ÖLÜM ORUCU
Cem Yılmaz'ın son filminde terör zanlılarının ölüm orucu işleniyor ve Müslümanların tuttuğu Ramazan orucuna benzetiliyormuş.
Başta söyleyeyim ki bu iki oruç arasında benzerlik aramak doğru değildir. Zaten ölüm orucuna oruç değil açlık grevi denmektedir ve bu daha isabetlidir.
Aralarında dağlar kadar fark vardır dedik. İlk önce niyet farklıdır. Oruç Allah'ın rızasını kazanmak için tutulur. Açlık grevi ise dünyevi gayelere matuftur.
Yani oruç uhrevi, açlık grevi dünyevidir.
Oruçlu iken içinizi huzur ve mutluluk doldurur. Açlıkta ise zorakilik, tatsızlık vardır.
Oruç kendinledir. Açlık ise herkese yayılır ve anlatılmak istenir, gösterilir, ilan edilir.
Oruçla sağlığımız da kazanır. Oruçta şifa vardır. Oruç olgunlaştırır, merhamet ve acıma hissini artırır. Açlık ise hayati tehlikelere giden, kalıcı sağlık sorunları bırakabilen insan doğasına düşman bir eylemdir.
Oruç barıştır, toplumsal dayanışmadır, güzelliktir, kardeşlik ve birliktir. Güler yüzdür.
Açlık grevi ise tam tersidir. Kavgadır, huzursuzluktur, toplumsal ayrışmadır.
Orucun tarihi dünyanın yaşı iledir. Bütün geçmiş zamanlarda bilge insanlar, kadim medeniyetler, dinler ve sofistik akımlar tutmuştur, tavsiye etmiştir.
Açlık ise hep direnişle, suç ve terörle yakın durmuştur.
MUSTAFA ERASLAN NEREDESİN?
Televizyonlara çıkıyor, her türlü hastalığın şifasını bulduğunu söylüyordun. Felçten iktidarsızlığa, kısırlıktan şeker hastalığına, bunamadan epilepsiye her hastalık senin ürünlerinle düzeliyordu.
Adım başı ürünlerinin satış ofisleri açılıyordu ve hepsinde alaycı ve kendini beğenmiş gülüşünün olduğu büyük resimlerinle boy gösteriyordun.
Hastalıkların hepsi az kan gitmesinden kaynaklanıyordu ve ürünlerin damarları genişletiyor ve o organ kanlanıyordu. Böylelikle hastalık düzeliyordu. Hep bunu anlatıyor veya ben bunu anlıyordum.
Batı ülkelerinde olsa televizyonun önüne insanlar yığılır, benim için gösteri yaparlardı diyordun. Batıda olsaydım bana Nobel verirlerdi diyordun.
Öyle gurur ve kibre kapılmıştın ki yüzüne aksetmişti.
Fakat son bir iki yıldır aniden ortalıktan kayboldun. Televizyonlarda göremiyoruz, satış ofislerin de azaldı ve üstelik ofislerde resimlerin de yok artık. Gazetelerde reklamlarda da yoksun.
Çok merak ediyorum. Sağlığından endişe ediyorum.
Geleceğin Nobel ödüllü Türk'ü. İftiharımız. Neredesin? Lütfen bir ses ver!