Ölülerine kıymet vermeyenler...
"Düşlerimizi Süsleyen Derviş"le geçen hafta başladığımız yolculuğumuza kaldığımız yerden devam edelim. Derslerle dolu yol hikayesinden hissemize neler düşecek, bakalım...
***
Anadolu'nun bir çok beldesini gezen, "İcadu00ee" ve "Cehdu00ee" mahlasıyla şiirler yazan Ruhsatu00ee, isyancı bir kişiliği olmamasına rağmen, devlet büyüklerine yazdığı taşlama şiirlerinden dolayı, bir süre hapis dahi yatar. "İcadu00ee" ve "Cehdu00ee" mahlasıyla yazdığı bir çok eseri olmasına karşın, şair asıl çıkışını ve değerini "Ruhsatu00ee" mahlasıyla yakalar. Ruhsatu00ee mahlasının kendisine veriliş hadisesi ise hayli ilginçtir.
Rivayete göre Ruhsatu00ee, Kertme köyü civarlarında uykuya dalar. Uyku esnasında kendisine içmek üzere "bade" sunulur. Badeyi içer, fakat peşinden gideceği, intisap edeceği "ulu" kendisine gösterilmez. Bunun üzerine arayışa giren Ruhsatu00ee, Sivas'ta ikamet eden Şeyh Şakir'e giderek kendisine himmet etmesini ister. O da:
"Bugün bekle, yarın benim yanıma bir zat gelecek, o belki sana himmet eder" der...
Ertesi gün Şeyh Şakir Efendi, kendisini ziyarete gelen Törnüklü İbrahim Efendi'ye durumu izah eder. İbrahim Efendi Hazretleri:
"Mustafa istihareye yat. Sabah olunca da bana gördüklerini anlat" der.
O da, o gece rüyasında; "Mustafa sana Ruhsat verildi" sesini işitir. Sabah olunca rüyasında gördüklerini heyecanla İbrahim Efendi Hazretleri'ne anlatınca:
"Oğlum sana ruhsat verildi, adın bundan sonra 'RUHSATu00ce' olsun" der.
Kendisine Ruhsatu00ee mahlasının verilişini daha sonra şu dörtlükle dile getirir:
"Nakşibendi tarikatına girdiren
Acaib haller gördüren
Bana Ruhsatu00ee mahlasını verdiren
Bir (ayın), birde (şın), birside (kaf) (aşk)"
Ömrünün son dönemlerini köyünde imamlık yaparak geçiren Ruhsatu00ee, 1911 yılında vefat eder. Doğduğu yer olan Deliktaş köyünde medfu00fbndur.
***
Ruhsatu00ee, gizemcilikle ilgili öğretici şiirlerin yanısıra, özellikle biçimsel yalınlık, söyleşi ustalığı, geleneksel halk şiiri geleneğini koruyarak söylediği koşmalarla büyük beğeni toplamıştır. Toplumsal olaylar karşısında; taşlamacı, iğneleyici dizeleriye dikkat çekmiştir. Şiir geleneğini bozmadan, çileli yaşamına karşın toplumsal taşlamacılığını da bırakmayan, hem çağının, hem de halk şiirimizin en önde gelen ustalarındandır. Taşlama ve güzellemeleriyle halk aşıkları içinde şiirin gücü, kendine özgü kişiliği ve tavrıyla öne çıkar. Şiirlerinde, Anadolu insanının sorunlarını, dünyasını bütün çıplaklığıyla yansıtması en önemli özellik olarak nitelendirilebilir. Ruhsatu00ee'nin Türk Edebiyat dünyasına kazandırılmasında, Eflatun Cem Güney'in büyük katkıları olmuştur.
Yüzlerce dizeye imza atan Ruhsatu00ee'nin günümüze ulaşan önemli eserlerinden bazıları şunlardır: "Vay deli gönül", "Efendim", "Rufailer tekkesinde", "Er kalkan aşıklar menzile yetti", "Seher yeli dost köyüne", "Olmayınca", "Münaacat etsem Allah'a", "Kibirliye yakın olma", "Ayrıldım Kabe'den ağlayayım mı", "Bakmaz mısın garip bülbül", "Bilhamdilillah Gafur ismi", "Bir Allah de, bir de Muhammed", "İnşaallah eylemez imana muhtaç", "Gönül azad oldu", "Açlığı seversen sana üç oruç", "Beş vakit farzını kıl ferah ferah"...
Bu denli yoğunluğa sahip mümtaz bir şahsiyetin günümüz edebiyat çevrelerinden ve Kültür Bakanlığı'ndan yeterli ilgiyi görmemesi çok manidardır. Gönül ister ki, Kültür Bakanlığı "Ölülerine kıymet vermeyenler, dirilerine sahip çıkamazlar..." anlayışından yola çıkarak kültürümüzün önemli değerlerinden olan Ruhsatu00ee'yi gelecek nesillere tanıtmak adına yeniden keşfedip; kalıcı projelerle tanıtsın, dilden dile, gönülden gönüle aktarsın.
Acı hem de çok acı. Çünkü günümüzün acıları ecdatlarımızın acısından oldukça farklı. Onlarla aynı şeyleri hissedemiyor, aynı acıyı duyamıyoruz. Aklımızı, düşünce biçimimizi değiştirdiğimiz için, acılarımızı da farklılaştırdık. Kültürel tarihimiz başkalaşınca acılarımız da başkalaştı, hislerimiz de. Şimdilerde duygularımız yorgun, tarihsel bakış açımız yorgun, devlet yorgun ve dahi millet yorgun.
Modernizm travması kendi kültürümüze olan duygularımızı bastırmış, habire de bastırmakta. Kendi tarihinin, kendi coğrafyasının, kendi insanının duygularına yabancılaşan, kendi dinine yabancılaşan, kendi değerlerinden kopuk ve habersiz bir anlayışın çığlıkları kulakları sağır ediyor, ama duyan yok.
Ruhsatu00ee'de dillendirmeye çalıştığımız haykırış; bütün kaybolmuşlukların, umursamazlıkların adıdır. İşte kaybolmaya yüz tutan millu00ee değerlerimizin simgelerinden olan Ruhsatu00ee; popüler tutkuların hengamesinde; şiiri, kederi, sevgiyi, mazlumiyeti, masumiyeti yeni nesillere aktarmak için bu kulvarda direnmenin adıdır. Kaybolmamak için bütün değerlerimizi topyekün tarih sayfalarına not düşmekten başka çaremiz yok.
Kafamıza ve gönlümüze iyice kazıyalım; geçmiş asla geçmez. Geçmişe el uzatalım, sahibine dokunamasak da... Sararmış yapraklar arasından fırlayan ve sonsuza pervazlanan şu dizelerle karşılaştığımızda da asla şaşırmayalım:
"Er kalkan aşıklar menzile yetti,
Sen de tedarikin gör yavaş yavaş,
Geçti nevbaharım hazan erişti,
Yağar dört yanıma kar yavaş yavaş."
SABRİ GÜLTEKİN