One Minute Herzog!..
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 29 Ocak 2009 tarihinde Davos Zirvesi’nde İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e, “Suçluluk psikolojisiyle sesiniz yüksek çıkıyor. Siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz...” diyerek had bildiren bir eylemde bulunduktan sonra İsrail ile ilişkiler buzdolabına kaldırılmıştı.
Bu dönemde başta “alçak koltuk” krizi ile ilişkiler iyice gerilmiş, arkasından “Mavi Marmara” katliamı ile gerilim
zirveye çıkmıştı. ABD’nin Kudüs’ü “İsrail’in
başkenti” ilan etmesine tepki gösteren Türkiye’nin elçisini İsrail’den
çekmesiyle ipler kopmuştu.
Denge siyaseti güden Türkiye’nin kısmi
olarak diplomatik alandan çekilmesiyle birlikte bölge âdeta ateş topuna dönmüş,
domino etkisiyle büyük yıkımlar birbirini izlemişti.
*
Hukuk tanımaz İsrail’in kan ve
gözyaşını reva gördüğü Filistin başta olmak üzere, kelebek etkisiyle Tunus’tan
başlayıp Suriye’ye kadar yayılan “Arap
Baharı” milyonlarca insanın ölmesine ve vatanlarını terk etmesine sebep
oldu. Her ne kadar gündemden düşse de “Ortadoğu”da
süren “vekalet savaşları”nın hız
kesmeden devam ediyor.
Bu kaos ve iç savaş ortamında fırsat
buldukça öldürmekten, insanlık suçu işlemekten ve genişlemekten ödün vermeyen
İsrail, son dönemlerde Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Suudi
Arabistan gibi İslâm ülkeleriyle imzaladığı anlaşmalarla hem ekonomik hem de “toplum mühendisliği” kanalını açık
tutmak için büyük bir çaba sarf ediyor. 13 yıl aradan sonra sırada bölgesel
olarak “en büyük hasmı” olan Türkiye
var.
*
13 yıl aradan sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İsrailli
mevkidaşı Isaac Herzog arasında
bugün Ankara’da gerçekleştirilecek görüşmede ilişkiler buzdolabından çıkartılıp,
biriken problemler masaya yatırılarak çözüm üretilmeye çalışılacak.
Rusya-Ukrayna Savaşı’nın gölgesinde gerçekleştirilecek görüşmede başta “Mavi Vatan”, enerji ve ticaret hacmi olmak
üzere “dönüm noktası” niteliğindeki
konular gündeme gelecek.
Türkiye, Suudi Arabistan, Birleşik
Arap Emirlikleri, Mısır ve Ermenistan’dan sonra en üst düzeyde İsrail’le çok
yönlü normalleşmenin yollarını arayacak. Fakat bu görüşmenin muhakkak ki en
önemli ayağını Türkiye’nin “kırmızı
çizgisi” Filistin oluşturacak.
*
Devletlerde arasında anlaşmazlıklar
ilelebed sürdürülemez. Ülkeler bazen çıkarları gereği bazı açmazları raflara
kaldırırlar. Fakat “kırmızı çizgiler”
şartlar ne olursa olsun saha ve masadan asla göz ardı edilemez.
Çünkü yaşam hakkı kutsaldır. Hem de
dinine, diline, ırkına, rengine bakılmaksızın. En az İsrailliler kadar
Filistinlilerin de. Fakat öyle midir? Zinhâr değildir.
*
One minute Herzog!..
Elhamra Kararnamesi ile İspanya’yı
terk etmek zorunda bırakılmışken, engizisyon tarafından giyotinlerle yok
edilirken, dünya sırtını dönmüşken, hayat hakkı tanımazken size Osmanlı Devleti
olarak kucak açıp yurt olduk. Bunu ne bir çıkar, ne de siyasi ikbal değil,
İlâ-yı Kelimetullah için yaptık.
Gün geldi, palazlanıp güçlendiniz.
Sıkıntılı günlerinizi unutup, zalimlerden oldunuz. Size yapılmasını
istemediklerinizi mazlum Filistinlilere reva gördünüz. Yurtlarından sürdünüz,
kutsal kitabın “öldürmeyeceksin”
emrine rağmen kundaktaki bebeklere bile kıydınız.
*
One minute Herzog!..
Dün İspanya’dan kovulduğunuzda mazlum
olarak sizin hâminizdik, bugün Filistinlilerin. Hatta dünyanın neresinde zulüm altında inim inim inleyen mazlum ve
mustazaf varsa onlarında.
Her yıl âdeta Allah’a savaş açarcasına
Müslümanların en kutsal günlerinden biri olan Ramazan ayında Filistinlilerin
bombalanarak mâteme boğulmalarına nasıl rıza gösterebiliriz?..
Dünya Kudüs Günü’nde, Ramazan’ın son
Cuma’sında, Leyle-i Kadir Gecesi’nin arafesinde, Kur’an-ı Azimüşşan’ın
indirildiği “bin aydan daha hayırlı gece”de,
meleklerin semadan fevç fevç yeryüzüne indiği vakitlerde, “cehennemden azad günleri”nin gölgesinde Mescidi Aksa’da secdeye
giderek Rabbine yakınlaşan mustazafların üzerine kurşun yağdırılıp kanının
akıtılmasına, bayramlık giyecek çocuklara kefen giydirilmesine nasıl sessiz
kalabiliriz?..
Mescid-i Aksa’da, El-Halil’de, Şeyh
Cerrah’ta, 2 milyondan fazla Filistinlinin tecrit edildiği dünyanın en büyük
açık hava hapishanesi Gazze’de terör estirilmesine, havadan yağdırılan
bombalarla çocukları katlederek geride kalanların yaşayan enkaza çevrilmesine
nasıl duyarsız kalabiliriz?..
Tevrat’ta yer alan ve 10 emirden
altıncısı olan “öldürmeyeceksin”e
rağmen 1948’den beri Filistinlilere hayat hakkı tanınmamasına, hürmetli belde
Mescid-i Aksa’da ve çevresinde her fırsatta mustazafların kanlarının
akıtılmasına, ırzlarına geçilmesine, hürmetlerinin çiğnenmesine, çocukların
yetim annelerin dul bırakılmasına, hanelerin yıkılmasına, insanlığa dair ne
varsa hepsinin ifsâd edilmesine nasıl kör kalabiliriz?...
“Yüzyılın
Kirli Planı”ıyla Nebîler beldesi, ilk kıblemiz, dünyanın ortak mirası
Kudüs’ün İsrail’in “bölünmez”
başkenti olduğunu ilan edilmesine nasıl rıza gösterebiliriz?..
*
One minute Herzog!..
Sözün bittiği yerde fotoğraflar
konuşuyorsa, masumiyetin bittiği yerde bombalar patlıyorsa, insanlığın bittiği
yerde eli kanlı katiller dolaşıyorsa; Şeyh Ahmed Yasinler, Yaser Arafatlar,
Hanzalalar, Edward Saidler, Rachel Corrieler, Diana Magnaylar “ölüm
tarlası”na döndürülen Filistin’i “yaşatmak”
için yine yeniden “itifada”ya
duracaktır. Çünkü Mekke, Medine, Kudüs, İstanbul ne kadar namusumuzsa; işgal
ettiğiniz Filistin de o kadar namusumuz. Şunu da çok iyi biliyoruz; Filistin
düşerse Kudüs düşer, Kudüs düşerse İstanbul düşer!..
***
TÜRKİYE BÜYÜK RİSK ALTINDA
Arap Baharı’nın karanlık ve tozlu
dumanlı havasında “vekalet savaşları”yla
târumar edilen Suriye’nin su zengini Golan Tepeleri’ni ilhak eden siyonist
İsrail, “Arz-ı Mev’ûd-Vadedilmiş
Topraklar” hayalini gerçekleştirmek için bütün kirli ve sinsi oyunları
deniyor. Suriye’de gerçekleştirilen “ön
temizleme” ile operasyonu ile “kavimler
göçü” tetiklenip demografik yapı bozuldu. Kirli savaşla “mülteci kampı”na çevrilen Türkiye âdeta
istila ettirildi. Piyon olarak seçilen mültecilerle başta Hatay, Kilis,
Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin, Şırnak olmak üzere birçok stratejik bölgemiz yumuşak
lokma haline getirildi. “Arz-ı Mev’ûd
-Büyük İsrail” hayali ile yanıp tutuşan siyonist İsrail, Suriye’yi bölüp
önündeki engelleri kaldırdıktan sonra Türkiye’ye hamlesini yapacak. (Bu anlamda
“seyrekleştirme” politikası
yetersizdir. Orta vadede güvenlik ve bekâ problemimizi ortadan kaldırmak için
daha fazlası şart.)
“Arz-ı
Mev’ûd”un gerçekleşmesi ne demek?..
Türkiye’nin Iraklaşması,
Suriyelileşmesi dahası Filistinlileşmesi demek.