Olur Efendim!
Kurulmuş saate benzerler bu “olur efendim” diyenler. “Olmaz efendim” dediklerini duymazsınız. Eğer es kaza böyle bir şey ağızlarından çıkarsa, binlerce kez tövbe eder dururlar. Hatta imkan bulsalar bunun için bir diyet dahi öderler.
İşin garip tarafıysa bu olur efendim diyenler, her zaman yerlerinde kalmalarıdır. Olur efendim denilenlerin de sürekli yer değiştirip durmalarıdır.Bu olur efendim diyenler ya çok zekidirler, ya da çok samimi. Bir şey daha var bu olur efendim diyenler için: O da sözün gücünü tespit etmeleridir. Beyandaki sihrin farkına varmalarıdır. Dilin etkisini anlamalarıdır.
Onlar her emre “olur efendim” derler. Ellerinden geldiği kadar da yerine
getirirler. Ama çoğu zaman yerine getirmezler. Önce o koltuğa oturanın geldiği
yerleri ve gitmek istediği yerleri şöyle bir gözden geçirirler. Sonra bu
durumları gerçekleştirme düzey ve gücüne bakarlar. Bilhassa koltuklara
oturanların yaslandıkları duvarları çok iyi analiz ederler. Sakın ha, siz
onlara öyle tepeden bakıp durmayın. Onlar size öyle bir yerden bakıyorlar ki bunu
hiç unutmayın.
Hem onlar yerlerinden çok memnundurlar.
İsterseniz bir değiştirmeye çalışın yerlerini. Bakın nasıl olur efendim dediklerini.
Aslında bu olur efendim diyenleri yerinde kaim edenler o makamlara
gelenlerdir. Çünkü o makamlara gelenler olmaz efendim diyenleri pek sevmez.
Makamın ağırlığı olur efendimin hafifliği yanında baskın gelir. Zaten olur efendim diyenlerin de isteği
budur.
Taltife gelenler bir de olur efendime selam verirler. O,
kapıda, girişte, çay ocağında, yemekhanede hasılı kelam koltuğun konuşlandığı
her yerdedir.
Müdür okula ilk gelmiştir. Onu kapıda olur
efendim karşılar. Makamında olur efendim ağırlar. Yıllarca olur efendimle
yaşar. Sonunda da olur efendimle uğurlanır.
Kaimmakamlığa heyecanla yeni atanan bey
gelir. O da kapıda olur efemdim tarafından karşılanır. Herkesten evvel o yerini
almıştır. Her zili çalışında kaimmakam bey, hazırdır olur efendim. Hatta gece
yatağında veya evde, misafirlerinin yanında aklına o gelir. Sarılır telefona
karşısında hazırdır olur efendim.
Rektör, seçilir veya atanır o koltuğa. Bir
edalı yürüyüşü vardır. O koltuğa göz diken niceleri vardır. Hemen olur efendim
tarafından karşılanmıştır. Sürekli orada kalacağını zanneder. Olur efendim
tarafından arada bir emirlerinin baş göz üstüne olduğu söylenir. Zaman
bitmiştir. Rektör koltuğundan gitmek üzeredir. Yine karşısındadır olur efendim.
Tekrar bekleriz. İsterseniz sizi yolcu ediveririz.
Ser müdde-i umumi bir heyecanla gelip
oturmak üzeredir koltuğa. Heyecanlıdır. Korkudan fazla kimse karşısına
çıkmamaktadır. Ama cılız bir olur efendim sesiyle karşılaşır. O da yeni olmanın
hevesiyle olur efendimin yüksek sesle terennüm edilmesini ister. Bir müddet
yüksek sesle devam eden olur efendim, sonradan sesini normale indirir. Çünkü ser
müdde-i umumi gitmek üzeredir. Ve olur efendim yine yerindedir.
Şehremini çok büyük velvelelerle gelir
oturacağı yere. Etrafı zafer sarhoşlarıyla doludur. Ancak bunların arasından
bir ses duyulur.
— Hoş geldiniz efendim. Ben... olur
efendim. Buyurun böyle gelin. İşte ben kulunuz her daim burada bulunuruz.
— Heyt sen kimsin, her daim burada
bulunacaksın. Ben hepinizi kovacağım!
— Olur efendim. Siz nasıl takdir ederseniz.
Ama biz buradayız.
Zaman geçer ve olur efendim yerinde devam
eder. Şehremini de başka makamlara yelken açar.
Şehrin paşası havalıdır. Bir asaletle şehre
girer. Makamına kimsenin gölge düşürmemesi ahdindedir. İzzeti oranın
tekliğindedir. Emirleri sorgulanmamalıdır. Bu ahitle tam adımını içeri
atacakken buradan buyurun efendim sesiyle irkilir. Çünkü ilk adımdan itibaren
yönlendirilmiştir. Ve çok nazik ve etkili tabi ki olur efendim ile karşılaşır.
Her adımda bir olur efendim. Hatta bütün vilayette olur efendimle karşılaşır.
Çok sever bu olur efendimi paşa beyimiz. Arada bir onu evinde de arar. Bazen de
eşini ve çocuklarını da olur efendim diye görür. Hatta sokağa çıktığında da
bütün vatandaşların simasında ve dilinde sanki olur efendim vardır. Ama nafile;
bir süre sonra bir haber gelir, Paşamız, olur efendim tarafından uğurlanır. Burada
da sadıktır olur efendim. Çünkü onu kaldırmıştır oturduğu koltuktan ve uğurlamıştır
başka olur efendim diyenlerin sahip olduğu koltuğa.
Amanım bir geliştir geliyor müsteşarımız
makamına. Yol verin bu gelen narin yara. Bütün olur efendimler arz-ı endam
etsin. Hatta bu karşılamaya müsteşarımıza bağlı olacakların hepsi gelsin. Bir olur
efendim korosu tuttursun ki etraf inlesin. Oradan gitmeyecek gibi herkes
dinlesin. Ah bir olur efendimler sürüsü var ki sıra da. Değmeyin müsteşarımızın
bu yarasına. Bir gün gelir müsteşar efendimiz de sabit olur efendimle karşılaşıverir.
Şimdi bak. Nazırımız nazlı nazlı makamına
inzal ediyor. Olur efendim denilenler dahi olur efendim diyor. Asıl olur
efendim diyenlerin esamisi bile okunmuyor. Boy gösteren bu yeni olur efendimler
birbiriyle yarışıyor. Nazır efendi hangisinden bir şey isteyeceğini şaşırıyor.
Bir anda bu kadar sevilmenin verdiği heyecanla beni kabarıyor. Ama işlerin
yürüyüşüne bakınca yalnız kaldığını anlıyor. Çaresiz sürekli odasının kapısını açan olur efendiye derdini anlatıyor. Oradan
gidince yine sadece o kapısındaki olur efendi onu derhatır ediyor.
İşte bir kaç asırdır devlet kapısında hep
olur efendim var. Yerinde durmakta da ısrar eder. Dokunmak isteyeni yerinden etmek
ister. Yalnızlığa duçar eder.
Bence asıl hakikat budur: Behlûl-i Dânâ’lar
olmazsa Harun Reşitler olmaz.