Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
14 Kasım 2022

Ölünce biz de iyi adam oluruz

Orhan Veli, 14 Kasım gecesiydi. Bir garip şairdi ve garip bir şekilde hayata veda etti. Söyledikleri garipsendi, ilginçti, hayata bakışı yeniydi. Kelimeleri, benzetmeleri, düşünüşü, sanatı ve şiiri kendine has idi. Ölümü de kimseye benzemedi ve Ankara’da belediyenin açtığı bir çukura düştü ve iki gün sonra İstanbul’da iken gece 11.20’de gözlerini sonsuzluğa kapadı.

Bir şairin ölümü ne anlama gelir, kim ne der? Kimin umurundadır? Yaşar Kemal, Orhan Veli’nin ölümünü duyduğu gün bir kasabadadır ve akşama kadar önüne gelene Orhan Veli’nin öldüğünü söyler ama kimse aldırmaz. “O gün kasaba bana cehennem gibi geldi.” der Yaşar Kemal. Oktay Akbal, O. Veli’nin ölümünden sonra “Bir masal oldu şimdi.” diyordu.

Orhan Veli, farklıydı. Orijinal buluşları ve aykırı söylemleriyle kendini fark ettirdi. Devrini aşan bir şairdi. Onun kalıpları aşan ve mecazlara boyun eğmeden hayatın akışını, gerçekliğini olduğu gibi anlattığı, içten ve içli söyleyişleri bugün de değerini koruyor. O; hayatı, sokakları, mücadeleyi, balıkçıları, denizi, aşkı, geceyi, çocukları, dertleri, parasızlığı, yoksulluğu, isyanı ve itirazı, dostluğu ve samimiyeti iliklerine kadar yaşamış bir şairdi. Şairdi ve farklı bir hayatı vardı. Peki, nedir bu farklılık? “Bekliyorum/Öyle bir havada gel ki/Vazgeçmek mümkün olmasın.” diyen bir şair için ne desek azdır. Şaşırtıcı ve zekâ dolu dizeleri ilginç olduğu kadar kimseye de benzemez. Çünkü o, bu hayatın gidişatına boyun eğmeyen bir ruha sahipti. Oktay Akbal, “Orhan Veli de dünyamıza, hele bugünkü dünyamıza yakışmayan insanlardandı.” diyordu. Haklıydı Oktay Akbal. Çünkü Orhan Veli’nin kıpır kıpır bir ruhu vardı. Kabına sığmayan bir insandı. Açık sözlüydü. O sebeple şiiri de oldukça açıktı. “Baka kalırım giden geminin ardından;/Atamam kendimi denize, dünya güzel;/Serde erkeklik var, ağlayamam.” derken de içinden geçenleri döküyordu.

Orhan Veli’nin içinde hiç ölmeyen bir şey vardı: çocukluk. Evet, onun bu kadar canlı oluşu, biraz da yaramaz ama zeki ve sevimli çocuk hâli içimizi harekete geçiren şiirler yazmasının bir sebebi sayılabilir. Çünkü ilk hikâyesi “Çocuk Dünyası” isimli dergide yayımlanmıştır. Daha sonra Ankara Lisesindeki edebiyat hocası Ahmet Hamdi Tanpınar’ın desteğiyle şiirler yazmıştır. İlkokuldan itibaren arkadaşı olan Oktay Rıfat ve Ankara Lisesinden arkadaşı Melih Cevdet’le lise kooperatifinin sermayesiyle “Sesimiz” adlı bir dergi çıkarmışlardır.

Küçük yaşlardan itibaren tiyatro ile ilgilenmiş, yazdığı piyesleri sahnelemiştir. Ankara’da sahnelenen oyunlarda rol almıştır. Şairliği ise edebiyatımızda önemli bir eşiktir. Orhan Veli’nin şairliğini Bilge Ercilasun üçe ayırır: Garip öncesi (1936-1941), Garip devresi (1941) ve Garip sonrası (1945). İlk devre şiirlerinde Baudelaire ve Necip Fazıl etkisi vardır. Geleneğe bağlıdır. Ölçülü ve dörtlüklerle yazmıştır. Liriktir. Garip devresini Mehmet Kaplan şöyle ifade eder: “Şiirsiz şiir veya edebiyatsız edebiyat. Kendilerinin deyimiyle ‘şairanelik’in tasfiyesi, mutlak samimiyet, gerçeğe bağlılık.” Garip sonrasında ise toplumsal olayları işler ancak yine de bireysel duygulardır bunlar.

Orhan Veli’yi sadece şairliği ile anmak eksik olur. Onun ve arkadaşlarının açtığı yoldan bugün giden bir şiirimiz var. Ayrıca bir hayat felsefesi ortaya koymuşlardır. Özgür, sıra dışı, yenilikçi ve ferdiyetçi bir anlayışı ikame etmişlerdir. Çok farklı kişiliğe sahiptir. Askerde iken kendisini şöyle anlatır: ''1914’te doğdum. 1 yaşında kurbağadan korktum. 9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak sardım. 13’te Oktay Rıfat'ı, 16’da Melih Cevdet’i tanıdım. 17 yaşında bara gittim. 18’de rakıya başladım. 19’dan sonra avarelik devrim başlar. 20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim. 25’te başımdan bir otomobil kazası geçti. Çok âşık oldum, hiç evlenmedim, şimdi askerim.’’

Orhan Veli, bugün şiiriyle var. Sanatı, hayatı, hayat hikâyesi, sözleri, hayata bakışı hep merak edilmiş, okunmuş, takip edilmiş, sevilmiş ve yıllar geçmesine rağmen anılmış ve anılmaya devam ediliyor. Yaptığı çeviriler ise çok kıymetlidir. Edebiyatımızın unutulmazları arasına girmiştir. “Aşk birdenbire oldu,/Sevinç birdenbire” derken de bize garip geldi.“Bir yer var, biliyorum;/Her şeyi söylemek mümkün;/Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum.” derken de garip ve farklı idi çünkü kelimelerin kifayetsizliğinden bahsediyordu. “Pazar Akşamları” şiirinde “Şimdi kılıksızım, fakat/Borçlarımı ödedikten sonra/İhtimal bir kat da yeni esvabım olacak” dizeleriyle kimsenin söylemeye cesaret edemediği konuları dile getirmiştir. Biraz da kendini anlatmıştır. Çünkü hep âşıktı. Toplumu, insanları öyle güzel anlatmıştır ki kimseye çatmadan ve kimseyi üzmeden: “Büyüdüm, işsiz kaldım, aç kaldım;/Para kazanmak gerekti;/Girdim insanların içine,/İnsanları gördüm.”

“Gün Olur” şiirinde onun ruh hâlini görürüz: “Gün olur, alır başımı giderim,/Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda./Şu ada senin, bu ada benim,/Yelkovan kuşlarının peşi sıra” Orhan Veli delice sevdaların peşinde savrulmuştur. Dedikodu şiirinde itiraf eder: “Kim söylemiş beni/Süheylâ’ya vurulmuşum diye?/Kim görmüş, ama kim,/Eleni’yi öptüğümü” “Bedava” isimli şiirinde de derin bir ironi vardır ve belki de çağını en iyi şekilde eleştiren şairdir: “Bedava yaşıyoruz, bedava;/Hava bedava, bulut bedava;/Dere tepe bedava;/Yağmur çamur bedava” Orhan Veli’nin hürriyetine düşkünlüğünü biliriz. Devlet memurluğundan istifası da bunu doğrular. “Hürriyete Doğru” şiirinde şöyle seslenir: “Ne duruyorsun be, at kendini denize;/Geride bekliyenin varmış, aldırma;/Görmüyor musun, her yanda hürriyet;/Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;/Git gidebildiğin yere.”

“Ölürüz diye mi üzülüyoruz?/Ne ettik, ne gördük şu fâni dünyada/Kötülükten gayri?” diyordu. Orhan Veli’yi bir kasım günü, sonbaharda, yapraklar düşüp savrulurken, gökyüzünün renginin griye çaldığı, bu hoyrat hayatın ömrümüzü aldığı bir günde İstanbul’da kaybettik. O, “İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;/Bir kuş çırpınıyor eteklerinde” demişti. Gözlerini kapattı ve şimdi İstanbul onu dinliyor. “Ölünce kirlerimizden temizlenir,/Ölünce biz de iyi adam oluruz” dedi ve veda etti.