On altı yaşında Fransız bir Divan şairi
Ey dost nâme-i gam ü ahzânımı oku
Tefsîr-i renc-i hâtır-ı giryânımı
oku/ (Verne)
Kısacık ömründe ölümsüz
eserler veren dahi bir şair: Charle Vernay... On dört yaşlarında Türkçeye ve
Türk edebiyatına hayran olup şahsî gayreti ile altmış saatte Osmanlı Türkçesini
öğrenir. Fuad Paşa’ya yazmış olduğu bir kasidede “Hudâ ki izn ile üstâdsız
Türkiyâ öğrendim” der. Verne Divanı’nın dibacesini okuduğumda bu Fransız
şaire hayranlığım daha çok arttı. Çünkü Verne, Türkçe yazmış olduğu divanının
önsözünde Türkçe dışında Latin, Yunan, İngiliz, Alman, İtalyan, Yahudi ve Fars
dillerini de bildiğini ifade eder. Şair, ne Fransızlar bu dahi şaire hak ettiği
değeri vermiş, ne de Türk şiirinde arzu edilen rağbete erişmiştir. Yıllar önce
Millet Kütüphanesinde Verne’nin divanını görünce şaşırmıştım. Bu günlerde hemşehrim
Ali Emîrî Efendi’nin 1919 yıllarında neşretmiş olduğu Tarih ve Edebiyat
Mecmuası’nı okurken, Verne ile ilgili ilginç bir hikâyeye rastladım ve onun da
en az benim kadar bu Fransız şair ile ilgili merak içerisinde olduğunu gördüm. Kendi
kütüphanesinde taşbaskı bir nüshanın bulunduğunu, şairin yazısının da
şiirlerinin de oldukça güzel olduğunu ve divandaki şiirleri hayranlıkla
incelediğini anlatır Emîrî Efendi. Bu merak Emîrî Efendi’yi Süleyman Nazif’e
götürür ve bu şair hakkında kendisinden bilgi ister. Nazif ise o sıralar
Viyana’da bulunan Abdülhak Hamid’e bir mektup yazarak kendisinden Vernay
hakkında bilgi talep eder. Bir süre sonra Süleyman Nazif, Emîrî Efendi’ye
yazmış olduğu mektubuna “Ammizâde-i fâdıl ve üstâd-ı müşfikim efendim” diyerek
başlayan ve Abdülhak Hamid’den cevaben aldığı mektubu da dahil ettiği metni
Emîrî Efendi’ye gönderir. Mektupta şu bilgilere yer verilmiştir: Bebek’teki bir
yalıda ders aldığı sıralarda bu gencin İstanbul’a geldiğini ve İran’a gitti
zamanlarda ise onun kısa bir süre İranda’da bulunduğunu öğrendiğini ifade eder.
Şiirinin kendisi gibi genç olduğunu ancak şairin uzun bir ömrü olsa çok
kıymetli eserler neşredebileceğini ve genç yaşta böyle bir dehanın
kaybolmasından teessüf ettiğini söyler.
Charles Vernay, o yaşlarda yazmış olduğu
divanında şark dillerini ve edebiyatlarını bilmemenin ilmî açıdan ciddi bir
eksiklik olduğunu ve bu sebeple Osmanlı şiirini anlamak maksadıyla gösterdiği
çabanın meyve verdiğini ve devrinde kendisini öven Branje, Papa, İran devleti
vezirlerinden Ferruh Han, Müşir-i umur-ı hariciye Fuad Paşa gibi şair ve devlet
adamlarının çıktığını ifade eder: Çok hüner-mendân-ı şark u ğarb medhim
yazdılar/ Minnet olsun ki çok kibâr-ı mihribânı görmüşüm/ Hâcesiz on
dört yaşında şair oldum Türkîde/Bin sipâs olsun odur ihsân-ı Yezdânım benim
Charles Vernay, eserinde kendi
poetikasını da dile getirmektedir: “ Şi’r-i Türkî’de söylediğim ile dürr-i
gazeliyât-ı Fârisîmi rişte-i aşk-ı hakîkiye ıslâk eylediğinden...” diyerek
şiir yazmadaki maksadın kalpteki Allah sevgisini açığa vurmak olduğunu ifade
eder. Türk kültür ve edebiyatını bir nebze de olsa Avrupa’da temsil eden
Vernay, Osmanlı şiirine duyduğu hayranlığın neredeyse kendi milliyetini
unutturacak sevide olduğunu şu mısra ile dile getirir: Kilki aldım ecnebî
olmaklığım unutmuşum.” Çocuk denilebilecek yaşta bir Fransız şairin Allah’a
karşı imanının da yüksek seviyelerde olduğunu yine şiirlerinden anlamaktayız.
Vernay’a göre dünya asıl sevgilinin menzili değildir. Bu sebeple fani dünya
ikliminde insan kendi canını iman ipliğine asmalıdır ki kurtuluşa ersin: Menzil-i
cânân değil dünyâ ribatın olmasın/ Cânını iklîm-i hevâda rişte-i imâna as.
Vernay,
“Gelecek ahdlere de şöhrete nutkum sedâ olsun” diyerek kısa ömrüne
ölümsüzlüğü sığdırdığını ve yazdıkları ile gelecek nesillere sesini duyurduğunu
ifade eder. Adeta bir Osmanlı kültür elçisi gibi olan Charles Vernay aynı
zamanda milletlerin insani boyutta, şiir çatısı altında buluşabileceklerini
kültürel bir ittifak gerçekleştirebileceklerini de göstermektedir. Bu sebeple
Vernay, bir gazelinde duygularını doruk noktasına taşıyıp okuyucusuna hitap
ederek şöyle der: Ey dost nâme-i gam ü ahzânımı oku/ Tefsîr-i renc-i hâtır-ı
giryânımı oku/ Satr-ı vefâtım ile kodum temmetü’l-kitâb/Târih-i aşk-ı ömr-i
perîşânımı oku.