Dolar (USD)
32.53
Euro (EUR)
34.87
Gram Altın
2440.27
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Ömür bahçesinin gülü solmadan

Bugün 2023 yılının ilk günü. Dünya kurulduğundan beri vakit an be an devrediyor. Kıyamete kadar da devredecek. Kuran’da “biz o günleri insanların arasında devrettirip dururuz ki, Allah gerçek müminleri ortaya çıkarsın… (3:140)” buyurulur. Üç yüz altmış beş günün sonunda bir yıl devretmiş olur. Her devreden yılın sonunda yeni bir yıl devreye girdiği için biten yılın gecesine yılbaşı gecesi, gündüzüne ise yılbaşı deniyor.

Vaktin/zamanın tanımı görecelidir. Herkes kendisi açısından ona farklı anlamlar yüklemiştir. Bazıları onun ölümsüz kabul edip tanrılaştırmış, bazıları ise bir hiç mesabesinde kabul ederek değersizleştirmiş ve de ömrünü “vur patlasın çal oynasın” lakaytlığı ile heder etmiştir. Oysa zaman ne bir ilahtır ne de bir hevâ. O, Allah’ın insanlar için takdir ettiği ve bu şekilde kulluk ve gündelik hayatını tanzim etmesine vesile kıldığı bir ölçüttür. İnsanın kadir kıymet bilmesi halinde o bir nimet, tersi durumda ise bir yıkımdır. Ve maalesef insanların en çok hayıflandığı şey yitirilen sağlık ve değerlendirilemeyen boş vakittir.

Arapçada vakit ve çağ anlamında asır kelimesi de kullanılır. Bu ismi taşıyan kendisi kısa anlamı ise derin Asır Suresinde şöyle geçer: “Asra yemin olsun ki insan hüsran/yıkıntı içerisindedir. Ancak iman edip de salih ameller işleyenler, bir de birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler bundan hariçtir, (Kuran-ı Kerim).”

Zamanın belli aralıklarla bölümlere, günlere, haftalara, aylara ve yıllara ayrılması insanın işlerini ve ibadetlerini kolaylıkla yapması içindir. Bu ayırımlar aslında ferdî, içtimaî, ekonomik açıdan insanlara bir yılın muhasebesini yapma, tuttuğu bilançoyu gözden geçirme ve de gelecek bir yılı planlama imkânı veren birer zaman ayracıdır. Malî açıdan kar ve zarar dengesini bilme ve ona göre adımlar atma açısından da bu ayrım ayrıca önemlidir. Devletlerin hele de iktisadi teşebbüslerin yılbaşı ve yılsonu hesaplarını bilme ve gelecek yıllarda önlerini görmeleri açısından da zaman çizelgesi bir mihenk taşıdır. Dolayısıyla ciddi müesseseler yılsonu ve başını eğlence ile değil de geçmişin muhasebesini, geleceğin planlamasını yapmak suretiyle değerlendirirler.

İnsanların da hayatlarına dair kulluk ve beşeri münasebetler bilançosu yapıp kar ve zarar analizleri yapması gerekmez mi? Bu bilanço neticesinde hatalarına tövbe edip kulluk yolunda yeni bir başlangıç yapması gerekmez mi? Bunun yerine dinin emirlerinin açıktan çiğnenip çeşitli kutlama ve eğlenme faaliyetine girişilmesi hiç de anlaşılır gibi değildir.

Akıllı bir insan kendini dünya ile yarıştırmaz, onun yerine kısacık ömrünün bir muhasebesini yapar. Belki dünyanın önünde kıyamete kadar daha nice yıllar var. Dünya ilk yaratıldığı andan itibaren insanlı ya da insansız kaç yıldönümü geçirdi? bilmiyoruz. Geçirdiği bu yılları kutlayıp kutlamadığını da bilmiyoruz. Bunun dünyanın umurunda olup olmadığını da bilmiyoruz. Çünkü onun yaşı kendisi açısından çok da önemli değil. O, Allah’ın bir ayeti olarak takdiri ilahi kendisine ne kadar ömür biçmişse kıyametine kadar bunun itaatkâr olarak sürdürecek. Dolayısıyla bizi dünyanın ömrünün uzun ya da kısa olmasından ziyade kendi ömrümüz ilgilendiriyor. Biz çok daha kısa bir hayata sahip ölümlü, aynı zamanda Allah katında sorumlu varlıklarız. Birileri bilim adına bir tahmin yürütse de hakikatini yine de kimse bilmiyor. Oysa insan ömrü üç aşağı beş yukarı belli. “Çok yaşayan yüze kadar yaşıyor” demiş, şair. Birçoğumuz için ortalama ömür bunun çok daha altında. Öyleyse hayatımızı bu kısacık ömre göre bir yolcu yaşamak, asıl yerleşik yurdumuz olan ahirete yol hazırlığını tedarik etmiş olarak ulaşmayı hedeflemek en akıllıca iş olsa gerek. Ne var ki dünyada kendimizi kalıcı zannetmek ve her günün sabahına daha çok kazanacağız umuduyla uyanmak bizlere daha güzel geliyor. Ama bu güzelliği gölgeleyen ve geçici dünya hayatına dalarak kendimizi yitirmemizi engelleyen tek bir gerçek. O da ölüm! Ve bizler birer fani olarak her geçen gün ömür sermayesini tüketip ölüme bir adım daha yaklaşıyoruz.

Ömrünü sadece dünya hayatı ile sınırlı telakki edip de pervasız yaşayan, eğlenceye dalan, helal-haram tanımayan ve türlü şekillerde hayatını israf edenlere zaten bizim söyleyecek bir sözümüz olmaz. Zira bizim sözümüz onlara ulaşmaz, ulaşsa da dinlenmez. Bizim asıl sözümüz halen daha aklı, vicdanı, imanı ve ahiret düşüncesi olan kimseleredir. Bu kimseler bir yılın sonunda Allah katında ve kul nazarında kazananlardan ise geçmiş yılı zaten kutlamış; nihai hedefine cennete ve cemâlullâha kavuşma ümidiyle kulluğa devamı koymuş ise gelecek senesini de planlamış demektir. Böyle olmadıkça dünya hayatı Allah katında sadece bir hüsrandan, zarar ve yıkımdan ibaret olacaktır.

İnsanı Allah’tan uzaklaştıran ve de aldatıcı olan her şeye din dilinde malayani denir. Kuran’da dünya hayatı için de ışıltısı bol ama hakikatte aldatıcı bir mal anlamında (metâu’l-ğurûr) kavramı kullanılır. Malayani insanın kendi nefsinden kaynaklanabileceği gibi, oluşturduğu ve kurguladığı ilişkiler ağından da olabilir. Kişi malayaniyi terk ettiği ölçüde ahlaken güzelleşir. Belki insan olduğumuzdan belki gündelik hayatın malayanilerinden dolayı çoğunlukla bu hakikatin farkına da varamıyoruz. Bunun gerçek sebebini bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa o da bir öncekine göre bir sonraki gün ölüme daha çok yaklaştığımız. Öyleyse yol yakınken geçmiş hatalarımızdan ders almak, kulluk ve insanlık noktasında eksikliklerimizi telafi etmek en akıllıca iş olsa gerek. Bana sorarsanız:

Değersizleştirme çağında yaşıyoruz; İmanı, ameli, ihlas ve samimiyeti itekleyip atmayalım.

İktisat çağında yaşıyoruz; faizi ve haram kazancı kursağımıza sokuşturmayalım.

İlim çağında yaşıyoruz; özgürlük adına ilim adamlarımıza, kutsallarımıza ve geleneğimize cephe almayalım.

İnsan öğütme çağında yaşıyoruz; aileyi, çocuklarımızı ve soframızı yok etmeyelim

Malayani çağında yaşıyoruz; aileyi, muhabbeti ve dostu dijitale kurban etmeyelim.

Bizim geleneğimizde pek çok hakikat veciz bir şekilde anlatılır: “Oldukça sıcak bir havada insanları serinletmek için buz satan birisi, her geçen saatin buzu erittiğini ve bir müddet sonra tüketeceğini anlayınca telaşla etraftaki insanlara sesini duyurmaya çalışır. Allah rızası için sermayesi (sattığı buzu) eriyen bu zavallıya yardım edin!” Burada eriyen buz semboliktir. Asıl hikâye insan ömrü üzerinedir.

Ömür sermayesi tükenmeyenler için 2023 yılı başlamak üzere. Ticarette yılsonu bilançoları düzenlenir ve bir yılsonunda ne kazanılıp ne kaybedildiğine bakılır. İnsanların yıllık ticari hedefleri tutturamamasının, hedeflediği kar oranının altında kalmasının hele de geçen yılı zararla kapatmasının ruh dünyalarında meydana getireceği sarsıntıyı tahmin bile edemezsiniz. Oysa dünyevî hedefler dışında reel anlamda kaybedilen bir şey de yoktur. Hepinize geçmişinin muhasebesini yapan ve geleceğini daha iyi bir kulluk üzerine planlayan sağlıklı ömürler diliyorum.