Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.86
Gram Altın
2429.86
BIST 100
9722.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Kasım 2021

​Ölüm değil; diriliş!

Bazen yalnız olmak, yalnız kalmak anlamına gelmiyor. Bazı insanlar yalnız gibi görünür ama arkasında milyonlar vardır. Yalnız idi, yalnız gitti ama arkasında milyonların duası, desteği, gönül sevgisi ile…

Cemal Süreyya’nın dediği gibi “şemsiyesi yoktu onun”. Korunmak nedir bilmez, cesur bir yürekti. Kahraman bir şairdi. Duygu yüklüydü. Coşkuluydu. Aynı zamanda hüzünlü, içi acı dolu, hakkı yenmiş.

Her şeye, herkese rağmen dobraydı... Dürüsttü... Dili halim selim, kalemi ve kelamı ise keskindi. Yedi Güzel Adam’dan biriydi o... “Dünya sürgününü” uzatmadı, tamamladı ve “Sevgiliye, en Sevgiliye” kavuştu. Göçtü bu dünya kervanından.... Ardında bıraktığı şiirler yetim, şairler öksüz kaldı. Şiirlere ruh, şairlere ilhamdı o...

Birçok defa yok sayıldı, görmezden gelindi, emeği yok edildi. Ama o “Seni yok sayacaklar, sen daha çok var olacaksın” diyerek çoğaldı, arttı, engellere meydan okudu. Sezai Karakoç vefat etse de, gönüllerde milyonların kalbinde taht kurdu; çoğaldı.

Dili, dini, ırkı, mezhebi, rengi ne olursa olsun fark etmeksizin herkesin O’ndan öğrenecekleri var. O bu dünyadan göçüp gitse de, öğretileri kalacak. Öğrenmek isteyenlere… Okullarda ders, kitaplarda metin, dillerde şiir, gönüllerde sevgi, kalplerde huzur, ülkede ruh olacak, devam edecek!

Ağlatan, düşündüren, ezber bozan şiirleri oldu. Bazen oturur şiir yazmaya çalıştığım zamanlarda aklıma hep Sezai Abi gelirdi. Abi diyorum çünkü büyüktü; büyük ruhluydu. Bu ilhamı nereden alıyor, bu ruhu nasıl yakalıyor diye derin düşüncelerde bulurdum kendimi. Yokluklar ve mahrumiyetler diyarından doğup tüm ülkeye adını duyuran bir ruh olmak kolay değil; her babayiğit başaramaz bunu. Minnetsiz biriydi; Şair Nesimi’nin dediği gibi “Rızkı veren Hüda’dır, kula minnet eylemem” diyerek yaşadı ömrünü. Asil duruşu vardı. Şiir akan bakışları, hayata gözlerini yumdu. Ölümü sonrası şiirler yetim kaldı. Artık şiirler daha eski, şairler daha yaşlı olacak dünyamızda.

Belki de O’nu yaşatmak için daha uzun yaşayacak şairler, daha çok okunacak şiirler. Mona Rosa’da “Bir gün gözlerimin ta içine bak, anlarsın ölüler niçin yaşarmış” diyen büyük üstat, Sen “dünya sürgününü” uzatmasan da, uzayacak namın, yaşayacak adın ve şanın. Türkiye’ye kattığın edebi ruh meşalesi kolay kolay sönmeyecek. Diri tutacağız bunu. Sen birçok gencin yüreğine dokundun, var ettin. Yaşattın. Onlar da yaşatacak seni, anılarını, hatıralarını.

Şiir sevenlere değil, tüm Türkiye’ye verdiği mesajları oldu; “Ben sevgiden yanayım. Eğer bir aşırılık yapacaksak, sevgiden yana olsun bu” dedi ve gönüllere sevgi ekti gitti. Yeşertelim bu sevgi tohumunu... Ülkenin dört bir tarafı sevgiyle dolsun. Dilimiz onun gibi naif, narin ve sevgili dili olsun. Hakkını verelim yazdığı şiirlerin. Diğer türlü O’nunla helalleşmemiz mümkün mü?

Ne yazık ki bizde adet haline gelmiş; biri öldüğünde anlarız kıymetini. Hayatta iken değer vermek, kıymet bilmek, hakkını teslim etmek gerek; öldüğünde değil. Belki de hak ettiği değer verilmedi diye küstü bu dünyaya; göçtü gitti, kim bilir. Sürgününü uzatmadı.

“Seni öldürmeye gelen sende dirilsin” sözün, yolumuzu aydınlatsın. Bize kiniyle, öfkesiyle, yumruğu sıkılmış haliyle, ölüm niyetiyle, kalbindeki hırsıyla, kim hangi olumsuz duygusuyla gelirse gelsin, hamur gibi yoğuralım yüreğimizde; sevgiyle, merhametle, aşkla, iletişimle, var edelim onu içimizde. Diriltelim. Sezai Karakoç’un anısına, hatırasına olsun yapacaklarımız.

Her ne kadar öldü desek de esasında o ölmedi; “Fakat baktım bu ölüm değil, dirilişmiş” sözüyle dile getirmişti öldüğü gün ölmeyeceğini, yaşayacağını, yaşatılacağını, bir diriliş olacağını. Bize güvendiği için uzamadı dünya sürgünü…

Peki ya bizim? Güvendiğimiz kim var?

Uzar mı dünya sürgünümüz?