Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
36.08
Gram Altın
2990.17
BIST 100
9493.78
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Eylül 2019

Ömerleri kim bulacak?

Dünyanın neresinde olursa olsun muhakkak ki 17 yıllık bir kesintisiz iktidar, yorulur, yıpranır ve performans kaybı yaşar. AK Parti uzun yıllardır tek başına iktidarda. Her şeye rağmen yine de son seçimlerde birinci parti olarak seçmenden teveccüh gördü. Ama ters giden bir şeyler var. Özellikle Ankara, İstanbul, Antalya gibi illerin kaybı AK Parti’de ciddi bir sorgulama ve hesaba çekilme pozisyonu yarattı. AK Parti’yi her şeye rağmen birinci parti yapan ancak sandıkta kredi açma noktasında gittikçe temkinli davranan, ikaz ve uyarılarda bulunan bir kısım seçmen belli ki düzeltilmesi gereken bir şeylerin mesajını veriyor. Tek başına bir dönemler yüzde ellileri alan bir AK Parti, nasıl oldu da mecliste çoğunluğu kaybetti, İstanbul, Ankara gibi kaleleri muhalefete kaptırdı?

Bakınız, AK Parti’deki bu kayıplar ve hayra alamet olmayan sonuçlar, kesinlikle “tamamen” muhalefetin vaat ve başarılarına, izlediği siyaset ve genel politikalarına, adaylarının çok başarılı ve popüler olmasına bağlanamaz. Seçmen halen de büyük çoğunlukta umudu, heyecanı ve kurtuluşu Başkan Erdoğanlı Ak Parti’de görüyor. Ama belli ki ters giden, kötü işleyen, seçmenin kafasını kurcalayan, hatta kimi zaman öfkesine ve tepkisine muhatap olan sorun, sıkıntılar ve şahıslar var.Sorun dışarıda değil, evin içerisinde.” AK Parti’ye gönül ve emek veren milyonlar artık “mesaj alınmıştır” söyleminin gereğini görmek istiyor, umut ve heyecanla bekliyor. Gereği yapılsın ki bu davaya gönül ve emek verenler umut ve heyecanını daha da güçlendirsin, kızıp küsmesin, yeni siyasi oluşumlardan umut ve heyecan aramasın, onların peşine takılıp, AK Parti’den kopmasın.

AK Parti, milletin verdiği mesajları görmezden gelerek kulağının üzerine yatma lüksüne artık sahip değil. Başkan Erdoğanlı AK Parti’ye bu ülkenin halen de çok ihtiyacı var. Söz konusu olan AK Parti’nin bekasıdır. Gerek 31 Mart’ta gerek 23 Haziran’da millete kendini niçin anlatamadığının muhasebesini mutlaka yapmalı. Olağanüstü bir performansla bir güne altı mitingi sığdıran Başkan Erdoğan’ın performansına ayak uyduramayan kim varsa kenara alınmalı. Nerede bir başarısızlık varsa mutlaka hesabı sorulmalı. Ancak, AK Parti’deki sorun, salt birkaç bakanın değişiminden öte, AK Parti’nin söyleminden, hedef kitlesinden, siyaset tarzından, özellikle ekonomik ve demokratik reformlara kadar değişikliklerin yapılmasına dair duyulan acil ihtiyaçlardır.

Yaşanan sorunların yükünü, ortaya çıkan kimi yerlerdeki başarısızlığın faturasını AK Parti salt teşkilatlara kesmemeli. Teşkilatlar, başarısızlıklarda kimi kudretli ağabeylerin günah keçisi olmamalı. Muhakkak ki teşkilatlar da illerinde ortaya çıkan başarısızlıklardan sorumludur, hesap vermesi ve sorgulanması gereken organlardan biridir. Ama en düşük sorumluluk şahsımca teşkilatlardadır. Çünkü eski bir teşkilatçı olarak çok iyi biliyorum ki adayların belirlenmesi noktasında, yerel ve ulusal politikaların üretilmesi hususunda, bürokratik atama ve tercihler noktasında teşkilatların hiç denecek kadar çok az etki ve yetkileri vardır. Teşkilatlar, zayıf halka olunca yükleneni de maalesef çok oluyor. Seçimlerde başarılı olunursa “benim sayemde elde edildi” hikâyeleri, yok başarısız bir sonuç elde edilirse “efendim, teşkilatlar ihanet etti veya yeterince çalışmadı” savunma mekanizmaları devreye girer.

Başkan Erdoğan, haklı olarak “İllerinizdeki Ömerleri bulun getirin, yani emanetleri ehillerine teslim edin” derken “adaleti ve ehliyeti ön plana çıkarın, nepotizm yani adam kayırmacılık yapmayın” ikaz ve uyarısında bulunuyor. Ancak Ömerleri bulması ve emanetleri ehillerine teslim etmesi istenen Başkan Erdoğan’ın etrafındaki kimi yapı ve şahısların bizzat kendileri, bulunması istenen Ömerlerin vasıflarını taşımıyorsa peki ne olacak? Bu davanın menfaati, geleceği ve bekası yerine kendilerinin veya kendilerine yakın olanların menfaatini, geleceğini, bekasını düşünürse ne olacak?

99. defadır yazıyorum ve söylüyorum AK Parti, sorunu sorunun kaynağı olan kişilerle çözmeye çalışmamalı. Büyük oranda aldatılır. Çünkü sorunun kaynağı kişi, zaten çoğu yerde sorunlar hakkında rapor veren veya bilgi sunanlardır. Kimi zaman da halka sorsunlar, tarafsız ve objektif yapı ve kişilere kulak kabartsınlar. Belki bu yöntemlerle çok sorun dile gelebilir, masaya serilebilir ama en azından gerçekler reçeteye acı da olsa bağlanır ve yaraya doğru bir neşter atılır.”