ayın 4’ünde,
104 Amiral)
Millî Şef: “ Şartlar
oluşmuşsa darbe meşrudur.”
buyurmuştu.
Tarih
bilmezler…
Bildiride:
“…Türk Boğazları, dünyanın en önemli
suyollarından biri olup, tarih boyunca çok uluslu antlaşmalara göre
yönetilmiştir.” deniliyor.
“Tarih
boyunca” boğazları hangi devletler,
“çok uluslu antlaşmalarla yönetmişlerdir.” acaba
?…
Cehaletin
dibi bu...
Osmanlı,
hâkimiyet hakkından vaz mı geçmiş?
Bu
mantığa (hezeyana) göre, Lozan, Montrö’den
daha ileri bir antlaşmadır. Çünkü Lozan
Antlaşması’na göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Boğazlar’da neredeyse
hiçbir hakkı yoktu; bütün yetki Boğazlar
Komisyonu’ndaydı.
İlle
de çok uluslu mu olmalıymış(!)
Ama
kendi ülkelerindeki farklılıklara tahammül edemiyorlar.
Bundan
dolayı darbelerle ülke yönetimine ‘el koyma’ hastalığından kurtulamıyorlar.
Darbeciliğin
üslubu tek…