Ölürüm Türkiye'm
Sevdiklerimiz uğruna her türlü fedakarlığı yaparız. Vazgeçeriz birçok şeyden. Her vazgeçişle içimizi daha da temizleriz aslında. Vazgeçmek, asla kaybetmek değildir. Bazen arınmaktır, dünyalık isteklerden.
Bir dostun yolunu açmak için bazen kendi hakkımızdan vazgeçmek. Bir değer, bir dava için şahsu00ee taleplerimizden vazgeçmek. Bir insan, bir insanlık için kendi hakkımızdan vazgeçmeku2026 Bütün bunlar yapılabilir fedakarlıklardır.
Gelelim en zor vazgeçişlere. Bazen en değerli varlıklarımızı bile geride bırakıp gidebiliriz, daha kutsal bir yol için. Bizim gidişimiz, geride kalanların hayatı içindir.
Şimdi düşünelim birlikte. Nelerden vazgeçebiliriz? Neyi, neyden üstün tuttuğumuzla ilgilidir bu vazgeçişler. Rahatı bırakıp zora talip olmak. Mücadeleyi seçmek. Terlemek. Emek sarf etmek. Adanmak. Bir yolda yolcu olmak. Bir dava edinmek. Dava uğruna adanmak. u00c2şık olup, çileye ram olmak. Mecnun olmak. Leyla'ya kavuşsak bile daha ötesine talip olmak. Ve nefsi öldürmek.
Evet, öldürebilmek içimizde biriken dünyalıkları. Mümkün müdür? Mümkündür!
"Sonunda şehadet var Ömer!" emrini "Başüstüne!" diye ölümü kabul eyleyen Ömer'imiz var. O, her şeyden vazgeçti. "Ölürüm Türkiye'm!" dedi.
Ölürüm Türkiye'm!
"Baş koymuşum Türkiye'min yoluna/ Düzlüğüne, yokuşuna ölürüm/ Asırlardır kır atımı suladım/ Irmağının akışına ölürüm."
Merhum Dilaver Cebeci'nin şaheserini gönül insanı ve vatanperver sanatçı Mustafa Yıldızdoğan bestelemişti. İyi ki bestelemiş. Millu00ee birliğe ve kardeşliğe ihtiyacımız olan şu günlerde neyi dinlerdik?
Milletin gönlüne tercüman olan Mustafa Yıldızdoğan ile bir program vesile ile birlikte olduk. Salonda binlerce insan var. Köylerden, ilçelerden gelmişler. Ertesi gün mesai var ama Mustafa Yıldızdoğan'dan vatan aşkını dinleyebilmek uğruna, onunla birlikte "Ölürüm Türkiye'm!" diyebilmek için sabırla beklediler. Uzun uzadıya konuşmalar sonunda sahneye çıktı Yıldızdoğan ve köylüsü, kentlisi hep birlikte "Türkiye'm " dedi. Ve Yıldızdoğan, bu vatan için her şeyden vazgeçenleri andı. Birliğimizi, kardeşliğimizi vurguladı. Siyasu00ee arka planı olmasına rağmen herkesin kucakladığı bir isim oldu. Çünkü o; herkesi, her kesimi kucaklayan bir derviş edasıyla, bir "eren" ruhuyla sahnede idi. Bu ruhu yaşatmalı! Bu ruh bizim özümüz, mayamızdır. Böyle sanatçılarımızın kıymetini bilmeliyiz.
Millu00ee Birliği Sanatçılar Sağlayabilir
Program sonrasında gecenin ikisine kadar sohbet ettik. Türkiye'de acımasız ve ölçüsüzce yapılan politikaların açtığı tahribatlar, bölünmeler ve kardeş kavgaları üzerine konuştuk. Kendisinin aslında siyasetten uzak durduğunu söyledi. Bilge Lider Aliya İzzetbegoviç'in "Sanatçılar, Allah'tan alıp halka aktarırlar." sözünden hareketle sanatçının toplumsal rolü üzerine dikkat çekti. Kalbe seslenen hangi musikiyi reddedebiliriz, hangi kahramanlık türküsünü dinlenmekten kaçabiliriz ki?
Bahçeli Her Makamdan Vazgeçer ama Vatanından Asla!
Gelinen son nokta ve liderim dediği Devlet Bahçeli'nin duruşunu anlattı. Liderim "evet" dediği için "evet" diyeceğim, diyor. Tabii ki şunu da ekliyor: "İki kesim de bizimdir. Bölünmeyelim. Ben, hiçbir sanatçının aleyhinde konuşmadım. En zıt olduğum sanatçılar da bunun içinde."
Bahçeli'nin referandum sonunda "evet" çıkması halinde kendisine bir makam sunulsa ne yapabileceği üzerine bir soru geliyor. "Asla kabul etmeyecektir. O, sadece ülkesini hesap eder." diyor.
Sanatçılarımız Anlaşılsaydı Bugünkü Yaralarımız Olmazdı
Yunus, Pir Sultan, Emrah, Mahzuni, Reyhani, Veysel anlaşılabilseydi bugünkü yaralarımız olmazdı, diyoruz. Ozanlarımızın diliyle seslenmek gerek. Bir olmak, hep birlikte "Ölürüm Türkiye'm!" demek, birlikte yaşayalım demektir. Sanatçılara kulak verelim. Yunus'un tek mensubiyeti insanlıktı. Sizce de öyle değil midir? İnsanlık makamına talip olup, vazgeçelim ihtiraslarımızdan ve hep birlikte "Türkiye!" diyelim.