Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 May 2020

Ölümün kıyısında gezenler!..

Çin’in Wuhan şehrinden 31 Aralık 2019’da dünyaya yayılan yeni tip Koronavirüs (Kovid -19) salgını dünyaya “küçük kıyamet”i yaşatmaya devam ediyor. Şu ana kadar tahmini vaka 4 milyon 200 bini, hayatını kaybedenlerin sayısı da 290 bini aştı. Türkiye’de vefat edenlerin sayısı ise önceki gün itibariyle 3739’i buldu.

Türkiye’de alınan tedbirler sayesinde şu günlerde salgının ateşi yavaş yavaş sönmeye başladı. Bu noktaya gelinmesinde “evde kal”, hijyen, maske, sosyal mesafe ve hafta sonları sokağa çıkma kısıtlama tedbirleri etkili oldu.

Türkiye’de 11-12, 18-19, 23-24-25-26 Nisan ve 1-2-3 Mayıs’ta 31, 9-10 Mayıs tarihlerinde 24 ilde sokağa çıkma kısıtlaması uygulandı.

Kısıtlamayı hiçe sayanlara uygulanan adli ve idari işlemler caydırıcı olsa da zaman zaman bu uygulamanın zora girdiği bölgeler de oldu. Son haftada uygulanan sokağa çıkma kısıtlamasında havanın da güzel olmasıyla özellikle evsizler ve mülteciler İstanbul’un park ve meydanlarında yoğunlaştı.

Hareketliliğin sebebi insanî bir ihtiyaçla açıklanmaya çalışılsa da, mesele o kadar basit değil. Alınan tedbirin hedefine ulaşması için “kontrollü sosyal hayat” kurallarından fire vermemek şart. Özellikle de salgının kuluçkaya yattığı İstanbul’da buna daha yoğun riayet edilmeli.

Lamı cimi yok!..

***

İç savaşlar nedeniyle ülkelerini terk ederek İstanbul’a mitili atanların yaşam şartları her geçen gün zorlaşıyor. Ensar- muhacir felsefesiyle misafir edilen insanların bir kısmı kötü koşullarda yaşıyor.

Hijyen yok.

Ev yok.

İş yok.

Kimlik yok.

Pasaport yok.

Sokaklar hareketli!..

Emniyet güçleri çaresiz!..

Fakat karşımızda öyle bir düşman var ki, dünyanın bütün şer güçlerden daha tehlikeli. Zalimin de mazlumun da nefesini kesiyor!.. Bulaştığını sorgusuz sualsiz götürüyor!..

Her zaman olduğu gibi bu pandemi döneminde kimsesizlerin, sahipsizlerin imdadına hem millet hem de Vefa Sosyal Destek Grupları, Hızır gibi yetişiyor.

***

Fakat sıkıntının had safhada olduğu geçtiğimiz hafta İstanbul’un bazı parklarda ufak çaplı da olsa bir hareketlilik yaşandı.

Fatih Hava Şehitliği, Saraçhane Arkeoloji ve Anıt Parklarında Türk Kızılay motosikletli ekiplerinin öğleden sonra geldiği parklar birden bire hareketlendi. Onlarca evsiz ve aç insan bu ekiplerin dağıttığı su ve sandviçlerden alabilmek için bütün kuralları çiğneyerek, aldıkları erzakları ağaçların gölgesinde afiyetle yedi. Salgını hiçe sayarak, ölümün kıyısında karınlarını doyurdu.

Zor bir durum!..

Allah hiç kimseyi açlıkla imtihan etmesin...

***

Eminönü- Ragıp Gümüşpala Caddesi, Arap Çeşmesi Sokağı’nda da durum farklı değil.

Sokakta bekleşenler ekiplerin getireceği yemekleri dört gözle bekleniyor.

İnsanlar “açız” deyince, söylenecek bir şey kalmıyor.

Sözün bittiği yer.

***

Amma velâkin bu şehri yönetenler buna bir çare bulmalı. Yoksa bu salgın İstanbul’u daha çok mesken tutar, daha çok can yakar.

HAYVANATIN DİLİ OLSA...

Ecdadımız bırakın insanları, hayvanlar için vakıflar kurmuş. Sokak Hayvanlarına Ekmek Veren Vakıf, İpekböcekçiliğini Geliştiren Vakıf, Hayvanlara Mera Açan Vakıf, Halkın ve Yolcuların Hayvanlarını Sulayan Vakıf, Leylekleri Koruyan Vakıf, Güvercinhane Yaptıran Vakıf ve Hayvan ve Tohum Islah Eden Vakıf bunlardan sadece bir kısmı.

Bu günler zor günler; insanlar kadar hayvanat için de...

Kısırlaştırılmış köpekler insanlara saldırmaya başladı. Kuşlar aç... Kediler aç...

İnsanlar kendi sağlığı için bütün imkânları seferber ederken, hayvanatı unuttu.

İnsanoğlunun dili var, utana sıkıla da olsa zora düştüğünde meramını bir şekilde anlatıp sıkıntısını gideriyor. Fakat hayvanatın böyle bir meziyeti yok ki, istesin.

“Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” buyruğuna riayet etmek güzel de...

Bu zor günlerde sahibi Allah olan hayvanatı da unutmayalım...

ORTAKÖY’ÜN İNCİSİ MAHZUN...

Her dem iğne atılsa yere düşmeyecek yoğunlukta olan Ortaköy İskele Meydanı, diğer meydanlar gibi bugünlerde güvercin ve martıların kontrolünde. İstanbul Boğazı’nın önemli ve değerli simgelerinden biri olan Ortaköy Büyük Mecidiye Camii üzerinden asırlar geçmesine rağmen heybetini koruyor.

Cami, 1853 yılında Sultan Abdülmecid tarafından mimar Nikogos Balyan’a inşa ettirilmiş. Duvarlarındaki “çehâryâr-ı güzîn” (Peygamber Efendimizin en yakın dostları olan ilk dört halife: ‘Hazret-i Ebû Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman ve Hazret-i Ali’ anlamına gelir) levhaları ve minberin üzerindeki kelime-i tevhid Sultan Abdülmecid, diğerleri ise Ali Haydar Bey tarafından yazılmış.

Ortaköy Büyük Mecidiye Camii de diğer mâbedler gibi cemaatten yoksun günler geçiriyor. Boğaz’ın serin sularının çıkardığı sese Büyük Mecidiye Camii’nin minaresinden yükselen ikindi ezanı sesi eşlik ediyor.

Bugünlerde ulu mâbedlerin kapıları kilitli; tıpkı Tek Parti dönemi gibi...

Mâbedler yalnız!.. Felaha davet eden çağrılar cevapsız!..

Fakat Büyük Mecidiye Camii kapısına gelene git demiyor. Bütün perdeleri kaldırıp huzura kabul ediyor. Yalnızlığını paylaştıkça, kubbesinden, pencerelerinden sızan nûr hüzmelerini misafirlerine ikram ediyor. Ramazan tadında...

Ulu mâbedle baş başayız...

Gelen yok...

Ezanı okuyan imam da...

Eskiden cemaat imamlardan kaçardı, şimdi imamlar cemaatten kaçıyor!..

Âhir zaman alâmeti...

Ulu mâbedle cem olup Kâbe’nin Sahibine yöneliyoruz...

Huşû içinde...

Huzur makamında Rabbimize yalvarıyoruz... Her darlandığımızda yaptığımız gibi...

KORONADAN SONRA...

Koronadan Sonra (KS) için bugünden itibaren normalleşme süreci için ilk adımlar atılmaya başlandı. Fakat artık çoğu şey eskisi gibi olmayacak. Sokağa çıkarken de böyle, kuaförde saç kestirirken de... Taksiye binerken de böyle, AVM’ye girerken de... Koronavirüs hayatın kurallarını yeniden yazdırıyor.

Paşa paşa uymak da bize düşüyor!..

Ya olacağız, ya öleceğiz!..