Ömerler, sahiden aranıyor mu?
Başkan Erdoğan, haklı olarak “illerinizdeki Ömerleri bulun
getirin, yani emanetleri ehillerine teslim edin” derken “adaleti ve ehliyeti ön
plana çıkarın, nepotizm yani adam kayırmacılık yapmayın” ikaz ve uyarısında
bulunuyor her zaman. Ancak Ömerleri bulması ve emanetleri ehillerine teslim
etmesi istenen Başkan Erdoğan’ın etrafındaki kimi yapı ve şahısların bizzat
kendileri, bulunması istenen Ömerlerin vasıflarını taşımıyorsa, Ömerlerden haz
duymuyorsa, Ömerleri rakip ve hasım görüyorsa ne olacak? Bu davanın menfaati,
geleceği ve bekası yerine kendilerinin veya kendilerine yakın olanların
menfaatini, geleceğini, bekasını düşünürse ne olacak? Başkan Erdoğan, “Ömerleri
bulup getirin” dedikçe kimileri halen de Ebu Cehillerde ısrar ediyor. Ömerler
gelsin dense dahi, Ömerlerin kendileri asla gelip kapıyı çalmaz ve “ben
Ömer’im” demez. Ha eğer, “Ömer benim” diye kapıya gelen olursa bilin ki o kişi
asla Ömer değildir.
**
Başkan Erdoğan’ın “Ömerleri bulun, getirin” çağrısı büyük
heyecan ve yüksek beklenti yaratmıştı. Kasıp, kavrulan İslam dünyası ve
insanlık için bundan daha heyecan veren bir haber veya çağrı olabilir miydi?
Fakat “Ömerleri bulup, getirin” diye talimat alan kimi insan ve yapılara
bakıldığında ister istemez insan biraz duraklıyor, heyecan yerini bir burukluğa
bırakıyor. Çünkü Ömerleri bulup getirmeleri istenilen kimi insanlar, Ömerlerin
ne semtini bilirler ne tanırlar ne de Ömerlerden haz duyarlar. Tekraren yazıyor
ve söylüyorum “AK Parti, sorunu sorunun kaynağı olan kişilerle çözmeye
çalışmamalı. Büyük oranda aldatılır. Çünkü sorunun kaynağı kişi, zaten çoğu
yerde sorunlar hakkında rapor veren veya bilgi sunanlardır.
**
Dünyanın neresinde olursa olsun muhakkak ki 18 yıllık bir
kesintisiz iktidar, yorulur, yıpranır, performans ve oy kaybı yaşar. Ak Parti
18 yıldır tek başına iktidarda. Her şeye rağmen yine de son seçimlerde birinci
parti olarak seçmenden teveccüh gördü. AK Parti’ye uzun yıllardır destek ve
gönül verenlerin ciddi bir kesimi, Başkan Erdoğan ile AK Parti’yi ayrı bir
kefeye koymaya başladı. Başkan Erdoğan’a sonsuz destek veren bir kesim, AK
Parti’nin kimi karar, işleyiş ve yönetim tarzından şikâyetçi. AK Parti’de ters
giden bir şeyler var. Özellikle Ankara, İstanbul, Antalya gibi belediyelerin
kaybı Ak Parti’de ciddi bir sorgulama ve hesaba çekilme pozisyonu yarattı.
Lider ne kadar karizmatik olursa olsun hiçbir siyasi parti, sonsuz ve tükenmez
bir bakiyeye ve halk desteğine sahip değildir. Bunun geri dönüşümü, halkın
memnuniyeti ve hizmete bağladır. AK Parti’yi her şeye rağmen birinci parti
yapan ancak sandıkta kredi açma noktasında gittikçe temkinli davranan, ikaz ve
uyarılarda bulunan bir kısım seçmen belli ki düzeltilmesi gereken bir şeylerin
mesajını veriyor. Tek başına bir dönemler yüzde ellileri alan bir Ak Parti,
nasıl oldu da mecliste çoğunluğu kaybetti, İstanbul, Ankara gibi kaleleri
muhalefete kaptırdı?
**
AK Parti’de geçmişe göre yaşanan bu kayıplar kesinlikle
“tamamen” muhalefetin vaat ve başarılarına, izlediği siyaset ve genel
politikalarına bağlanamaz. Seçmen halen de büyük çoğunlukta umudu, heyecanı ve
kurtuluşu muhalefette değil Başkan Erdoğanlı AK Parti’de görüyor. Daha iyi
olmasını istiyor. Ama belli ki ters giden, kötü işleyen, seçmenin kafasını
kurcalayan, hatta kimi zaman öfkesine ve tepkisine muhatap olan sorun,
sıkıntılar ve şahıslar var. “Sorun dışarıda değil, evin içerisinde.” Ak
Parti’ye gönül ve emek veren milyonlar artık “mesaj alınmıştır” söyleminin
gereğini görmek istiyor, umut ve heyecanla bekliyor. Gereği yapılsın ki bu
davaya gönül ve emek verenler umut ve heyecanını daha da güçlendirsin, kızıp
küsmesin, Ak Parti’den kopmasın.
**
AK Parti, milletin verdiği mesajları görmezden gelerek sağır
kulağının üzerine yatma lüksüne artık sahip değil. Başkan Erdoğanlı Ak Parti’ye
bu ülkenin halen de çok ihtiyacı var. Başkan Erdoğan’ın da daha yapacak çok işi
var. Söz konusu olan Ak Parti’nin ve milletin bekasıdır. Gerek 31 Mart’ta gerek
23 Haziran’da millete kendini niçin anlatamadığının muhasebesini mutlaka
yapmalı. Nerede bir başarısızlık varsa mutlaka hesabı sorulmalı. Ancak, AK
Parti’deki sorun, salt birkaç bakanın değişiminden öte, Ak Parti’nin
söyleminden, hedef kitlesinden, siyaset tarzından, özellikle ekonomik ve
demokratik reformlara kadar değişikliklerin yapılmasına dair duyulan acil
ihtiyaçlardır.