Dolar (USD)
35.25
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2963.39
BIST 100
9619.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Ocak 2022

Önce insanın inşası

Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Aydın koordinasyonunda akademik bir ekip tarafından yürütülen “Türkiye Eğilimleri” araştırmasının 2021 yılı sonuçları açıklandı.

Verilerden yola çıkarak Türkiye sosyolojisi hakkında çok şey söylenebilir ancak ben birkaç veri üzerinden kısa bir değerlendirme yapacağım.

Çünkü görünen o ki “dindar nesil yetiştirme” arzusuyla çıkılan yolda veriler hiç de iç açıcı görünmüyor.

Örneğin “muhafazakâr” veya “siyasal İslamcı” olduğunu belirtenler 2017’de %47,4 olarak kaydedilirken geçtiğimiz yıl bu oran %34,6’ya kadar düşmüş, bu yıl ise hafif bir yükselişle %36,5’e yükselmiş.

Başını herhangi bir şeyle örtmeyenlerin oranı yüzde 70,5, geçen yıl bu oran yüzde 68,8 imiş. Başörtü takanlar ise geçen yıla göre yüzde 5 azalarak yüzde 15,6 olmuş.

Namaz kılmayanların oranı yüzde 41, tüm vakit namazlarını kılanların oranı ise yüzde 21. Araştırmada bir diğer dikkat çeken ayrıntı ise yaş arttıkça dindarlık düzeyi artarken, düşük dindarlık ise 18-20 yaş arasında daha yoğun olarak görülüyor.

Bu çerçevede, batının yalnızca tekniğini almalı, kültürümüzü ve kimliğimizi korumalıyız diyenler yüzde 59’u oluştururken, gençlere Türk milletinin manevi değerlerine sahip çıkmayı öğretmek demokrasi eğitimi vermekten daha önemlidir diyenler yüzde 58,4’ü oluşturuyor.

Ne var ki bu talepler bilhassa eğitim alanında pek de yerine getirilmiyor. Buna rağmen epeydir gençlik elden gidiyor, deizme, ateizme kayıyor feryatlarıyla bu konulardaki sıkıntılar dile getiriliyor.

Sıkılmadıysanız eğer şimdi size başka veriler sunacağım.

Biliyor musunuz? Türkiye’de her yıl 11,3 milyon tondan fazla gıda israf ediliyor ve kişi başına evlerde 93 kg, restoranlarda 28 kg ve satış noktalarında da 16 kg yiyecek çöpe atılıyor.

Ülkemiz dünya genelinde kişi başına düşen en fazla gıdanın israf edildiği ülkeler arasında 3. sırada yer alıyor. 1 yılda israf edilen gıda miktarı 26 milyon ton!

Sahillerimize ve denizlerimize baktığınızda misinasından tutunuz plastik şişe, çocuk bezi, lastik ayakkabı tabanı, naylon kumaş, plastik poşet ve daha nice sayamadığım çöplerden geçilmiyor.

Keza nefes almak için bir ormanlık alana gittiğinizde de benzer görüntülerle karşılaşıyorsunuz.

İnsanlarımıza dana diye at ve tek tırnaklı eti, lahmacun yerine sakatat, yoğurt yerine nişasta, çikolata yerine viagra yediren, çay ve kırmızı bibere de boya katan binlerce firma tespit edildi.

Keza çoğu kez “pazarda dikkat edilmesi gereken hileler” başlıklı uzman görüşlerine yer veririz. Malumunuz bir taraftan da stokçulukla mücadele ediyoruz.

Deprem olur kira artışlarından ötürü insanlar başka ilçelere taşınır. Fırtına çıkar çatı malzemelerin fiyatları artar. Haksız kazanç elden edenleri, torpil yaptıranları, rüşvet alanları ve hemen her gün sabah kuşağı programlarında şoktan şoka giren insanları saymıyorum bile.

Tüm bu olumsuz örnekler yüzde 82,7’si Müslüman olan bir ülkede yaşanıyor. Şimdi kimse gençlerimizi günah keçisi ilan etmesin. Tüm bu olan bitenleri gören, yaşayan gençlere dış güçler ne yapsın?

Ve gençlerimizi Müslüman bir ülkede yaşadıklarını hissettirmeyen yetişkinler yapmıyor mu bunları? Bu durumda sekülerleşme, deizme kayma, dindarlıktan uzaklaşma normal sonuç olmuyor mu?

Türkçe kelime haznesi ilköğretimde 150 kelime, liselerde 200 ve üniversitelerde 300 kelimeye kadar düşen/düşürülen bir ülkede siz hangi kayıptan bahsediyorsunuz?

Türkiye'nin küresel sisteme entegre olması ve bu entegre sürecinde onlara nereli olduğunu unutturan, kimlik bunalımı yaşatan, birbirinden kopuk, tutarsız, zayıf bünyeli insanların yetişmesi için bir sistem inşa edilmedi mi?

Bireyin zihnine hükmeden araçlar tesis edilmedi mi? Hepsi oldu. Ve kimsenin umurunda bile olmadı.

Bir şeyi unuttuk, ideolojilerden, kimliklerden, mesleklerden, rütbelerden, makamlardan evvel insanlık gelir.