Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Eylül 2016

Ölümün İkizi Ayrılık

Kalem öfkeleniyor. Musa'sından huy kapan asa gibi mübarek.

Haklı bir titreyiş bu. Satırlarda huysuz huysuz savruluyor. Çünkü her sahnede binbir yılancık...Yalan yalan kıvrılan onca kalem, onca kelam...

Bırakalım yılanı, ejderhayı da, bu gezegendeki ayrılık gayrılık olgusunun bizim payımıza düşenini konuşmaya devam edelim, dün kaldığımız yerden.

Gerçekten bir olmaya, tevhide inanan, beraber olmadan ne yaşar, ne ölürüz, ölürsek te yaşarsak ta hep beraber diyen bize ne oluyor? Bizim bu duruma düşmemize neden olan iç, nefsi sebeplerimiz nelerdir, bunları bir düşünelim.

Elinde hem de tevhidi sembollerle tutup çatışan ve çatışmayı körükleyenlerin hali onların hepsinin aynı mezhepten, yani kin ve kavga mezhebinden olduklarını, ayrılık gayrılık dininden olduklarını düşündürüyor. İnsan bir an bu kadar saçma, bu kadar anlamsız nedenlerle çatışan, çatışmakla kalmayıp kıyıma varan herkesi aforoz etme duygusu yaşıyor. Ya da olmadı kendi kendinize sürekli "ben onlardan değilim" telkiniyle sarsılmak durumunda kalıyorsunuz. Bir defasında bu konularla ilgili bir konuşma sırasında samimi bir dostumuzun "Eğer o adamlar Müslümansa, ben değilim arkadaş!" dediğine tanık olduk. Sen ne diyorsun? Demeden önümüze baktık hepimiz. Söylemediğini de duyacak kadar onu anlıyorduk.

İnsanın insanlıktan çıkarken, Müslümanlıktan nasıl olup ta çıkmadığı günleri yaşıyoruz ve dinlerin insan hataları tarafından bu kadar hırpalandığı daha evvel hiç görülmedi desek yeridir. Biz kendi çağımızın şahidiyiz. Görmek istemeyeceğimiz kadar çok acıyı kendi sokağımızda veya ekranlarda gördük, görüyoruz. Fesadın sonu gelmiyor. Üç günlük dünyanın üç günü de savaşla geçeceğe benziyor. "Savaş oğlanları"'na biraz ağır bir dille "dur!" demek gerekiyor. Fakat daha güya barışıkken. Sözüm ona barış ortamlarından başlayarak...Her koldan...Gündelik hayatta, çocuk yetiştirirken, eğitim alanında, mesleklerimizin imkanlarını kullanırken veya sosyal faaliyetlerin muhteva ve yöntemlerinde, kısaca var olabildiğimiz her alanda...

Hayata Tevhid inancıyla bakmanın; aynı gayeyi paylaşarak Varlığın kaynağıyla bir olmak olduğunu anladığımda büyük sevinç duyduğumu ve kendimi çok güçlü hissettiğimi biliyorum. Tevhid; Bir ile bir olma, Bir e birlik, nihai manada yalnızca O'na karşı sorumluluk hissetme, bine bir; yani sosyal alanda da, evren veya çevremle ilişkilerimde de İlahi Değerleri esas alma gibi bir dizi birliktelik ilkelerini de esastan bağlayan bir düzendi tamam. Lakin bu birlik dini adı altında yaşanan ve ölüme varan ayrılıklar da neyin nesi?

Tevhid cümlesi, kimi cazgır sloganlara benzer bir gösterişle duvarlara çarpıyor. Bütün iyi örnekler bir yana... İnsanı dininden; yani gönlüyle seçtiği dinden neredeyse utandıran saçma sapan algılar ve dünyaya bıraktığı olumsuz yankıların orta yerinde barınmak.

Her şeyi daha açık konuşmalıyız belki de. Sorunlarımızı büyük küçük demeden tek tek ele almalıyız.

Kavgalarımızın son hallerine bakarak kendimizi ve toplumumuzu çözümleyemeyiz. Kavgalarımızın henüz alevlenmemişken, sözüm ona barış ortamındaki oluşum süreçlerini, daha da ötesi oluşma nedenlerine bakmalıyız. Çok sakinmiş, herkes işinde gücündeymiş gibi yaşanan barış günlerinde ufak sıkıntılar gibi görünen pek çok konuda ayrılığı besleyen düşünceleri sorgulamalı ve evvela onlardan arınma yolunu tercih etmeli.