Onurlu aydınlar darbelere karşıdır
Kendisine insan diyen, bu sıfatı kendisine lâyık gören, namuslu ve şerefli olduğunu söyleyen herkes ama herkes darbelere karşı olmak mecburiyetindedir
Resimaltı- 15 Temmuz 2016 tarihinde ülkemize kastetmek isteyenler, aziz milletimiz ve devletimiz tarafından şiddetli bir şamar yiyerek hezimete uğradı.
Hangi fikirden, hangi ideolojiden, hangi meşrepten veya gruptan olursa olsun kendisini insan kabul ediyorsa hürriyetlerinin peşinde olmalıdır, vatandaşlık hakkını taviz vermeden savunmalıdır. Aksi takdirde koyun gibi her daim güdülmeye lâyık ve müstahak bir canlı konumuna düşecektir.
Demokrasiye inanmak
Öyleyse insan olmanın ilk ve en mühim şartı, düşünme hürriyeti ve söz söyleme hakkına sahip olmak, demokrasiye samimiyetle inanmak ve darbe gibi insanlık suçlarına karşı cansiperane karşı durmaktır. Şükürler olsun ki bunun çetin imtihanını, 15 Temmuz 2016 tarihinde alnımızın akıyla verdik. Türkiye’ye kastetmek isteyen karanlık ruhlu sefiller, aziz milletimiz ve devletimiz tarafından şiddetli bir şamar yiyerek hezimete uğradı.
Türkiye’de bu meselede büyük bir ittifak sağlanmış durumdadır. Farklı partilerde, gruplarda, kuruluşlarda bulunan, ayrı inanışlara sahip olan, aklı başında dürüst her insan, halkın seçtiği liderlere veya partilere suikast düzenleyenlere karşı cansiperane durmaktadır. Ama tek tük de olsa bazı karanlık aydınlar, zihniyeti kirli kimi gazeteci müsveddeleri, kaosu seven muhteris politikacılar ile sefil kişiler vardır ki, utanmadan arlanmadan, hayasız bir şekilde darbeyi hatırlatmakta ve halkın temiz oylarıyla seçilmiş kişilere sözüm ona gözdağı vermeye yeltenmektedir. Bu âcizlerin ve zavallıların sayısı çok azdır, ama sesleri bazen yüksek çıkıyor. Zira geçmişten kalan güdümlü bir küçük medya destekleri hâlâ var.
Darbeye karşıyım yalanı
Gayrı millî güçlere sırtlarını dayıyorlar. Bir de bu utanmazlar, darbe kışkırtıcılığı yaptıktan sonra kalkıp “Aslında ben darbeye karşıyım, sözlerim yanlış anlaşıldı” deme korkaklığını da gösteriyorlar. Bari sözlerinin arkasında dursalar! Hiç olmazsa mertçe “Evet ben bu hükümeti seçimle deviremiyorum ama mutlaka başa geçmek istiyorum. Ne şekilde olursa olsun iktidara gelmek istiyorum, ister seçimle ister darbeyle…” deme mertliğini de gösterebilseler. İşte bunu yapamıyorlar, çünkü demokrasiye bağlı olan toplumun tepkisinden ve kanunlardan çekiniyorlar.
Hangi helâlleşme?
Terör örgütlerini destekleyen bazı ruhsuz mevkuteler de utanmadan ‘helalleşme’den dem vurmaya başladı. Bunlar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve aziz milletimize kasteden içerideki FETÖ hainlerinin affını, yüzleri kızarmadan isteyebiliyorlar. Bu anlayış, hangi insafa sığar? 251 şehidin hakkı ne olacak peki? Henüz tövbe etmedikleri halde, özür dilememelerine rağmen, devlete isyanları sürerken, ellerinde şehit kanı bulunan bu darbecilere hak helal edilir mi? Etmek vebal değil mi? Böyle bir talepte, ancak beyni sulanmış olan kişiler bulunabilir.
************
Durmak yok, çalışmaya devam
Sermayesi tükenenler, sandıktan umudunu kesenler ve bu milletin iradesini hazmedemeyenler her zaman bu tür sözlerle gündemi meşgul etmek isteyebilir. Elbette ilgililer, gereken hukukî yollara başvuruyor. Biz “Durmak yok, yola devam” sözüne uygun olarak çalışmalarımızı artırmalıyız. Şükürler olsun ki, koronavirüs salgınını Türkiye olarak atlatıyoruz. Bu konuda bazı süper ülkeler çaresizlik içinde bocalarken biz dünyanın pek çok ülkesine yardım bile ettik, ediyoruz.
Çocuklara kitabı sevdirmeliyiz
Tarihî misyonumuza uygun olarak yeryüzündeki insanlara merhamet elimizi uzatıyoruz. Devletimiz bunu yaparken, evde kalan bizler de zamanımızı çok iyi değerlendirmeliyiz. Çok çalışmalıyız. Çocuklarımıza teknolojinin yanı sıra kitabı ve kültürü sevdirmeliyiz. Onların ilim, sanat, medeniyet odaklı yetişmeleri için büyükleri olarak üstümüze sorumluluklar almalıyız. Yazdıklarını okuyup değerlendirmeli, çizdikleri resimler hakkında kanaatlerimizi söylemeliyiz. Çocuklarımız ve gençlerimiz hat, ebru, minyatür ve tezhip gibi millî sanatlara ilgi duyuyorsa yol göstermeliyiz. Musiki ile iştigal ediyorlarsa geçmişten günümüze akıp gelen, Türk müziğinin efsane isimleriyle onları tanıştırmalıyız.
Genç nesillere sahip çıkacağız
Bazı vakıf ve derneklerimiz çalışmalarına internet üzerinden devam ediyorlar. Sohbet toplantılarında beyin fırtınaları esiyor. Dergilerini yayınlıyor ve okutuyorlar. Demek ki azmin elinden hiçbir şey kurtulmuyor. Yerli müziği, sinemayı ve tiyatroyu internet üzerinden gençlere yine de ulaştırabilirsiniz. Meselâ temaşa sanatlarımız, ustaları tarafından evlerde oturan çocuklarımıza tanıtılabilir. Karagöz ve Hacivat’ın o hikmetli ve düşündürücü diyalogları, yeni hâlleriyle evlere ulaştırılabilir.
Sanat yeni nesille yaşayacak
Bu alanlarda Ünver Oral ve Rauf Altıntak gibi mesleğin günümüzdeki pirleri olan sanatkârlarımızdan istifade edilebilir. Aynı şekilde diğer klasik sanatların günümüzdeki temsilcileri de inanıyorum ki bu konuda ellerinden geleni yapacaklardır. Bir gün kendisiyle sohbet ettiğim hattat Kâmil Nâzik Hoca, Japonya gibi uzak ülkelerde bile talebeleri bulunduğunu bunlara internet üzerinden ders verdiğini ve onları yetiştirdiğini anlatmıştı. Ebru da, minyatür de, cilt de, nakış da aynı şekilde ekranlardan meraklılarına gösterilebilir, tanıtılabilir, sevdirilebilir. Bu kadim sanatlarımız yeni nesillere kolaylıkla öğretilebilir. Ressam Etem Çalışkan, geçen yıla kadar ilerlemiş yaşına rağmen gençlere resim dersi veriyordu. Ustalarımız hazır. Yeter ki bu meseleleri kendisine dert edinecek ve uygulayacak gönül insanları ve sanat âşıkları olsun.
Üstatlardan faydalanılmalı
Bugün klasik Türk İslam sanatlarını yaşatan üstatlarımız var. Şükürler olsun ki bu hocalarımız hâlâ talebe yetiştiriyor, muhteşem sanatlarını icra ediyorlar. Hemen hatırlayacağımız şahsiyetler arasında Hasan Çelebi, Hüseyin Kutlu, Fuat Başar, Hüsrev Subaşı, Alparslan Babaoğlu, Hikmet Barutçugil, Savaş Çevik ve Kâmil Nazik de bulunuyor.
Darbe istemenin yolu kapatılmalı
Bütün insanlık gibi yaşadığımız bu zor günler, bize yeni bir dünyanın kapılarını açtı. “Artık bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” deniliyor. Çok doğru bir söz, olmamalı da zaten. Zulüm devri de bitmeli, sömürü dönemi de. Emperyalizmin baskısı da sona ermeli faşist anlayışla darbe istemenin yolu da kapatılmalı. Filistin çocukları ölürken, Suriye’de yaşlılar ve kadınlar bombalar altında hayatlarını kaybederken İsrail ve ABD ile işbirliği yapan Suud hanedanı, israf ve debdebe içinde yüzmemelidir.
Büyüklerimizi unutmayacağız
Ve millet olarak vefa, yardımlaşma, dayanışma, kardeşlik duygularımızı yeniden hatırlamalıyız. İçinde bulunduğumuz mübarek Ramazan-ı Şerif buna vesile olmalı. Ümmet olarak yeni bir diriliş ruhuna sahip çıkmalıyız. İnancımızı çağımızda en lâyık şekilde temsil edebilmeliyiz. İslam’ı doğru şekilde öğrenmek için büyük bir çabanın içine girmeliyiz. İlimde, edebiyatta, sanatta, kültürde, medeniyette ve inanç âlemimizde üstümüzde hakkı olan büyüklerimizi ihmale düşmeden hatırlamalıyız. Bilhassa bu zor günlerde onları aramalı, hatırlarını sormalı, varsa dertlerini paylaşmalıyız. Onlar da unutulmadıklarını, emeklerinin boşa gitmediğini görmeli, sevildiklerini anlamalılar. Aileden yaşlı olan yakın akrabalarımızı zaten herkes gibi biz de arıyoruz, aramak zorundayız. Ama bir de manen üstümüzde hakları olan büyüklerimiz var. Koca çınarlarımızı, vakitlerin bol ve bereketli olduğu bu sıralarda aramaya var mıyız?