Ömür bahçesinin gülü solmadan
Bugün 2023 yılının ilk günü. Dünya
kurulduğundan beri vakit an be an devrediyor. Kıyamete kadar da
devredecek. Kuran’da “biz o günleri insanların arasında devrettirip dururuz
ki, Allah gerçek müminleri ortaya çıkarsın… (3:140)” buyurulur. Üç yüz
altmış beş günün sonunda bir yıl devretmiş olur. Her devreden yılın sonunda
yeni bir yıl devreye girdiği için biten yılın gecesine yılbaşı gecesi,
gündüzüne ise yılbaşı deniyor.
Vaktin/zamanın tanımı görecelidir. Herkes
kendisi açısından ona farklı anlamlar yüklemiştir. Bazıları onun ölümsüz kabul
edip tanrılaştırmış, bazıları ise bir hiç mesabesinde kabul ederek
değersizleştirmiş ve de ömrünü “vur patlasın çal oynasın” lakaytlığı ile heder
etmiştir. Oysa zaman ne bir ilahtır ne de bir hevâ. O, Allah’ın insanlar için
takdir ettiği ve bu şekilde kulluk ve gündelik hayatını tanzim etmesine vesile
kıldığı bir ölçüttür. İnsanın kadir kıymet bilmesi halinde o bir nimet, tersi
durumda ise bir yıkımdır. Ve maalesef insanların en çok hayıflandığı şey
yitirilen sağlık ve değerlendirilemeyen boş vakittir.
Arapçada vakit ve çağ anlamında asır
kelimesi de kullanılır. Bu ismi taşıyan kendisi kısa anlamı ise derin Asır Suresinde
şöyle geçer: “Asra yemin olsun ki insan hüsran/yıkıntı içerisindedir. Ancak
iman edip de salih ameller işleyenler, bir de birbirlerine hakkı ve sabrı
tavsiye edenler bundan hariçtir, (Kuran-ı Kerim).”
Zamanın belli aralıklarla bölümlere,
günlere, haftalara, aylara ve yıllara ayrılması insanın işlerini ve
ibadetlerini kolaylıkla yapması içindir. Bu ayırımlar aslında ferdî, içtimaî,
ekonomik açıdan insanlara bir yılın muhasebesini yapma, tuttuğu bilançoyu
gözden geçirme ve de gelecek bir yılı planlama imkânı veren birer zaman ayracıdır.
Malî açıdan kar ve zarar dengesini bilme ve ona göre adımlar atma açısından da bu
ayrım ayrıca önemlidir. Devletlerin hele de iktisadi teşebbüslerin yılbaşı ve
yılsonu hesaplarını bilme ve gelecek yıllarda önlerini görmeleri açısından da
zaman çizelgesi bir mihenk taşıdır. Dolayısıyla ciddi müesseseler yılsonu ve
başını eğlence ile değil de geçmişin muhasebesini, geleceğin planlamasını
yapmak suretiyle değerlendirirler.
İnsanların da hayatlarına dair
kulluk ve beşeri münasebetler bilançosu yapıp kar ve zarar analizleri yapması
gerekmez mi? Bu bilanço neticesinde hatalarına tövbe edip kulluk yolunda yeni
bir başlangıç yapması gerekmez mi? Bunun yerine dinin emirlerinin açıktan çiğnenip
çeşitli kutlama ve eğlenme faaliyetine girişilmesi hiç de anlaşılır gibi
değildir.
Akıllı bir insan kendini dünya ile
yarıştırmaz, onun yerine kısacık ömrünün bir muhasebesini yapar. Belki dünyanın
önünde kıyamete kadar daha nice yıllar var. Dünya ilk yaratıldığı andan
itibaren insanlı ya da insansız kaç yıldönümü geçirdi? bilmiyoruz. Geçirdiği bu
yılları kutlayıp kutlamadığını da bilmiyoruz. Bunun dünyanın umurunda olup olmadığını
da bilmiyoruz. Çünkü onun yaşı kendisi açısından çok da önemli değil. O,
Allah’ın bir ayeti olarak takdiri ilahi kendisine ne kadar ömür biçmişse
kıyametine kadar bunun itaatkâr olarak sürdürecek. Dolayısıyla bizi dünyanın
ömrünün uzun ya da kısa olmasından ziyade kendi ömrümüz ilgilendiriyor. Biz çok
daha kısa bir hayata sahip ölümlü, aynı zamanda Allah katında sorumlu
varlıklarız. Birileri bilim adına bir tahmin yürütse de hakikatini yine de
kimse bilmiyor. Oysa insan ömrü üç aşağı beş yukarı belli. “Çok yaşayan yüze
kadar yaşıyor” demiş, şair. Birçoğumuz için ortalama ömür bunun çok daha
altında. Öyleyse hayatımızı bu kısacık ömre göre bir yolcu yaşamak, asıl
yerleşik yurdumuz olan ahirete yol hazırlığını tedarik etmiş olarak ulaşmayı
hedeflemek en akıllıca iş olsa gerek. Ne var ki dünyada kendimizi kalıcı
zannetmek ve her günün sabahına daha çok kazanacağız umuduyla uyanmak bizlere
daha güzel geliyor. Ama bu güzelliği gölgeleyen ve geçici dünya hayatına
dalarak kendimizi yitirmemizi engelleyen tek bir gerçek. O da ölüm! Ve bizler
birer fani olarak her geçen gün ömür sermayesini tüketip ölüme bir adım daha
yaklaşıyoruz.
Ömrünü sadece dünya hayatı ile
sınırlı telakki edip de pervasız yaşayan, eğlenceye dalan, helal-haram
tanımayan ve türlü şekillerde hayatını israf edenlere zaten bizim söyleyecek
bir sözümüz olmaz. Zira bizim sözümüz onlara ulaşmaz, ulaşsa da dinlenmez.
Bizim asıl sözümüz halen daha aklı, vicdanı, imanı ve ahiret düşüncesi olan
kimseleredir. Bu kimseler bir yılın sonunda Allah katında ve kul nazarında
kazananlardan ise geçmiş yılı zaten kutlamış; nihai hedefine cennete ve
cemâlullâha kavuşma ümidiyle kulluğa devamı koymuş ise gelecek senesini de
planlamış demektir. Böyle olmadıkça dünya hayatı Allah katında sadece bir
hüsrandan, zarar ve yıkımdan ibaret olacaktır.
İnsanı Allah’tan uzaklaştıran ve de
aldatıcı olan her şeye din dilinde malayani denir. Kuran’da dünya hayatı için
de ışıltısı bol ama hakikatte aldatıcı bir mal anlamında (metâu’l-ğurûr) kavramı
kullanılır. Malayani insanın kendi nefsinden kaynaklanabileceği gibi,
oluşturduğu ve kurguladığı ilişkiler ağından da olabilir. Kişi malayaniyi terk
ettiği ölçüde ahlaken güzelleşir. Belki insan olduğumuzdan belki gündelik
hayatın malayanilerinden dolayı çoğunlukla bu hakikatin farkına da varamıyoruz.
Bunun gerçek sebebini bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa o da bir öncekine
göre bir sonraki gün ölüme daha çok yaklaştığımız. Öyleyse yol yakınken geçmiş
hatalarımızdan ders almak, kulluk ve insanlık noktasında eksikliklerimizi
telafi etmek en akıllıca iş olsa gerek. Bana sorarsanız:
Değersizleştirme çağında yaşıyoruz;
İmanı, ameli, ihlas ve samimiyeti itekleyip atmayalım.
İktisat çağında yaşıyoruz; faizi ve
haram kazancı kursağımıza sokuşturmayalım.
İlim çağında yaşıyoruz; özgürlük
adına ilim adamlarımıza, kutsallarımıza ve geleneğimize cephe almayalım.
İnsan öğütme çağında yaşıyoruz;
aileyi, çocuklarımızı ve soframızı yok etmeyelim
Malayani çağında yaşıyoruz; aileyi,
muhabbeti ve dostu dijitale kurban etmeyelim.
Bizim geleneğimizde pek çok hakikat
veciz bir şekilde anlatılır: “Oldukça sıcak bir havada insanları serinletmek
için buz satan birisi, her geçen saatin buzu erittiğini ve bir müddet sonra
tüketeceğini anlayınca telaşla etraftaki insanlara sesini duyurmaya çalışır.
Allah rızası için sermayesi (sattığı buzu) eriyen bu zavallıya yardım edin!”
Burada eriyen buz semboliktir. Asıl hikâye insan ömrü üzerinedir.
Ömür sermayesi tükenmeyenler için 2023
yılı başlamak üzere. Ticarette yılsonu bilançoları düzenlenir ve bir yılsonunda
ne kazanılıp ne kaybedildiğine bakılır. İnsanların yıllık ticari hedefleri
tutturamamasının, hedeflediği kar oranının altında kalmasının hele de geçen
yılı zararla kapatmasının ruh dünyalarında meydana getireceği sarsıntıyı tahmin
bile edemezsiniz. Oysa dünyevî hedefler dışında reel anlamda kaybedilen bir şey
de yoktur. Hepinize geçmişinin muhasebesini yapan ve geleceğini daha iyi bir kulluk
üzerine planlayan sağlıklı ömürler diliyorum.