Ölümcül aptallık
Ekolojik dengeyi hırs, güç, para ve servet uğruna yıkan insan toplumları, arka arkaya deprem, sel ve çığ gibi yıkıcı afetlerle karşılaşmaktadırlar. Ülke ve toplum olarak arka arkaya gerçekleşen deprem ve sel sonucu meydana gelen afet yıkımlarına maruz kaldık. Deprem ve sel gibi doğal olaylar konusundaki bakış açımızı, anlayışımızı ve anlam çerçevemizi değiştirmemiz acil bir ihtiyaç haline gelmiştir. Deprem, sel ve çığ gibi doğa olaylarını artık uzun zaman aralıklarıyla gerçekleşen nadir fiziksel olaylar görme alışkanlığından vazgeçmeliyiz. İnsanların tercihleri, politikaları, yönetim biçimleri, hırsları, servet ve hâkimiyet sapkınlıkları deprem ve sel gibi doğal süreçleri doğal afete dönüştürmektedir. Doğal afet, doğanın değil insan yapımı olan yıkımlardır.
Doğal afetleri, Tanrı, deprem ve sel gibi kötülüklerin olmasına
nasıl izin veriyor şeklinde tartışmanın hiçbir anlamı, değeri ve işlevi yoktur.
Yolsuzluk, rüşvet, yalan, sahtekârlık,
hırsızlık, yağma, talan, açgözlülük gibi büyük günahları durmadan işleme
aptallığından kurtulamayan insanların sürekli olarak doğal süreçleri doğal
afetlere dönüştürdüklerini konuşmamız lazımdır. Doğal afetleri konuşmak, insanın
akılsızlığını, aptallığını, zalimliğini ve ahlaksızlığını konuşmak demektir.
Deprem ve sel gibi doğal afetler,
toplumlardaki derin fay hatlarını her açıdan darmadağınık etmektedir. Depremler
ve seller, fakir ve zengin arasındaki derin ve kapanmaz uçurumu ortaya
çıkarmaktadır. Topluma ait kaynakları yolsuzluk, yalan ve yağma yoluyla
organize bir şekilde çalan kişilerin ve kliklerin zenginliğini ve evleri başlarına
yıkılan yoksulların hayatlarını kaybetmelerinin korkunç dramını deprem ve sel gibi
doğal afetler sonucunda öğreniyoruz. İnsanın en büyük günahı, başkalarının
emeğini, malını ve hakkını çalarak edindiği zenginliktir. Küçük bir azınlığın
zenginleştirilmesi uğruna çoğunluğun yoksullaştırılmasının kader olarak
dayatılması şeklindeki insanların karanlık tarafının ortaya çıkartılması
depremler ve seller sayesinde mümkün olmaktadır.
Doğa, insanların evidir. Doğa, insanların
evi ve yurdu olmakla birlikte insanlığa, içinde barındırdığı tehlikeleri de
haber vermektedir. Deprem ve sel gibi doğal süreçlerin doğal afete dönüşmemesi
için doğa, insanları hazırlıklı olmaya davet etmektedir. İnsan ve doğa arasındaki
ilişkinin merkezinde hazırlıklı olmak olmalıdır. İnsan, psikolojik, sosyal, düşünsel, ekonomik, politik, mimari ve altyapı açılarından doğa olayları
karşısında hazırlığını yapmalıdır. Doğa olayları karşısında akılla ve bilimle
hazırlığını yapmak yerine nemelazımcılık, günü kurtarma, kayırmacılık,
hırsızlık, kısa yoldan zenginleşme gibi aptalca günahlar işleyen kişiler ve
gruplar, doğal süreçlerin doğal afetlere dönüşmesine sebeb olmaktadırlar. Doğal
afetlerin suçlusu ve sorumlusu, doğa değil, hiçbir hazırlık yapmama gafletine düşen
aptal insandır.
Doğal afetlerde, Tanrı’nın hiçbir
rolü ve sorumluluğu yoktur. Doğal afetler sonrasında Tanrı’nın rolünü ve
sorumluluğunu tartışmak şeklinde çok eski bir doğmayı tartışmak yerine insani aptallığın
doğasını konuşmaya ihtiyaç vardır. Doğal afetlerde Tanrı’nın rolünü ve
sorumluluğunu tartışmaya doymayanlar, kasıtlı ve sistematik bir biçimde kendi
aptallıklarını, sorumluluklarını ve suçlarını örtmeye ve karartmaya
çalışmaktadırlar.
Doğal afetleri Tanrı, din, kader gibi teolojik kavramların dışında
insani aptallık bağlamında tartıştığımız zaman pratik düzeyde aptallıklarımızla
yüzleşme ve kendimizi değiştirme ihtiyacıyla karşı karşıya kalmaktayız.
Aptallıkları ve akılsızlıkları yüzünden doğal afetler sonucunda herşeyini
kaybettiğinin farkına varan insanlar ve toplumlar, pratik düzeyde bilim, ahlak, sanat, mimari,
siyaset, ekonomi, din, eğitim, yönetişim,
iletişim, psikoloji, altyapı ve coğrafya alanlarında kendilerini değiştirme ve
geliştirme ihtiyacının farkına varacaklardır.
Doğal süreçlerin doğal afetlere
dönüşmesine neden olan insani aptallıklar üzerinde konuştuğumuz zaman, her şeye
pratik ve işlevsel olma noktasından yaklaşma imkânımız olacaktır. Depreme
hazırlık için ayrılması ve harcanması gereken insani ve finansal kaynakların,
sadece deprem ve sel gibi doğal afetlere hazırlık için harcanması gerektiği,
toplumun bir bütün olarak doğal afetler karşısında harekete geçirilmesi için bütün
hazırlıkların ve koordinasyonun yapılması için akla ve bilime dayalı
hazırlıklar yapmak için aptallıklarımızdan özgürleşme ve arınma şeklinde yeni bir
durum ve imkân yaratmak varoluşsal bir ihtiyaçtır. Deprem ve sel gibi doğal
afetler karşısındaki en asli zaafımız, aptallığımızdır. Depreme ve sele
hazırlıklı olmak istiyorsak topyekün aptallıklarımızla yüzleşme ve arınma
seferberliği başlatmalıyız. Aptallıklarımızda ısrar ettiğimiz sürece depremler
ve seller, insanlarımızı, evlerimizi ve şehirlerimizi yıkmaya devam edecektir.
Deprem ve sel değil, aptallık öldürmektedir.