Omerta
SHP, 1991 yılında aralarında Hatip Dicle ve Leyla Zana’nın olduğu 22 HEP’liyi kirli bir ittifak ile meclise sokar. Dönemin SHP Genel Sekreter Yardımcısı Ali Topuz “Parti, PKK işgali altında” açıklamasını yapar. Siyasi menfaati biten SHP’liler, 1994 yılında siyasi ortaklarının dokunulmazlıklarının kaldırılması yönünde oy kullanırlar ve bazı HEP milletvekillerinin uzun yıllar hapiste yatmalarına sebep olurlar.
Hikayedeki SHP’nin CHP’nin atası, HEP’in ise HDP’nin atası olduğunu hepimiz biliyoruz. Aradan geçen onca sürede konjonktür bir hayli değişti elbette. CHP’nin siyasi emellerinin tekerrürden ibaret olması dışında.
CHP’nin siyaset üretme konusunda hiçbir yetisi olmadığından, PKK’nın oylarını alabilmek için birilerinin ağzına “bir parmak bal” çalma stratejisi yıllar geçse de değişmedi. Geçmişte CHP eski milletvekili Dursun Çiçek’in “HDP’ye bir, iki Bakanlık verilebilir” açıklamasından sonra CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin de, “Gördüm ve arttırıyorum” dedi: “HDP’ye Bakanlık elbette verilir.”
Gezi Parkı olaylarında hepimizin hafızasına kazınmış bir kare fotoğraf, son yılların CHP’sinin sosyolojik tabanını oluşturdu. M.Kemal ve Öcalan posterlerinin yan yana durduğu o kareden sonra Kılıçdaroğlu ve ekibi, bunun fiilen bir harekete dönüşmesi için elinden geleni yaptı. 7 Haziran seçimlerinden sonra CHP’li Şafak Pavey’in Demirtaş’a söylediği “birlikte iyi salladık” ifadesini de bu ihanet içerikli ortaklığın ilk itirafı olarak düşünebiliriz.
Herkesin aklına gelen soruları da sormayı unutmayalım. Ayaklanma çağrısı yapıp onlarca kişinin ölümüne sebep olan 6-8 Ekim olaylarının sorumlusu Demirtaş’ın serbest bırakılmasını istemek, bu kapsamda baskı yapan dış odaklara destek vermek, PKK ile ilişkili sözde gazeteci ve sivil toplum örgütü mensuplarına her platformda sahip çıkmak, sınır ötesi operasyon için meclise gelen tezkereye “hayır” oyu vermek, Suriye’de, Libya’da, Azerbaycan’da ne işimiz var diye haykırmak altı okun ve M. Kemal’in hangi idealine atıfla yapılabilir?
Son olarak, Gürsel Tekin’in açıklamasından sonra ilave ettiği “Kılıçdaroğlu ve Akşener için susuyorum” cümlesinin de altını özellikle çizmek gerekiyor. Atatürkçü ve milliyetçi duygularla kendilerine oy veren seçmeni bir “suskunluk yasası” kapsamında kandırıyor olmaları, seçmenleri için fazlasıyla aşağılayıcı. Peki Gürsel Tekin’in “hatırı için” sustuğu Meral Akşener, kimin “hatırı için” susuyor olabilir? Ya da bir kahvaltı kaç oy eder?