Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.17
Gram Altın
2987.47
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Kasım 2022

Onurun fakircesi!

16 yaşındaydı henüz. Çok erken yaşta babasını kaybetmişti Ali. Zaten yoksul olan babası, evin en büyük çocuğu olan Ali’ye miras olarak dürüstlüğünden gayrı bir servet bırakmamıştı. Annesi onlara hem annelik hem babalık yapıyordu. Ali annesine yardımcı olmak ve kendisinden küçük iki kız kardeşine bakabilmek için okulunu bitirmeden şehirdeki oto tamircisinde çırak olarak işe başlamıştı.

Kendisine verilen işi en iyi şekilde yapan Ali kısa sürede sanayi esnafı tarafından tanınır bir genç olmuştu. Kimi dürüstlüğünden dolayı, kimileri çalışkanlığından, kimileri de beyefendiliğinden dolayı Ali’yi çok sevmişlerdi. Öyle ki “gel yanımızda daha çok ücret verelim” diyenlere, “ustamı para için bırakmam” diyordu. Bu ahlakı onu daha çok sevdirmişti sanayi esnafına.

Askerlikte de askeri araçların bakım, onarım ve tamiratında çalışmış, askeriyedeki uzmanlardan çok şey öğrenmişti Ali. Tezkere aldıktan sonra evlenmiş, işine de kalfa olarak devam etmişti. İşindeki becerilerini askerlikte daha da geliştirmiş, adeta işin uzmanı olmuştu.

Lakin hayatta her şey insanların istediği gibi olmuyordu. Kimilerini yoklukla, kimilerini kazalarla, bazılarını da varlıkla sınıyordu Yaradan.

Bir gün hassasiyet gerektiren bir iş çıkmıştı. Ali aracın tamiri için azami gayret gösteriyordu. İş yerinde bu araçla ilgilenirken havada askıda bulunan ve diğer çalışanların sorumluluğundaki bir aracın aniden yan kayması ile omuzuna ağır bir darbe almıştı Ali. Derhal hastaneye kaldırılan Ali’ye gerekli müdahaleler yapılmış ancak aylar süren tedavi sonuç vermemiş, Ali’nin bir kolu kullanılamayacak duruma gelmişti.

Büyük şehre göçtü Ali. Koluma çare bulurum umuduyla gitmedik doktor bırakmadı. 2 yıl boyunca tedaviler kolunu kurtarmaya yetmemişti.

Çalışma azmini yitirmedi. Tek kol ile de olsa helalinden rızkını kazanıp hem kardeşlerine hem de yeni doğan kızına ve cefakâr eşine bakıyordu. Eşi de bazen komşuların önerdiği evlere gidip temizlik yapıyordu.

Ali yıllarını tek kol ile çalışarak geçirdi. Annesini kaybetmiş, kız kardeşlerini de büyütüp evlendirmişti.

Kızı Selma artık yürüyecek yaşa gelmişti. Ali ile eşinin tatil günleri mevsimin müsait olduğu günlerde Selma’yı gezdirmek ile geçiyordu. Yine böyle bir günde kızları Selma’yı gezdirmek için manavın önünden geçiyorlardı. Selma babasının tuttuğu elini sallayıp:

Baba bana muz alır mısın? dedi.

Ali sessizce, “Evde konuşmuştuk, bugün paramız yok, biraz dolaşıp eve döneceğiz diye.” Selma moralini bozmadan, “Peki baba” dedi. O sırada arkalarında yürüyen adamı fark etmemişlerdi. Adam Ali ile kızı Selma’nın konuştuklarını duymuş ve bu konuşmadan son derece etkilenmişti. Adam derhal gidip manava, "Bu adam ile çocuğuna iyi bak. Şimdi şu muzdan 2 kilo tart, biraz sonra buradan geçecekler. Hemen önlerine atla ve babaya ‘Abi, hani geçen hafta bozuk param kalmadığı için paranızın üstünü verememiştim ya. Eğer isterseniz size onun yerine muz vereyim, olur mu’ diyeceksin” der.

Manav sebebini sorar. Adam:

Kızı muz istedi, babası paramız yok, inşallah haftaya alırım, dedi. Çocuğun canı muz çekmiş, baba da eşi ve çocuğunun yanında rencide olmasın. Bunu yaparsan hem sevaba girer hem de bereketlenirsin, dedi.

Ali ile eşi dönüşte Selma muzları görmesin diye öbür kaldırımdan eve dönünce manav da karşı kaldırıma geçip önlerine fırladı:

“Abi, hani geçen hafta bozuk param kalmadığı için paranızın üstünü verememiştim ya. Eğer isterseniz size onun yerine muz vereyim, olur mu?” dedi. Ali durumu anlamıştı, sesini çıkarmadı, manava dönüp sessizce teşekkür edip yoluna devam etti. Selma babasının elindeki poşetten bir muz çıkarıp yemek isteyince Ali, “Dışarıda yeme kızım, belki alamayan vardır, onun da canı çeker, evde yersin olur mu?” dedi.

Selma, başını sallayarak babasına hak verdi.

Dükkânın içinde olanları seyreden hayırsever adam muzları Ali’ye vermenin mutluluğu ile içeri giren manava muzların parasını uzattı, parayı almadı manav, gözyaşlarına boğuldu: birini mutlu etmek bu kadar mı kolay?

Evet, dedi adam. Ama bütün mesele aynı zamanda babayı da utandırmamak.