Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Mart 2021

Ömür dediğin

İnsan her şeye muhtaç bir vaziyette doğar. Ebeveyninin yardımıyla gelişir ve büyür. Gücünün, zekâ, bilgi, başarı ve tecrübesinin zirvesine erişir. Sonra giderek fiziki gücünü kaybeder, saçı ağarır, beli bükülür, yaşlanır; hatta bazı hallerde yeni doğan bir çocuk kadar düşkün ve çaresiz bir duruma dahi düşebilir. Ama yaşlandıkça birikimleri, tecrübeleri ve ufku genişler.

“Allah, sizi güçsüz olarak yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından bir güç veren, sonra gücün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık verendir. O dilediğini yaratır. O hakkıyla bilendir, hakkıyla kudret sahibidir.” (Rum, 54) ilahi buyruğu bu gerçeği ne kadar da güzel izah ediyor!

Büyük işleri başarabilmenin yolu, kuvvetli bir vücuda sahip olmakla veya sahip olduğun vücudun çevikliği ile değil, olgunlaşmış bir fikir ve onun hayata hâkimiyetiyledir. Senelerin geçmesi insanı ihtiyarlatmaz. Bir insanın fikri gerçeğe yönelmiş, duyguları da heyecanını kaybetmemişse, o insan her zaman gençtir ve genç kalır. Çünkü yaşlılık, insanın yaşadığı yılların sayısından çok, ruhunun gençliğine yahut ihtiyarlığına bağlıdır. Yaşı kaç olursa olsun, gönül ihtiyarlamaz ya, hele bir de ruhu genç ise bir insanın, yıllar geçmiş ne çıkar!

Hayatın baharında, genç yaşta beklentiler çok olur; yıllar geçince, yaşlanınca ise anılar çoğalır. Gençler ümitleriyle, yaşlılar hayal ve hatıralarıyla yaşarlar.

Yaşlılık, yıllarla ölçülmez aslında. Ne zaman ki kişinin arzu ve emellerinin yerini pişmanlıkları doldurur, yaşlanma o zaman başlar, o zaman hayattan ümitler kesilir ve o zaman duygular ölür. Dinç kalmanın yolu, fiziki olarak sportif bir vücuda sahip olmaktan çok, zihnen hareketli olmak ve zihnen genç kalabilmekten geçer. Bu da kitap okumakla, fikri ve sosyal çalışmayı devam ettirmekle mümkündür. Yüzümüzdeki kıvrımlar yılların geçtiğini anlatır ama aklımızdaki buruşukluklar yaşlılığın başladığını gösterir.

Çevrenizi değiştirmeye ve sosyal çalışmalarınızı artırmaya devam ettiğiniz sürece gençsinizdir. İnsanlar azimleri kadar genç kalırlar. Umutlarını kaybettiklerinde korkuları başlar ve ihtiyarlarlar. Onun için gençlik ihtiyarlığın hazırlığıdır.

Her ne kadar hayatın kışı olarak görünse bile yaşlılık aslında o hayatın sonu değil, hasat mevsimi olan en güzel çağıdır. Çünkü çalışmasının meyvesini toplayacağı dönemdir yaşlılık çağı. Nice gençler vardır, umutları bitmiş, beklentileri kalmamış ve manen çökmüştür. Nice yaşlılar vardır ki, arzuları fokur fokur kaynamakta ve onları diri tutmaktadır.

Yaşlılarına nasıl muamele ettiği, bir milletin insana verdiği değeri gösterir. Yaşlılarda sadece maziyi gördüğümüzü zannederiz; hâlbuki iyi baksak, onların gözlerinde mazi kadar kendi istikbalimizi de görürüz. Garip bir duygudur yaşlılık. Hiç yaşlanmayacağımızı zannederiz ama her geçen gün biraz daha buruşturur tenimizi ve büker belimizi, yine de kabullenmeyiz yaşlanmayı.

Doğumla başlayıp ölümle biten bir süreçtir yaşlanmak. Durdurulamayan bir akışı vardır onun. Beyazlayan saçımız var ama yaşlanmayı kabul etmeyen de bir gönlümüz... Aslında bir sanattır yaşlanmak. Yaşlandıkça nasıl bir duygu atmosferine bürüneceğimizden çok nasıl bir fiziki görünüşe sahip olacağımızla ilgileniriz. Doğru yaşlanmak için doğru yaşamak gerek hayatı. Hayattan ders alarak yaşayanlar, yaşlandıklarında korkularından emin olurlar. Yeni nesilleri güzel bir şekilde mayalamanın yolu, eskilerin sağlam bir hamur ile yoğrulmuş olmasından geçer. Bu da eğitimli bir gençlik döneminden sonra gençliğe örnek olacak bilgece bir yaşlılık demektir.

Tecrübeleriyle bize ışık tutan, anılarında şanlı tarihimizi bulduğumuz, fikirleriyle topluma yön veren, yürekleri gibi ruhları da genç ve güzel olan, inançlı, güvenli, umutlu, azimli, gözlerinde mazi kadar istikbalimizi de gördüğümüz kıymetli insanlardır yaşlılar.

Ömür vefa ederse bir gün herkes yaşlanacaktır.

Yaşlılık, geçmişin muhasebesinin yapıldığı, hatalardan af dilendiği, tecrübe ve birikimlerin yeni kuşaklara aktarıldığı, anılarla yaşanan bereketli bir dönemdir.

Yaşlılık manen yükselme çağıdır. Bize kanlarından kan veren, canlarından can katan, güngörmüş kimselerdir yaşlılarımız.