Dolar (USD)
34.56
Euro (EUR)
36.18
Gram Altın
3000.04
BIST 100
9446.68
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Ağustos 2020

​Ömerler, sahiden aranıyor mu?

Başkan Erdoğan, haklı olarak “illerinizdeki Ömerleri bulun getirin, yani emanetleri ehillerine teslim edin” derken “adaleti ve ehliyeti ön plana çıkarın, nepotizm yani adam kayırmacılık yapmayın” ikaz ve uyarısında bulunuyor her zaman. Ancak Ömerleri bulması ve emanetleri ehillerine teslim etmesi istenen Başkan Erdoğan’ın etrafındaki kimi yapı ve şahısların bizzat kendileri, bulunması istenen Ömerlerin vasıflarını taşımıyorsa, Ömerlerden haz duymuyorsa, Ömerleri rakip ve hasım görüyorsa ne olacak? Bu davanın menfaati, geleceği ve bekası yerine kendilerinin veya kendilerine yakın olanların menfaatini, geleceğini, bekasını düşünürse ne olacak? Başkan Erdoğan, “Ömerleri bulup getirin” dedikçe kimileri halen de Ebu Cehillerde ısrar ediyor. Ömerler gelsin dense dahi, Ömerlerin kendileri asla gelip kapıyı çalmaz ve “ben Ömer’im” demez. Ha eğer, “Ömer benim” diye kapıya gelen olursa bilin ki o kişi asla Ömer değildir.

**

Başkan Erdoğan’ın “Ömerleri bulun, getirin” çağrısı büyük heyecan ve yüksek beklenti yaratmıştı. Kasıp, kavrulan İslam dünyası ve insanlık için bundan daha heyecan veren bir haber veya çağrı olabilir miydi? Fakat “Ömerleri bulup, getirin” diye talimat alan kimi insan ve yapılara bakıldığında ister istemez insan biraz duraklıyor, heyecan yerini bir burukluğa bırakıyor. Çünkü Ömerleri bulup getirmeleri istenilen kimi insanlar, Ömerlerin ne semtini bilirler ne tanırlar ne de Ömerlerden haz duyarlar. Tekraren yazıyor ve söylüyorum “AK Parti, sorunu sorunun kaynağı olan kişilerle çözmeye çalışmamalı. Büyük oranda aldatılır. Çünkü sorunun kaynağı kişi, zaten çoğu yerde sorunlar hakkında rapor veren veya bilgi sunanlardır.

**

Dünyanın neresinde olursa olsun muhakkak ki 18 yıllık bir kesintisiz iktidar, yorulur, yıpranır, performans ve oy kaybı yaşar. Ak Parti 18 yıldır tek başına iktidarda. Her şeye rağmen yine de son seçimlerde birinci parti olarak seçmenden teveccüh gördü. AK Parti’ye uzun yıllardır destek ve gönül verenlerin ciddi bir kesimi, Başkan Erdoğan ile AK Parti’yi ayrı bir kefeye koymaya başladı. Başkan Erdoğan’a sonsuz destek veren bir kesim, AK Parti’nin kimi karar, işleyiş ve yönetim tarzından şikâyetçi. AK Parti’de ters giden bir şeyler var. Özellikle Ankara, İstanbul, Antalya gibi belediyelerin kaybı Ak Parti’de ciddi bir sorgulama ve hesaba çekilme pozisyonu yarattı. Lider ne kadar karizmatik olursa olsun hiçbir siyasi parti, sonsuz ve tükenmez bir bakiyeye ve halk desteğine sahip değildir. Bunun geri dönüşümü, halkın memnuniyeti ve hizmete bağladır. AK Parti’yi her şeye rağmen birinci parti yapan ancak sandıkta kredi açma noktasında gittikçe temkinli davranan, ikaz ve uyarılarda bulunan bir kısım seçmen belli ki düzeltilmesi gereken bir şeylerin mesajını veriyor. Tek başına bir dönemler yüzde ellileri alan bir Ak Parti, nasıl oldu da mecliste çoğunluğu kaybetti, İstanbul, Ankara gibi kaleleri muhalefete kaptırdı?

**

AK Parti’de geçmişe göre yaşanan bu kayıplar kesinlikle “tamamen” muhalefetin vaat ve başarılarına, izlediği siyaset ve genel politikalarına bağlanamaz. Seçmen halen de büyük çoğunlukta umudu, heyecanı ve kurtuluşu muhalefette değil Başkan Erdoğanlı AK Parti’de görüyor. Daha iyi olmasını istiyor. Ama belli ki ters giden, kötü işleyen, seçmenin kafasını kurcalayan, hatta kimi zaman öfkesine ve tepkisine muhatap olan sorun, sıkıntılar ve şahıslar var. “Sorun dışarıda değil, evin içerisinde.” Ak Parti’ye gönül ve emek veren milyonlar artık “mesaj alınmıştır” söyleminin gereğini görmek istiyor, umut ve heyecanla bekliyor. Gereği yapılsın ki bu davaya gönül ve emek verenler umut ve heyecanını daha da güçlendirsin, kızıp küsmesin, Ak Parti’den kopmasın.

**

AK Parti, milletin verdiği mesajları görmezden gelerek sağır kulağının üzerine yatma lüksüne artık sahip değil. Başkan Erdoğanlı Ak Parti’ye bu ülkenin halen de çok ihtiyacı var. Başkan Erdoğan’ın da daha yapacak çok işi var. Söz konusu olan Ak Parti’nin ve milletin bekasıdır. Gerek 31 Mart’ta gerek 23 Haziran’da millete kendini niçin anlatamadığının muhasebesini mutlaka yapmalı. Nerede bir başarısızlık varsa mutlaka hesabı sorulmalı. Ancak, AK Parti’deki sorun, salt birkaç bakanın değişiminden öte, Ak Parti’nin söyleminden, hedef kitlesinden, siyaset tarzından, özellikle ekonomik ve demokratik reformlara kadar değişikliklerin yapılmasına dair duyulan acil ihtiyaçlardır.